Mahatma Gandi’nin torunu Ela Gandi, Güney Afrika’nın Durban şehrinde verdiği mülakatta şöyle diyor: “Bugün dünyada konuşan insan çok, ama konuştuklarını hayata geçiren insan sayısı çok az. Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketinde beni etkileyen şey, söylediklerini yapan insanlar olmaları.”
Bu ifadeler, Faruk Mercan’ın, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hayatını anlattığı, Allah Yolunda Bir Ömürisimli kitabında yer alıyor.
Hocaefendi’nin hayatının anlatıldığı bir kitap için ne güzel bir isim Allah Yolunda Bir Ömür. Binlerce insanın şahitlik yapacağı gibi, Allah yolunda, “En hayırlınız, insanlara en faydalı olanınızdır’ Nebevîdüsturunca, insanlığa hizmete adanmış 80 yıllık, bereketli bir ömür…
Azerbaycan’ın milli şairi Bahtiyar Vahapzade, Hizmet’in Türkiye dışına yeni açıldığı dönemde, İzmir’de görüştüğü Hocaefendi’ye şöyle demişti: “Sizin ve talebelerinizin yaptığı hizmetlerin dünyanın geleceği için; insanlık ve İslam âlemi için ne mânâya geldiği 20 sene sonra anlaşılacak.” 2009 yılının Şubat ayında, vefatından birkaç gün önce, Bakü’de kendisini ziyarete eden Hizmet erlerine, “Rüyalarını gördüğüm, hayallerini kurduğum şeyleri siz gerçekleştirdiniz” diyordu Vahabzade. Cengiz Aytmatov gibi, Büyük Asya’ya ikbal günlerini yeniden yaşatacak “nesl-i cedid”e son şahitliğini yaparak vefat etti büyük şair.
Allah Yolunda Bir Ömür’ün sayfalarını çevirmeye devam edelim: Kaliforniya Üniversitesi’nin neşrettiği, Hizmet Hareketini konu alan bir kitaba editörlük yapan Chicago Üniversitesi’nden Profesör Martin Marty’nin şahitliğine bakalım şimdi. 2015’te Profesör Scott Alexander ile birlikte Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ziyaret eden Profesör Martin Marty, Chicago’da görüştüğü Faruk Mercan’a şunları anlatıyor:
“Gülen ile görüşmemde yüzde yüz bir sekine hissettim. Çok mütevazı… Gülen’in cömert bir ruhu var. Kendisini başkalarının istifadesine hazır tutuyor. Keşke Türkçe bilseydim. Birçok kitabı bitirince, kapatıp bırakıyorum, bitirdim diyorum. Ama Gülen’in kitaplarında bir karşılıklı konuşma var. Hadi, karşılıklı konuşmaya başlayabiliriz diyor.”
Dünyanın bir ülkesine içinde okul, cami ve öğrenci yurdu olan bir külliye yapmak isteyen Hizmet’in ak sakallı küheylanlarından Ali Katırcıoğlu’na Hocaefendi Güney Afrika’yı tavsiye eder. Katırcıoğlu, 2010’da Johannesburg’da Nelson Mandela ile görüşür. Mandela, “İnsanımızın hastaneye çok ihtiyacı var. Bir de hastane açın” ricasında bulunur. Ali Katırcıoğlu, projeye hastaneyi de dâhil eder. 2012’de açılışı yapılan Nizamiye külliyesinde okul ve 800 öğrenci kapasiteli yurdun yanında inşa edilen hastanede günde yaklaşık 80 hasta karşılıksız tedavi görmeye başlar.
ABD’nin Atlanta şehrindeki Martin Luther King Merkezi’nin Başkanı Profesör Lawrence Carter; uluslararası barış ödülünü takdim etmek üzere 2015 yılının Nisan ayında Hocaefendi’yi Pensilvanya’da ziyaret eder. Bu ziyarete dair gözlemi şöyledir: “Dünyada bu kadar okul açılmış, bir tanesinde ismi yok. Yaşadığı mekânda bir tane resmi yok.”
Aynı yılın Ekim ayında, Johannesburg’daki Nelson Mandela Vakfı’nda, Hizmet Hareketi üzerine bir konferans veren Profesör Lawrence Carter şunları söyler:
“15 yıl dünyayı dolaştım. 38 ülke gezdim. İslam dünyasında Gandi gibi, Martin Luther King gibi, Mandela gibi hayatını topluma hizmete adamış bir barış elçisi aradım. 15 yılın sonunda İslam dünyasında aradığım sesin Fethullah Gülen olduğunu anladım. Fethullah Gülen, İslamiyet’ten gelen maneviyatı ve benzeri olmayan Hizmet projesi aracılığıyla İslam inancına karşı olanlara bile görüşlerini kabul ettirdi. Şiddete ve terörizme karşı duruşuyla barışın temsilcisi olarak Sünni İslam’ın çok güzel bir yüzünü temsil ediyor… Ödül için Gülen’i seçtiğimden dolayı kendimle gurur duyuyorum. Gülen’in portresini Morehouse Üniversitesi Martin Luther King Merkezi’ne astık.”
Moskova Devlet Üniversitesi Felsefe Kürsüsü Başkanı Profesör Abdüssalem Guseynov’un şahitliğine bakalım. Aynı zamanda Dünya Felsefe Kongresi üyesi olan Dağıstan asıllı Guseynov, Moskova’da görüştüğü yazara şöyle diyor: “Fethullah Gülen’in başına gelenlere şaşırmıyorum. Tarihte de hep böyle oldu. Gandi ve Martin Luther King, hayatlarını barışa adadılar. Ancak, Gandi ve King’e düşmanlık yapanlar, onları şiddetle suçladılar, onlara terörist dediler ve ikisini de öldürdüler.”
Dilbilimci ve filozof Profesör Naom Chomsky de aynı hakikati seslendiriyor. Erdoğan’ın Hocaefendi’ye terörist dediği söylenince Chomsky, “Bu ilk değil; bir zamanlar Nelson Mandela’ya da terörist dediler” cevabını veriyor.
Oğlu ve kızı Saraybosna’daki Hizmet okulunda okuyan, başbakanlık ve dışişleri bakanlığı yapmış sosyal demokrat bir politikacı olan, ekonomi profesörü Zlatko Lagumdzija’ya kulak verelim: “Eğitim sistemimiz savaşın en büyük kurbanlarından biri. Şu anda Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar için ayrı ayrı eğitim sistemleri var. Öğrencilerimiz hâlâfarklı okullarda. Çocuklarımın okuduğu okula gelince… Ülkenin her tarafından başarılı öğrencileri toplayıp burs verdi… Çocuk iyi ekonomist, iyi mühendis olabilir, ama iyi insan olmak çok önemli. Bu ülke için büyük kazanç. Ben bunu oğlumda gördüm.”
Büyük Kırgız edebiyatçı Cengiz Aytmatov, hayattayken isminin verilmesine izin verdiği tek kurum olan Bişkek’teki Hizmet okulunu ölümünden 10 gün kadar önce ziyaret eder. Öğretmenleri, “Sizler romanlarımdaki kahramanlara benziyorsunuz” sözleriyle över. Cengiz Aytmatov, Hizmet okulları için şöyle diyordu: “Bu okullarda görev yapan öğretmenler bana roman kahramanım öğretmen Duşen’i hatırlatıyor. Bu öğretmenler, Ak Asya’da kaybolmuş bir nesli arıyorlar. Ak Gemi’de kaybolan çocuğun nerede olduğunu kimse bilemez. Ama Ak Asya’da kaybolmuş bir neslin nerede olduğunu söylemem mümkün: İşte bu okullarda!”
Erdoğan, 2015’te Kazakistan’a gider. Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’den okulları kapatmasını ister, Nazarbayev’in Erdoğan’a cevabı çok dikkat çekicidir: “Senin bütün bakanların buraya geldiğinde bu okulları ziyaret ettiler. O zaman terörist değillerdi de şimdi mi terörist oldular? İnsan bir gecede terörist olur mu?” Erdoğan Kazakistan’daki Hizmet okullarını kapatmak ve öğretmenleri Türkiye’ye getirip hapse atmak için 2017’de bir daha Kazakistan’a gider. Nazarbayev, okulların kapatılması talebini tekrar reddeder ve şöyle der: “Bu öğretmenler suçlu ise bana delil getirin. Bu öğretmenlerin hiçbir suçu yok ve ben onlara kötülük yapamam. Bunları teslim edemeyiz.”
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev 2014’te Ankara’ya gider. Onu ülkesindeki Hizmet kurumlarını kapatmaya ikna etmek için bir saatten fazla konuşan Erdoğan, “Bunlar benim düşmanlarım, sen bunları tanımıyorsun, bunlar sana da darbe yapar” deyince Atambayev’in cevabı şöyle olur: “Okulları kapatamam. Bunu halka izah edemem. Kırgız halkı da böyle bir şeyi kabul etmez. Bence Türkiye’deki 75 milyonu kucakla.”
Erdoğan, okulları kapattırmak için, 2017 yılının Ocak ayında, onuncu kez Afrika turuna çıkar. Tanzanya Cumhurbaşkanı John Magufuli, Erdoğan’a okulları kapatmayacağını açık ve net olarak söyler. Tanzanya’dan Mozambik’e geçen Erdoğan, Mozambik Cumhurbaşkanı Filipe Nyusi’ye, 20 kişilik liste verir. Yıllar önce bu ülkeye okul açmaya, burada iş kurmaya gitmiş Hizmet insanlarının listesi… Bunların sınır dışı edilmesini, kendisine verilmesini ister. Oğlu Mozambik’teki Hizmet okulundan yeni mezun olmuş Cumhurbaşkanı, “Aramızda iade anlaşması yok, olsa bile bu insanları sana vermem” cevabını verir. Erdoğan, Madagaskar’dan da eli boş döner. Madagaskar Cumhurbaşkanı Hery Rajaonarimampianina’dan aynı cevapları alır.
Erdoğan’ın sırf okulları kapatmak için defalarca gittiği Afrika ülkelerinde yaşanan olaylar ibret vericidir. 2014’te gittiği Kenya’da, Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta’ya okulları kapatma karşılığında Kenya devlet okullarını tabletlerle donatmayı vaat eder. 2016 yılında Kenya’ya bir daha gider Erdoğan. Bu sefer okulların kapatılması karşılığında 1,5 milyar dolar yatırım sözü verir. Kenya Cumhurbaşkanı’nın cevabı çok nettir: “Daha önce de konuştuk. Raporlar hazırladık; bu okullar başarılı. Kapatamayız. Bu konuyu burada kapatalım.” Uganda’ya geçen Erdoğan, Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni’den aynı cevabı alır. Museveni, Hizmet Hareketine terör örgütü diyen Erdoğan’a, “Delilleriniz nedir, mahkeme kararlarınızı gönderin, hukukçularıma inceleteceğim. Gereğini yapacağım” cevabını verir. Erdoğan 2016’da görüştüğü Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma’dan aynı taleplerde bulunur, ama sonuç alamaz. Bu sefer eğitim bakanını Güney Afrika’ya gönderir. Güney Afrika Devlet Başkanı Zuma, 2017’de görüştüğü Erdoğan’ın eğitim bakanına şunları söyler: “Bana da terörist dediler, hapis yattım, sürgüne gittim. Terör yuvası dediğiniz eğitim kurumunu ben açtım. Bir daha kardeşlerim dediğim insanlara terörist demeyin, bu taleplerle yanıma gelmeyin. Burası demokratik bir ülke.”
2017’de Türkiye’ye giden Nijerya Devlet Başkanı Muhammadu Buhari’den Erdoğan’ın isteği, bu ülkede bulunan 1000 Hizmet mensubunun sınır dışı edilmesi olur. Nijerya Dışişleri Bakanlığı’nın 23 Ekim 2007 tarihinde yaptığı açıklama şöyledir: “Türkiye’nin Hizmet Hareketiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla istediği 1000 kişiyi iade etmiyoruz. Nijerya’da yasal yollarla bulunan herkes, Nijerya ve uluslararası kanunların koruması altındadır.” Nijerya, Hizmet okulları ve hastanelerinin kapatılması talebini de reddeder.
2017’de Hindistan’da Hizmet mensuplarının sınır dışı edilmesini isteyen Erdoğan, 2018’de İngiltere’ye gittiğinde, İngiltere Başbakanı Theresa May’e, İngiltere’deki Hizmet mensuplarının listesini vererek, bunların Türkiye’ye iadesini ister. O gün, İngiltere Yazarlar Birliği ve insan hakları kuruluşlarından temsilciler, görüşmenin yapıldığı yere gelerek Erdoğan’ı pankartlarla protesto ederler.
Allah Yolunda Bir Ömür’deki şahitlikler böyle uzayıp gidiyor. Büyük Sahra Çölü’nün altındaki fakir ülkelerden Nijer’de, Nijer Devlet Üniversitesi Rektörü, 2008’de Hizmet mensuplarına söyle seslenir: “Bizim teşekkürümüz öncelikle Allah’a, sonra size… Çünkü sizi bize Allah gönderdi.”
Bu ifade, Allah Yolunda Bir Ömür’ün özeti gibi… Hocaefendi’nin, 2018’de biri gazeteci, diğeri akademisyen Avustralyalı iki ziyaretçisiyle sohbetinde dediği gibi, Allah Yolu’nun yolcuları, İsrafil sura üflese bile durmayacaklar, insanlığa hizmete devam edecekler…