Bir Hicret Güncesi

Darbe!

Bir yaz günüydü Ayten

Aylardan temmuz hatta

Önce kavruldu kalbim

Sonra

Külahımın üstünde

Eridi dünya

 

Gaybubet

Ki ben bir gurbete yazgılı

Tam da ortasındayım çelik denizin

Martılar

Martılar ki ezelden öğretmeni

Kulaçlarımda biriken hürriyetin

Daha ilk dersten

Diyorlar ki bana

Bir göz boyamasından

Başka bir şey değildir

Tüm anlattığı

Deniz fenerlerinin

O yüzden sen sadece

Nefes almak için

Aç ağzını

Çünkü budur püf noktası

Derin sularda yüzebilmenin

 

Ev

Söylesene, bir ev ne zaman ev olur

Tuğlaları döşeyip boyayı çekince mi

Yoksa çayı demleyip perdeleri çekince mi

Diye sormuştu ya

Hani bir şiir

Ben derim ki

İçindeki her şeyi

Bir sırt çantasına

Sığdırabildiğin zaman

Ev, yuva olur ey şair

Yaz bunu bir kenara

Kalbimin naziresidir

 

Sınır

Ki ben

Bir Musa’nın peşinden

Aşıp gitmişim Kızıldeniz’i

Çünkü demişim

Ey Rab

Ne kudret helvası artık

Ne de bıldırcın eti

Yetmiyor

Doyurmaya kavmimin kalbini

Ki ben Ey Rab

Bunca dalganın ortasında

Unuttum

Neresidir Tur Dağı

Neresi

Ruhuma vaat edilmiş toprak

Ve dilimin altında biriken cümlelere

Hangi dostun Harun olacak

Mülteci Kampı

Belki de

İçine düştüğün bu karanlık kuyu

Senin kendi Hira’ndır

Belki üst üste gelen

Tüm bu zorluklar

Ve yorgunluklar

Semadan sana seslenen bir çağrıdır

Oku

Demektedir belki

Hakikatten doğup gelen

Ve sana

Seni anlatan bu haber

Belki

‘Ben okuma bilmem’ diyecek kadar

Sıfırlanman murad olunmaktadır

Bunca yaşanmışlık

Ve bunca kaostan sonra

Ben okuma bilmem

Çünkü

Hakikatin türlü çeşit libası var

Kiminin kumaşı

Dokunmuştur sebepler zincirinden

Kimininkiyse

Zamanın yumak yumak çilelerinden

Belki de

Her şey aslına dönecektir

O libas yıkanıp arındığında lekelerinden

O yüzden de ki

Bundan kelli

Ben okuma bilmem

Böyle güçlü bir tükeniş beklenmektedir senden

Çünkü ancak

Böyle tanımlanacaksındır

Kendi anadilinden

Ve ancak

Böyle anlayacaksındır

Sana dokunmaya çalışan

Yılanların hâlinden

Maddede akan zehir

Mânâda

Aşkın farklı bir tezahürünü temsil ettiğinden

Affede affede

Başkasını kendi canına tercih ede ede

Besleneceksindir merhamet denizinden

Çünkü

Kimi kırk yaşında

Kimi kırk günlük sığındı kendi Hira’sına

Sen de onlar gibi

Doğuracaksındır belki

Bu mülteci ruhu

Yeniden

Kendi küllerinden

 

Kamptan Çıkış

İçimde

Yatılı bir okulun

Pazar akşamı sessizliği

Hani yeni dönmüşler de evlerinden

İlişivermişler

Yatağın bir köşesine

Damağında

Hala sıcaklığı hani taze tarhananın

Kimsenin

Bavullarını açmaya

Varmıyor eli

 

Teslimiyet

Bir gün sorar isen bana

Saçlarına

Nasıl düştü yıldızlar, ana

Ve hangi mevsim döndü

Babamın sakalları aka

Diyeceğim o ki oğul balım

Ne kulağına küpe

Bir nasihatim var

Ne de efsunlu bir masalım

İşte

Yalnız şu yol var

Birlikte yürüdüğümüz

Adım adım

Ki yürüdükçe

Unuttum ben

Kimdim, neydi ki adım sanım

 

Ümit

Değil mi ki

Bütün kuşlar bir gün

Döner yuvaya

Bekle beni

Yine bir eylül sabahı

Konacağım dalına

O gün

Kalbimizde ne kin

Ne de tortu kederden

Gürül gürül akarken

Memleket derelerinden

Her ne olmuşsa, diyeceğim

Kaderden

Çünkü kader

İki ters bir düz ördüğümüz

Ve ördükçe

Öze büründüğümüz

Bir libastır hikmetten

Bu yazıyı paylaş