Basın Hürriyeti

Matbuattan Medyaya

Matbaanın icadından ve kâğıt üzerine yazıların makine ile nakşedilebilmesinden sonra insanlık seri üretimin kolaylığına ve ucuzluğuna çabuk alıştı. Çok geçmeden toplum içindeki önemli olaylar, devlet idaresi veya burjuvaziye ilişkin haberler ve havadisler basılmaya ve neşredilmeye başlandı. Bidayette haftada hatta ayda bir çıkan journaller halkın rağbet göstermesiyle günlük yayına başladı ve sayıları da hızla arttı.[1]

Sanayi devriminin yaşandığı, medenîve sosyal hakların geliştiği, işçi haklarının ortaya çıktığı süreçte, insanlar seslerini, haklı taleplerini, itirazlarını ve eleştirilerini; krala, derebeyine, patrona, kısacası her türlü otoriteye neşriyatla duyurmanın yolunu keşfettiler.

Basın denilince gündelik dilde, genellikle günlük olmak üzere belirli aralıklarla basımı ve yayımı yapılan gazete ve dergi gibi eserler akla geliyordu. Zamanla radyo ve televizyon insanlığın hizmetine girdi. Derken internet bambaşka bir açılım getirdi. Bu sihirli dünyada seyrederken akıllı telefonlar, sosyal medya uygulamaları, akıllı yazılımlar gibi kavramlar hayatımızın parçası oldu. Günümüzde artık sanal âlem sayesinde, bu kavramların belki hepsini kapsayacak şekilde “medya” kavramı benimsenmiş ve yerleşmiştir.

Devrimizde, açık toplum, şeffaf idare kavramlarının yerleştiği ve kabul gördüğü ülkelerde yazılı, sesli, görsel, işitsel her türlü basın, çok renkli ve çok sesli bir koro haline gelmiştir. Dahası web 2.0, web 3.0 gibi enstrümanlarla artık insanlar basın için sadece birer tüketici olmaktan çıkmış, aynı zamanda birer üretici ve katılımcı konumuna gelmişler ve böylece ortam sanki büyük bir orkestra halini almıştır.

İfade Hürriyeti ve Medya

Medya hürriyeti aslında ifade hürriyetinin bir tezahürü, aynı zamanda en yaygın ve en uygun vasıtasıdır. Medya faaliyeti, aynı zamanda bir kamu hizmetidir. Bu faaliyet ve özgürlüğün, bir hizmet sunanlara, bir de hizmet alanlara bakan yönü vardır.

Basın özgürlüğü basın açısından habere ulaşma ve toplama, düşünce, fikir, kanaat ve yorumları açıklayabilme ve tüm bunları serbestçe yayabilmeyi ifade eder.[2]Okuyucu açısından ise, basının yayımladığı bilgiye serbestçe ulaşabilmedir. Bu yönüyle basın özgürlüğü, fertler için bilgi edinme hakkını elde etmenin önemli aracıdır.

İfade hürriyeti üç temel unsurdan oluşur: 1) bilgi ve fikir alma, edinebilme, öğrenebilme hürriyeti, 2) kanaat ve fikir sahibi olma hürriyeti ve 3) bilgi ve fikir açıklama hürriyeti.[3]Bu unsurların tahakkuku ve işler hale gelmesinde medyanın rolü tartışmasızdır.

“İfade hürriyeti ve basın hürriyeti, cemiyetin umumi manada hürriyet ve huzurunun sacayaklarındandır… Entelektüeller, gazeteciler ve basın kuruluşlarının bağımsız seslerinin kesilmesi bir ülke insanlarının aynı ülkede yasayan yurttaşlarının durumundan ve ülkenin gidişatından sağlıklı haber almasına mani olur ve onları karanlıkta bırakır… Hür düşünceye ve ifade hürriyetine imkân tanıyan ülkelerin devamlı yükselişte olması ve bu hürriyetlere fırsat vermeyen ülkelerin de derin kutuplaşmalar ve iftiraklar içine girmesi şaşırtıcı değildir.”[4]Demokraside sansür kabul edilemez.

Medya Yolsuzlukların Takipçisidir

Medyanın halkı ilgilendiren, özellikle yolsuzluk, hortumculuk, kayırmacılık gibi usulsüzlükleri ve hukuksuzlukları öğrendiğinde ortalığı ayağa kaldırma hakkı ve görevi vardır. AİHM bu konularla ilgili olarak basının rolüne dikkat çeker: “Basın, toplumdaki yolsuzlukların takipçisidir.”[5]Bu yüzden basın, edebiyat veya bediiyata dair diğer sanat dallarından da istifadeyle, gazetecilik tekniğini de kullanarak olayları ve olguları çarpıcı biçimde insanların gözleri önüne serebilir.[6]

Konu halkı ilgilendiriyorsa, gazeteciye yasak bölge, devlet sırrı, mahremiyet gibi kalkanlar işlemez ve çalışmaz. İstihbarat servislerinin faaliyetleri yayınlanabilir.[7]Kamu kurumunun kamuoyuna açıklamadığı gizli raporlar yayınlanabilir.[8]İzinsiz ele geçirilen kamu kurumunun evrakı neşredilebilir.[9]

Demokratik toplum düzeninde medyanın, kendisine yüklenen görevi sebebiyle ayrıcalıklı bir yeri vardır. Demokraside seçim ve sandık temel unsurdur; fakat “seçim, bütün sorunların tek çözüm yeridir” anlayışı hem noksandır hem de her zaman doğru olmayabilir.[10]Nitekim demokrasi ve siyaset tarihi, seçimle gelen, fakat şöhretli diktatörleri bile kıskandıracak antidemokratik uygulamalara imza atan pek çok “demokrat”a şahitlik etmektedir. En yakın örneği Mussolini ve Hitler’dir. Hatta günümüzde bile seçimi fantezi olarak kullanan diktatörler vardır.[11]Demokrasi nicelik ve şekilden ziyade nitelik ve muhtevayla alakalı bir mefhumdur. Halkı, hatta insanlığı ve gezegeni ilgilendiren resmî-gayrı resmîbütün olgu ve olaylar hakkında, bilgisi, ilgisi ve diyeceği olan hemen herkesin katılacağı, katkı sağlayacağı münazara ve müzakere ortamıdır demokrasi. Bu yüzden sürekli işleyen, câribir sistemdir.

Medyanın Görevleri

Bu sistemin arızasız işlemesi, insanların olup bitenlerden haberdar edilmesine, bilgilendirilmesine, bilinçlendirilmesine; dahası fikirlerin, kanaatlerin, görüşlerin, tercihlerin tedavülünün de verimli ve hızlı olmasına bağlıdır. Bu noktada demokraside medyanın ehemmiyeti kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden sadece sözde değil özde demokrat, diğer bir tabirle, demokrasiyi özümsemiş toplumlarda medyaya, deyim yerindeyse kutsiyet atfedilmektedir. Demokratik toplum düzeninde ideal hedef, medya sayesinde insanların katılımcı yurttaşlık bilincine ulaşmalarıdır.[12]

Basın özgürlüğü, halka siyasîliderlerin fikir ve tavırlarını keşfetme ve bu konularda bir fikir oluşturma açısından en iyi araçlardan birini sunmaktadır. Siyasîtartışma özgürlüğü de demokratik bir toplum fikrinin tam merkezinde yer almaktadır. Öyleyse ifade özgürlüğü kapsamında medya güçlü bir korumadan yararlanmalıdır.[13]Mesela, gazeteci yaptığı haberi belgelemek için bazı kişisel verileri yazabilir.[14]Aynı eylemi sade vatandaşın işlemesi halinde suç ve kişilik hakkının ihlali olurken gazetecinin irtikâbı suç değildir.

Açıklanan ayrıcalıklar medya için boşuna değildir. Medyanın imtiyazlı görevleri aynı zamanda haklarıdır da. Dolayısıyla medyanın görevi olarak sayılan başlıklar, medya faaliyeti için aynı zamanda hukuka uygunluk sebebi teşkil edecektir.[15]Diğer bir deyişle, medya görev veya hak sınırları içerisinde kaldığı sürece, yaptığı faaliyetten sorumlu olmayacaktır.

Bu kapsamda, medyanın 1) haber verme, 2) kamuoyu oluşturma, 3) kamuoyuna açıklama, 4) denetleme ve eleştirme, 5) yaygın eğitim ve bilinçlendirme görevlerinden ve haklarından söz edilebilir.

Medyanın Sorumluluğu

Ancak medyanın imtiyazlarına bağlı sorumlulukları da vardır. Demokratik toplum düzeninin tesisi ve geliştirilmesi için mümtaz bir yere sahip olan medya, sorumluluk şuuruyla faaliyette bulunmalıdır. Aksi halde işlevinin tam aksi yönde bir sonucun doğması kaçınılmazdır. Zira önemli görev sebebiyle bahşedilen imtiyazların suiistimale açık tarafları da vardır. Mesela, kitle medyası veya holding medyası denilen yapıların oluşması yahut önemli medya işletmelerinin büyük sermaye gruplarının eline geçmesi sonucunda iktidarla çıkar iş birliğine girmesi dünyada sıklıkla rastlanan kötü örneklerdendir. Bu yüzden devletler anayasalarında tekelleşmeyi önleyici kurallar koyarlar.

Bunun dışında somut olarak her bir medya faaliyeti için yapılması gerekenler de vardır. Evvela gazeteciler, 1) gazetecilik etiğine uygun bir biçimde, 2) doğru ve güvenilir bilgi vermek için 3) iyi niyetle hareket etmelidirler.[16]Her hürriyet gibi basın hürriyeti de sınırsız değildir. Yayınlarda temel haklar ve özgürlükler ile kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması yasal ve hukukîbir zorunluluktur. “Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.”[17]

Haber değeri olan bir olay aktarılırken, iyi niyetle hareket edilmeli, güvenilir ve doğru bilgiler verilmelidir. Haberin turfanda sebze gibi olması[18]ve beklemeye tahammülünün olmaması da göz önüne alınarak gazeteci maddi gerçekliği araştırmak ve ispatlamak zorunda değilse de görünür gerçekliğe uygun yayın yapmalı, işin müsaadesi ölçüsünde olayın aslını ve doğruluğunu teyit etmelidir. Teyit edilemiyorsa da bu durum içerikte belirtilmelidir. Sonradan aynı kaynakta özür dilenmesi veya tekzip yayınlanması hak ihlalini ortadan kaldırmaz, sadece tazminatın miktarını tayinde etkili olur.

Sonuç

Basın “dördüncü kuvvet” olarak tarif edilir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü esasına dayanan devlet idarelerinde yasama, yürütme ve yargı üç temel unsurdur. Bu kuvvetlerin birbirinden ayrılığı ve bağımsızlığı üzerine inşa ve ikame edilecek demokratik toplum düzeni için, vazgeçilmez önemini vurgulamak maksadıyla, medya mecazen “dördüncü kuvvet” olarak tavsif edilmiştir.

Zaman ilerledikçe insanlık da bitevî tekâmül etmektedir. Hâl-i hazırda bilinen ve bulunan en iyi idare, hukukun üstünlüğüne dayalı sosyal hukuk devleti ve demokratik toplum düzenidir. Bundan sonrası için demokrasiden dönülmeyecek,[19]aksine daha da geliştirilecektir. Bu süreçte, sorumluluk bilinciyle faaliyette bulunduğu sürece, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da başat rolü medya oynayacaktır.

Dipnotlar

[1]İçel, Kayıhan, Kitle İletişim Hukuku, İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A. Ş., 2013, s. 123 ve devamı.

[2]Ünal Özkorkut, Nevin, “Basın Özgürlüğü ve Osmanlı Devletindeki Görünümü,” AÜHFD51, no 3 (2002), s.

67 ve devamı.

[3]Mert, Arif. “İfade Hürriyeti,” Çağlayan, Haziran 2018.

[4]Gülen, Fethullah. ‘Dünya Basın Hürriyeti Günü’ münasebetiyle mesajı. 03/05/2017.

fgulen.com/tr/fethullah-gulen-kimdir/fethullah-gulenin-mesajlari/51290-fethullah-gulen-hocaefendinin-dunya-basin-hurriyeti-gunu-munasebetiyle-mesaji(08/08/2018).

[5]AİHM, BN: 49017/99, KT: 17/12/2004, (Büyük Daire), Pedersen and Baadsgaard/Denmark, pr 71.

AİHM, BN: 17224/11, KT: 27/06/2017, (Büyük Daire), Medžlıs Islamske Zajednıce Brčko and Others/Bosnıa

and Herzegovına, pr 86–88.

[6]AİHM, BN: 15974/90, KT: 26/04/1995, Prager ve Obserschlick/Avusturya, pr 38.

AİHM, BN: 48898/99, KT: 06/05/2003, Perna/İtalya, 39/(a).

AİHM, BN: 37698/97, KT: 28/09/2000 (Final: 28/12/2000), Lopes Gomes Da Silva/Portekiz, pr 34.

[7]AİHM, BN: 16616/90, KT: 09/02/1995, Vereniging Weekblad Bluf/Hollanda.

[8]AİHM, BN: 21980/93, KT:20/05/1999, Bladet Troms and Stensaas/Norveç.

[9]AİHM, BN: 29183/95, KT: 21/01/1999, Fressoz and Roire/Fransa.

[10]İçel, s. 126.

[11]“Kuzey Kore’de Kim Jong-un ‘Yüzde 100’ oyla mecliste.” O kadar seçmen arasından aksini düşünen bir kişinin bile çıkmaması oldukça manidar. www.bbc.com/turkce/haberler/2014/03/140310_kim_jong_un (08/08/2018).

[12]Binark, Mutlu ve Gencel Bek, Mine, Eleştirel Medya Okuryazarlığı Kuramsal Yaklaşımlar ve Uygulamalar,

İstanbul: Kalkedon, Kasım 2010, s. 219.

[13]Macovei, Monica, İfade Özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz,

Avrupa Konseyi, 2003, s. 13.

Yargıtay 12. CD, T: 10/03/2014, E: 2013/14173, K: 2014/5807.

[14]Yargıtay 12. CD, T: 13/01/2014, E: 2013/7948, K: 2014/71.

[15]İçel, s. 315.

[16]Macovei, s. 28.

AİHM, BN: 29183/95, KT: 21/01/1999, Fressoz ve Roire/Fransa, pr 54.

[17]Yargıtay 4. HD, T: 27/01/2015, E: 2014/5327, K: 2015/972 .

[18]Macovei, s. 68.

[19]Gülen, M. Fethullah. Nevval Sevindi’ye verdiği röportajdan. Yeni Yüzyıl. 27/07/1997.

Mercan, Faruk, Demokrasiden Geriye Dönüş Yok: Dünden Bugüne Fethullah Gülen’in Düşünce İstikameti.

New York: Blue Dome, 2016.

Bu yazıyı paylaş