Kant’ın Doktora Duyurusundaki Besmele

Rönesans öncesi dönemde, İslam dünyasındaki ilmi çalışmaların Batı’ya tesiri inkâr edilemez. Hristiyan ve Yahudi talebelerin İslam dünyasında eğitim almaları, o zamanki Avrupa ülkelerinde yaşayan ilim adamlarının bir kısmının Arapça bilmesi ve Arapça telif edilen ilim ve felsefe eserlerinin Latinceye tercüme edilmesi; İslam dünyasından Batı’ya ilim ve teknoloji transferinde önemli rol oynamıştır.1Ayrıca Abbasiler tarafından, Bağdat’ta kurulan Beyt’ül-Hikmet merkezinde Yunanca, Latince,Hintçe ve Farsçadan yapılan tercümeler adeta bir “medeniyet hafızası” vazifesi görmüş, daha sonra bu tercümeler yeniden Batı dillerine aktarılarak insanlığın ilim mirası muhafaza edilmiştir.2

 

İslam âleminin Batı’ya tesiri asırlarca devam etmiştir. Bugün bile bazı Alman mezarlarında Arapça ifadeler görmek mümkündür. “Besmele” asırlar önce Avrupa’da çok revaçtaydı. 1600’lerde Avrupalı ilim adamları kitaplarına besmelenin “Hristiyan versiyonu” diyebileceğimiz bir ibareyle başlıyordu: “Baba, oğul ve kutsal ruhun, tek olan Tanrı’nın adıyla.” 1600’lü yıllarda, besmeleden etkilenen Hristiyanların kullandıkları bu tabir, hem Arapça yazılıyor hem de bazı akademik kitapların ilk sayfalarını süslüyordu. Daha ziyade İslam ülkelerinde yaşayan Doğulu Hristiyanların geliştirdiği bu besmele formatını ve Immanuel Kant’ın doktora duyurusundaki besmelenin sırrını, aslında yaklaşık 5 asır önce Avrupalı ilim adamlarının İslam ve Doğu kültürüne duydukları merakta bulmak mümkün.

Immanuel Kant (1724-1804), Batı felsefesinin en önemli temsilcilerinden biridir. Meşhur eseri Saf Aklın Eleştirisi, felsefe tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. 1827 yılında, “Tanrı’nın varlığını inkâr” yaklaşımları sebebiyle, Saf Aklın Eleştirisiadlı kitabı, Vatikan’ın Yasak Kitaplar Listesi’ne alındı. Papa VI. Paul’ün bu listeyi ortadan kaldırdığı güne kadar, Kant’ın kitabı, kilise çevrelerince “tehlikeli” kabul edilmiştir. Hayatı boyunca hiç evlenmemiş, hep aynı ortamda yaşamış bu filozofun doktora duyurusunda kullanılan besmelenin sırrı ne olabilir? Sorunun cevabını bulmak için Kant’tan yaklaşık 150 yıl öncesine göz atmakta fayda var.

Avrupa’da Besmele

Almanya’da besmelenin basılı eserlerde kullanılmasının tarihi 1600’lü yıllara dayanıyor. Besmelenin, Altdorf Üniversitesi’nin bastığı bazı eserlerde kullanıldığı biliniyor. Nürnberg yakınlarında küçük bir şehir olan Altdorf, 1578’den 1809 yılına kadar üniversitenin bir kampüsü gibi hizmet sunmuştur. 17. yüzyıldan bu yana oryantalistler, özellikle de Yahudi araştırmacılar açısından bu şehrin büyük bir önemi vardı. O dönemde, İncil sonrası Yahudi edebiyatı ile Süryanice ve Arapça eserlere bir yönelim söz konusuydu.

Altdorf’da yaşayan Daniel Schwenter (1585-1636) adlı bir matematikçinin Arapça hocası, “Sakallı Yusuf” olarak da tanınan, takma adı Yusuf ibn Ebu Dakan olan Josephus Abudacnus (veya Josephus Barbatus) gezgin bir Ortodoks Mısır Kıpti’siydi. Hollandalı ilim adamı Thomas Erpenius’a da ders veren Josephus Abudacnus; Yunanca, Süryanice, İbranice, Fransızca, İtalyanca ve Türkçeye hâkimdi ve İskenderiye Patriği VIII. Gabriel’le birlikte Roma’ya, Papa VIII. Clement’e mektuplar gönderiyordu. 1613’e kadar Oxford’da da kalan Abudacnus, Arapçanın yanı sıra diğer Doğu dillerini öğretti ve aynı zamanda üniversite kütüphanesinde çalıştı. Bugün yaklaşık 7 milyon kitap ve 180 bin civarında el yazmasının bulunduğu bu kütüphanenin, 17. yüzyılda, yeniden yapılanmasıyla görevlendirilen İngiliz diplomat ve kütüphaneci Thomas Bodley’in desteğiyle önemli bir konuma gelen Abudacnus; Jakobitlerin Tarihi, Kıptilerin Tarihi, İbranice Aynaadlı eserleri yazdı. Abudacnus’un etkisiyle, Schwenter’in Almanya’da Kur’an’ın orijinal metinleriyle akademik dersler veren ilk oryantalist olduğu biliniyor. Alman şarkiyatçı Prof. Dr. Hartmut Bobzin, Daniel Schwenter’in Almanya’da “besmele”yi ilk kullanan kişi olduğunu teyit ediyor ve bunun tamamen estetik ve süsleme amacıyla yapıldığını söylüyor.3Alman Teolog Schickard’ın 1622’de Tübingen’de yayımlanan Deus Orbusadlı eserinde de Arap harfleriyle yazılmış bir besmele yer alıyor.

Altdorf Üniversitesi dışında da Arapça besmele kullanıldığı görüldü. 1737’de Jesaya ve Jeremiaadlı kitap hakkında yazılan bir doktora çalışmasında da besmele kullanıldı. Yazarı, Johann Bernhard Hahn, Königsberg Üniversitesi’nde Kutsal Doğu Dilleri bölümünde profesörlük yapmaktaydı. Hahn meşhur bir ilim adamı değildi, ancak Alman filozofu Immanuel Kant’a 1755’te doktorluk unvanını veren Felsefe Fakültesi’nin dekanıydı. “Altdorf Besmelesi” adıyla bilinen besmelenin, Kant’ın doktorluk unvanıyla ilgili bir ilanda da yazıyor olması, üniversitenin dekanı Johann Bernhard Hahn’ın oryantalist olmasından kaynaklanıyordu. Duyurunun üstündeki besmele formunun, Almanya topraklarında ilk kez 1600’lü yıllarda, Daniel Schwenter’in kullandığı ile aynı formda olması da dikkat çeken başka nokta.

Dipnotlar

  1. C. Burnett, “Arapça’dan Latince’ye: Arapça Felsefe Geleneğinin Batı Avrupa’da Kabulü”, İslam Felsefesine Giriş, ed.: P. Adamson-R. C. Taylor, çeviren: M. C. Kaya, Küre Yayınları, İstanbul 2007, ss. 405-430; De Lacy O’lery, İslâm Düşüncesi ve Tarihteki Yeri, çev.: H Yurdaydın- Y. Kutluay, AÜİF Yayınları, Ankara 1959, ss. 143-153.
    2. Hasan Aydın, “İslâm, Rönesans ve Aydınlanma İlişkisi Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme” turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/hasan_aydin_islan_ronesans_aydinlanma.pdf
    3. “Besmelenin Avrupa Serüveni” issuu.com/sebahattin.celebi/docs/zamandk280____eg

 

 

Bu yazıyı paylaş