Arsızdır sam rüzgârı
Az dağınık güller gibi efsunlu
Ne gök yurduna minnet eder gayrı
Ne kökleri kadar kahırsızdır hayrı
Soğuk sözcüklere uzağım bu mevsim
Bir yanımda kırgın çiçekler
Bir yanım uçurum bir yanım dağ
Bir yanım pörsümüş mazi
Bir yanım umutlar diyarı ati
Soğuk kaldırımlara uzağım bu mevsim,
Bir şehrin orta yerinde
Avare gezinip durur hayaller
Gizler nefretini süslü cümleler
Hakikat urbasında yalan bedenler
Zalimin dilinde hep aynı öykü
Beytin redifi kafiyesi mağduriyet
Arkadan yırtılmış Yusuf’un gömleği
Neylersin hakkın dili bağlanmış
Ah bu Züleyha şehri!
Gün batımıyla başlar bu kıyamet
Hafakanlar çöker cinnet misali
Çelişki içinde büyüyen hayret
Şehre bir yeni sis düşer de büyür
Bir fener yanar ta İskenderiye şehrinde
Arsız fırtınalar vurup geçer ummanı
Ya Akdeniz kuşları gibi dağılır şehirde
Ya ben gibi vurulup büyür çelişki içinde
Arsız şarkılar dinliyorum gayri ey hafız
Arık ne ben şairim
Ne o kadın, Züleyha gibi âşık
Çek göğün örtüsünü üstümden
Yıldızlara ayandır sırlarım
Anlayan kalmadı beni bu diyarda
Söndür mumunu âlemin ey hafız
Zamana hüküm giydirip içilmez zehir
Bir rüya ile uslanır mı Züleyha derdi
Ne tükenir tayfı yandıkça fenerin
Ne aydınlanır ifrit denizinde yollar
Neyim ben?
Her basamakta ayrı bir çelişki
Uyanmak değilse çare
Niçin çekilir göğe siyah
Bilmek acıyla yoğrulmuş dilidir zehrin
Nedir ayrışan?
Ben miyim çelişki?
İki harf ile düşer peşinden isyanlar
Ne hüküm dinler gönlüm
Ne hayalin ötesine uzanır zihnim
Hep hülyalarla sabahlar geceler
Ne gök açılır ne yol verir
Her günün ötesinde aynı hüsran
Siyahın koynunda uyurken efkâr ı zehrin
Beyazlık üstünde uyanan tayflar olmalı
Sancıyla her doğum öncesi devrin
Sessizce büyüyen dertler olmal