Postacı Molekül: Nitrik Oksit

Harikulade sistemlerle donatılmış olan vücudumuzun temel taşları hücrelerdir. Bir insanda bulunan yaklaşık 100 trilyon hücre, sebepler dünyasında canlılıklarını sürdürebilmek için sürekli gıda ve oksijene ihtiyaç duyar. Bütün hücrelere ihtiyaçları kan yoluyla ulaştırılır. Yaklaşık olarak beş litre olan kanımız, ortalama 13 km uzunluğundaki damarlarda hareket ederek en ücra köşelerdeki hücrelere kadar ulaşır. Damarlarımız farklı kalınlıktadır; çapı yaklaşık 2 cm olan aorttan, 1 cm2’lik alana 1 metresi sığacak kadar ince olan kılcal damarlara kadar değişik çapta damarlarımız mevcuttur.

Genellikle sadece alyuvar ve akyuvarlardan meydana geldiği bilinen kanda; gıda maddeleri ve kan hücrelerinin yanı sıra çeşitli proteinler, ürik asit, kreatinin, aminoasit, glikoz, yağlar ve kolesterol vardır. Ayrıca çeşitli tuzlar, su, karbondioksit, sodyum (Na+), klor (Cl), kalsiyum (Ca+2), demir (Fe+2), fosfat (PO4)-3, sülfat (SO4)-2 ve magnezyum (Mg+2) elektrolitleri gibi onlarca molekül ve iyon da vardır. Her bir maddenin mikro değerdeki eksikliği veya fazlalığı, çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir.

 

Çok Fonksiyonlu Molekül

Kanda bulunan molekülerden biri de ona yüklenen hayati işlerin keşfinden dolayı üç bilim adamına11998 yılında Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü kazandıran; azot oksit veya nitrik oksit (NO) adlı moleküldür. Ayrıca NO, 1992 yılında Amerika Bilimde İlerleme Derneği (AAAS2) tarafından “Yılın Molekülü” seçilmiştir.

Laboratuvarlarda nitrojenin oksitlenmesiyle veya çeşitli reaksiyonlarda ara ürün olarak elde edilen nitrik oksit, normal şartlarda, renksiz, zehirli bir gazdır. Bu molekül, bir nitrojen ile bir oksijen atomunun bir araya getirilmesiyle yaratılır. Havanın neredeyse tamamı nitrojen (%78) ve oksijen (%21) gazlarından oluşur.

Son yıllarda yapılan ilmi çalışmalar, bu molekülün hücreler arası haberleşmede temel rol aldığını ortaya çıkarmıştır. İnsan vücudunda fıtri bir hormon, yani kimyasal bir haberci olan bu molekül; sinir, dolaşım, savunma, solunum ve üreme sistemlerinin normal çalışmasında mühim vazifeler eda eder. Sadece insanlarda değil çoğu memelide de bu tür vazifeler söz konusudur.

Nitrik oksidin rol aldığı en önemli yerlerden biri de damarlarımızdır. Mesela koşarken damarların genişleyerek artan kan ihtiyacının sağlaması veya yaralanma gibi durumlarda kanamanın durdurulması için daralması, bu molekülün hızla taşıdığı haberler vesilesiyle gerçekleşmektedir. Böylelikle vücudun farklı ortamlara göre değişen ihtiyaçları, Zatını tanıttırmak ve sevdirme isteyen Rabbimiz tarafından karşılanmış olur.

Mekanizmanın Çalışması
Maddi âlemdeki bütün zerreler, sebepler ve kanunlar; mutlak, muhit, münezzeh, mukaddes ve mükemmel İlahi İsim ve Sıfatlar’a dayanır. Sebepler perdesi önünde şahit olduğumuz mekanizma ise şu şekilde işlemektedir: İlk önce bazı uyarı iletici hormonlar devreye girer. Mekanizmanın çalışmaya başlaması, bu hormonların damar zarındaki alıcılara bağlanmasıyla gerçekleşir. Bu olayı birbirine kenetlenmiş çarklardan ilk çarkın hareket etmesine benzetebiliriz. Bu ilk hareket yani hormonların bağlanması, hücre zarında nitrik oksit üretme vaktinin geldiğinin uyarısıdır.

Dünyaya yeni gelen hayvan yavruları gibi üretildikleri anda ne yapmaları gerektiğini biliyormuş gibi hareket eden, yani İlahi emirlere göre birer memur veya asker gibi istihdam edilen nitrik oksit moleküllerinden bazıları, hızla damardaki düz kas hücrelerine gelir. Burada hücrelere ulaşarak GTP adlı enzimle birleşirler. Bu işlemden sonra, damarın gevşemesi için bir sonraki aşamaya geçilmesi gerekmektedir.
Bahsedilen bu birleşme sonrasında “cGMP” isimli farklı bir enzim üretilmeye başlanır. Bu yeni enzime verilen görev ise miyozine giderek onu harekete geçirmektir.
Miyozin, kas hücrelerinin kasılıp gevşemesi için çok önemli bir faktördür. Artık son çark da dönmeye başlamıştır. Miyozinin harekete geçmesiyle kas hücreleri gevşer. Böylece damarlar genişler.Yaratılış; ihsan, kerem, merhamet ve hikmetle taçlanır.

Nitrik Oksit Nasıl Üretilir?
Nobel ödüllü ve çok fonksiyonlu bu molekül; endotel hücresinde yaratılır. (Cansız, şuursuz ve basit bir moleküle ödül verip zerrelerden galaksilere, mülkten melekûte kadar bütün imkân âleminin Sultan’ını tanımamak ve sevmemek, ne kadar büyük bir talihsizlik ve hürmetsizliktir!) Üretim esnasında gerekli olan amino asit ve enzimlerden bazıları olan “nikotinamid adenin dinükleotid fosfat, kalmodulin, flavin mononükleotid, flavin adenin dinükleotid” maddelerin isimlerini, muhtemelen ilk defa duyuyoruz. Fakat bu hücre, bahsedilen mikroskobik miktardaki maddeleri tanıyor gibi vazife görür ve bunlar nitrik oksit molekülü üretiminde kullanılır.
Nitrojenin oksijenle yapabildiği diğer bileşikler: kahkaha gazı olarak da bilinen azot oksit (N2O), nitrojen dioksit (NO2), dinitrojen trioksit (N2O3), dinitrojen tetraoksit (N2O4), dinitrojen pentaoksit (N2O5). Bütün bu bileşiklerin yerine tam da ihtiyaç duyulan nitrojen monoksit (nitrik oksit) (NO) üretilir. Diğer moleküllerin hiç biri nitrik oksite yaptırılan görevleri yerine getiremez.
Vücudumuz ne zaman bu moleküle ihtiyaç duysa, hazır durumda bekleyen endotel hücreleri hemen devreye girerek işlemi başlatır. Çok hassas ve küçük miktarlarda yapılan üretim gerekenden az olursa, damarlarımız daralır, kan basıncımız hızla yükselir, bu da kalp krizine yol açar. Fazla olması durumunda ise, damarlarımız aşırı genişler, kan basıncımız düşer, bu da şok durumuna sebep olur.
Bilim insanları; et, balık, kuruyemiş ve bakliyatın vücuttaki nitrik oksit miktarını artırdığını; nar, muz, avokado, kara erik, balık yağı ve greyfurt gibi gıdaların da hücrelerde nitrik oksit üretiminin artırılmasını sağladığını belirtmektedir.

Görevini Tamamlayıp Kaybolur

Harikulade görevlerde istihdam edilen bu molekülün dikkat çeken en önemli özelliklerinden birisi ise vazifesini yaptıktan sonra nitrojen ve oksijene parçalanması, yani başka maddelere dönüştürülerek vücuttan atılmasıdır. Böylece damarlarımızda birikerek zararlı yan etkiler oluşturmaz. Harikulade bir laboratuvar gibi işletilen sistem, on saniyede işini tamamlar.

Kimyasal reaksiyonların gerçekleşebilmesi için maddelerin yanı sıra ortam ve şartların da hazır olması gerekir. Yukarıda da bahsedildiği gibi, havanın neredeyse tamamı nitrojen ve oksijen gazlarından medya gelmektedir, fakat şartlar uygun olmayınca, NO molekülü vücuda gelmez. Bu gaz genellikle insanoğlu tarafından üretilir ve havaya yayılır. Zehirli olan nitrik oksit hava kirliliği ve asit yağmuruna sebep olan, ozon tabakası ve ekolojik dengeyi bozan bir gazdır. Nitrojenin yanmasıyla ortaya çıkan bu gaz, arabaların egzoz gazında da yoğun olarak bulunmaktadır. Ayrıca NO, araba motorları ve elektrik santralleri tarafından üretilerek hava kirliliğine yol açar.

Bütün organ ve hücrelerimizle alışveriş içinde olan kanımızın sağlıklı olması ve vücutta en uç noktalara sıhhatli bir şekilde ulaşması çok önemlidir. Kanımızdaki veya damarlarımızdaki bir problem, ciddi hastalıklara yol açabileceği gibi sağlıklı olması da organlarımızın çalışmasına müspet tesir edecektir.

Nitrik oksidin bağışıklık sistemini güçlendirdiği için kanser gibi hastalıklarla mücadelede etkili olduğu belirlenmiştir. Vücutta bakteri, virüs ve parazitlerle mücadelede etkili olduğu görülmüştür. Tansiyon ve onun verdiği sıkıntıları gidermede ve kalp-damar hastalıklarının iyileşmesinde pozitif etki sağlamıştır. Snaps hücrelerindeki bilgi akışını iyileştirdiği ve hafızaya faydalı olduğu tespit edilmiştir. Uyku kalitesini artırdığı ve kas hücrelerini güçlendirdiği için yorgunluk giderici etkisi olduğu kaydedilmiştir.

“Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O tektir, her şeyin üstünde mutlak hâkimdir” (Ra’d, 13/16) ayetinin de işaret ettiği gibi;vücudumuzda, havada ve toprakta mühim vazifeler gören bu maddeler başıboş değildir, gizli bir Kumandanın emriyle hareket etmektedir.

 

Dipnotlar
1. Robert Furchgott, Louis Ignarro ve Ferid Murad.
2. American Association for the Advancement of Science.

Kaynaklar
Koshland, D.E., “The Molecule of the Year,” Science, sayı: 258, 18 Aralık 1992.
The Nitric Oxide Society, www.nitricoxidesociety.org.
Yıldırım, Suat, Kur’an-ı Hakim’in Açıklamalı Meali, İstanbul: Define Yayınları, 2011.
Yılmaz, İrfan, Organların Dilinden, İstanbul: Muştu Yayınları, 2012.

Bu yazıyı paylaş