Dünyanın İlk Siyahî Askerî Pilotlarından Ahmet Ali Çelikten

Uçağın icadı ile dünyada başarılı uçuş denemeleri başlar. Havacılık sahasındaki gelişmeler ülkelerin savunulmasında önem arz eder. ABD ordusu 1909 yılında ilk uçağını alır. Ardından İtalyanlar uçak desteğiyle Trablusgarp Savaşı’nda Osmanlı’ya karşı zafer kazanır. Alman, İngiliz ve Fransız orduları ilk pilotlarını yetiştirmektedir.

Osmanlı Devleti bu gelişmelere kayıtsız kalmaz. Haziran 1909’da Paris’teki Uluslararası Havacılık konferansına iki askerî görevli gönderilir.13 Ekim 1910’da Harbiye Nazırlığının Fen Kıtaları ve Müstahkem Mevkiler Umumi Müfettişliğine bir yazı gönderilerek pilot yetiştirilmesi emri verilir. Askerî havacılığın kuruluşu için çalışmalar başlar. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın çabalarıyla İlk tayyareler alınır ve pilot olabilecek birkaç genç İngiltere ve Fransa’ya gönderilir. 1912’de kurulan Tayyare Komisyonunun çabalarıyla İstanbul Ayastefanos (Yeşilköy) yakınlarında bir uçuş alanı ve iki hangar inşa edilir. 1912’de Tayyare Mektebi açılır. 1914’te Bahrî (Deniz) Tayyare Mektebi de kurulur.

Bu gelişmeler hengâmesinde Arap Ahmet Ali’nin hikâyesi dikkatleri çeker. Büyükannesinin 19. yüzyılda Afrika Bornu emirliğinden (bugünkü Nijerya) Osmanlı imparatorluğuna köle olarak getirildiği bilinmektedir. Osmanlı tarihi boyunca çoğunluğu askeriyede, tarım ve sanayi sektöründe çalıştırılmak üzere, daha çok satın alma yoluyla milyonlarca köle getirilmiştir.

Bu köleler, başta İzmir olmak üzere, İstanbul, Adana, Antalya, Mersin ve Muğla gibi önemli liman ve ticaret şehirlerine yerleştirilir. Batı Anadolu’da özellikle Batı Ege’de Küçük Menderes Ovasında, Bayındır, Tire ve Torbalı gibi kasabalar ve çevresinde çalıştırılır. Yabancı yatırımcılara ait tarım sektörlerindeki işletmelerde gerekli işgücü, Afrika’dan getirilen “zenci” kölelerle karşılanır. Yeni Çiftlik, Has Köy ve Yeni Köy gibi zenci köyleri özellikle azat edilmiş zencilerin yerleşimi için kurulmuştur. Bazı Afrika kökenliler ise Nüfus Mübadelesi sırasında, 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme uyarınca; Girit, Kıbrıs, Yunanistan’dan alınarak özellikle Samsun, İzmir, İstanbul ve Ayvalık’a getirilir ve büyük çoğunluğu İzmir’e yerleştirilir.

Ahmet Ali’in annesi Zenciye Emine, yine kendisi gibi siyahî olan Ali Bey ile evlenerek İzmir’e yerleşir. Ailenin İzmir civarına yerleşmesinin sebebi, padişah çiftliklerinde azat edilen siyahî kölelerle evlenerek, ikamet etmeleri için verilen topraklara sahip olmaktır. O yıllarda azat edilen zenci kölelerin beslenme, barınma ve geçimleri konusunda devlet belirli bir program izlemektedir. Nitekim İzmir’e gelen köleler için misafirhaneler yapılır. Küçükler, yatılı olarak sanayi okullarına, genç ve yetişkin erkekler, sanayi taburlarına ve askeri bandolara verilir. Kadınlar varlıklı Müslüman ailelerin yanına hizmetçi olarak yerleştirilir ve evlendirilmeleri özendirilir. Evlenen çiftlere ev yapılır. Toprak, hayvan ve tarım araçları sağlanarak iskânlarına çalışılır.

Zenciye Emine Hanım ile Ali Bey’in İzmir Sancağının Aydın Vilayetinde üç çocukları olur ve 1883 doğumlu Ahmet Ali bunlardan en büyüğüdür. Ahmet Ali’nin Okula girerken hedefi savaş gemisi kaptanı olmaktır. Doğuştan zeki ve yetenekli bir çocuktur. 1904’te Haddehane Mektebi’ne girer ve 1908’de, mülâzım-ı evvel (üsteğmen) olarak mezun olur. Sonrasında eğitimine devam edebilmek için her asker gibi yolu Devlet-i Aliye’nin başkenti İstanbul’a düşer. Bir Osmanlı beyefendisi olarak yetişir.

 

İstanbul Ayastefanos’da kurulan Deniz Tayyare Mektebi’ne gider. 25 Haziran 1914 tarihinde Osmanlı Deniz Kuvvetlerinin ilk deniz subaylarından biri olur. Yeşilköy’de uçuş eğitimini sürdürdüğü sırada Arap Ahmet’in küçük erkek kardeşi Ali, Çanakkale savaşında şehit olur. Milli Mücadele yıllarında Afrika kökenli Türkiyeliler de vazife almış ve Arap Ahmet’in kardeşi gibi birçoğu şehit düşmüştür.

Ahmet Ali Bey’e genellikle “Arap Ahmet” diye hitap edilmektedir. Afrika kökenli Türklere, Türk tarihinde, edebiyatında ve folklorunda kökenleri tam olarak bilinemediğinden genellikle “zenci” yerine “Arap” denilmiştir. Anadolu halkı koyu tenli veya “Güney’den gelenlere” genellikle “Arap” sıfatıyla hitap eder. Küçümseme ve aşağılama içerdiğini düşündükleri için “zenci” lakabını kullanmayı pek tercih etmezler. İzmirli Arap Ahmet Ali Bey’in “Arap” lakabı da “Afrika Kökenli Türk” anlamını temsil etmektedir. Günümüzde yaşlı nesiller, kendilerini “Arap”, “Arap Müslüman” ya da “Arap Müslüman Türk” olarak, genç nesiller ise “Müslüman Arap”, “Arap” veya “Afrika kökenli Türk” olarak tanımlamaktadır.

O tarihlerde Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesi, I. Dünya Savaşı’nı başlatır. Arap Ahmet’in yabancı hocaları savaşa katılmak üzere ülkelerine döner. Avrupa’da eğitimlerini alıp diplomalarıyla 1912 Şubat’ında yurda dönen Fesa ve Yusuf Kenan Beyler, diğer pilotlara da ilham kaynağı olur. Ardından sekiz kişilik gruplar halinde diğer pilot adayları da eğitim için Fransa’ya gönderilir. Bunların arasında çarkçılık yapan deniz askerleri de vardır ve makinelere yatkın oldukları için donanmacı kadrosundan havacılık kadrosuna geçerler. Uçağın icadı ve uçakların semalarda görülmesi İzmirli Arap Ahmet’in de dikkatini gökyüzüne çeker. Tayyare eğitimi almıştır ve seçilen sekiz kişilik aday listesindedir.

1916 yılında Hava Müfettişi Başkomutanlığa bir yazı gönderilir: “Bahrî tayyareci çarkçı mülazım-ı evvel Ahmet Ali Efendi, tayyarecilik konusundaki sınavlarını başarıyla tamamlamış olup künyesinin tayyareci olarak düzeltilmesini arz ederim.”

Artık lacivert denizlerden mavi gökyüzüne hızlı bir geçiş yapmıştır. Kasım 1916’da, tarihteki ilk siyahî askerî pilotlardan biridir artık. Arap Ahmet’in resmî görev alabilmesi için bir deniz tayyaresi ile uçuş yapması gerekmektedir. 18 Aralık 1917’de, aynı yıl aldığı yüzbaşı rütbesiyle Berlin’e gönderilir ve eğitim uçuşlarını tamamlayıp Temmuz 1918’de yurda döner.

Kurtuluş Savaşı sırasında, Akdeniz ve Karadeniz karakollarındaki hava üslerine gökyüzünden gözlem yapması ve İngiliz, İtalyan, Yunan ve Fransız gemilerinin hareketleri hakkında rapor vermesi için görevlendirilir.

  1. Dünya Savaşı’ndan kalan Haliç’teki bazı uçakları Anadolu’ya kaçırma planı gündeme gelir. Anadolu’daki Milli Mücadele’ye destek için Konya Tayyare İstasyonunda gönüllü olarak görev yapar. Konya’ya gittiği için maaşı kesilir. Hakkında kanuni işlem uygulanması için yazışmalar yapılır. Bu arada kaçırılan beş uçaktan üçü Amasra Deniz Tayyare İstasyonuna gönderilmiştir. 1922’de Amasra Deniz Tayyare İstasyonuna gönderilen pilotlar arasında İzmirli Arap Ahmet de bulunmaktadır. Görevleri, İstanbul Boğazı çıkışından itibaren Batı Karadeniz’deki düşman gemilerini takip etmek, raporlamak, deniz harekâtını korumaktır.

İzmir Güzelyalı’da kurulan Tayyare Bölüğü’ne 1924’te Arap Ahmet de atanır. Görevini İzmir’de sürdürmeye devam eder. Savaştan sonra Bahri Tayyare Madalyası’yla ödüllendirilir. 1928’de merkezi Konya’da olan Hava Müsteşarlığı’na atanır.

İzmirli Arap Ahmet, I. Dünya Savaşı’nda Türk Hava Kuvvetleri Çanakkale’den Hicaz’a; Kafkasya’dan Filistin’e kadar çok geniş bir alanda ve Türk askerinin çarpıştığı hemen hemen her cephede savaşa katılırken o da yerini alır. Kurtuluş Savaşı’nda da önemli fedakârlıklar gösterir. Savaş süresince gösterdiği başarılarla dünya basınına konu olur. ABD vatandaşı Eugene Jacques Bullard ile birlikte dünyanın ilk siyahî askerî pilotlarından biri unvanını elde ederek dünya havacılık tarihinde özel bir yere sahip olur.

Batılı ülkelerde ırkçılık problemlerinden dolayı, I. Dünya Savaşı’nda görev alan çok az sayıda siyahî pilot vardır. 1900’lerin başında Batı’da siyahî vatandaşların eğitim hakları çok kısıtlıdır. Havacılık gibi nitelikli ve prestijli iş kollarında beyazlarla eğitim almaları imkânsız gibidir. Batı’da bunlar yaşanırken Anadolu insanının kölelere karşı davranışları, İslamiyet’le belirlenen kurallar çerçevesindedir. Osmanlı Devletinde kölelik sistemi, belirli kanunlara bağlıdır. Köleler muayyen bir süre içerisinde azat edilip hürriyetine kavuşabilmekte ve hayatın içinde yerini alabilmektedir. Kişinin köleye sahip olması o dönem şartlarında daha çok, bir nevi işçi ve memur edinme yoludur.

1934 yılında kabul edilen soyadı kanunu ile Arap Ahmet Ali, “Çelikten” soyadını alır. 1949’da ordudan emekli olur ve 1969 yılında vefat eder.

Ahmet Ali Çelikten’in I. Dünya Savaşı devam ederken evlendiği, Preveze’den göçmen olarak gelmiş olan Hatice Hanım’dan (1897–1991) beş çocuğu olur. Hepsi de iyi eğitim alır. Onun etkisiyle çocuklarından bazıları ve akrabalarından pek çoğu aile mesleğine dönüşen havacılığı seçer.

Çocuklarından hayatta olanlar bugün İzmir’de yaşamaya devam etmektedir. Günümüzde Batı Ege ve Akdeniz kıyılarında binlerce Afrika kökenli Türk vatandaşı yaşamaktadır. Var olan ten rengi ayrımcılığı veya ön yargı ise bilgisizliktendir. Onlara kendi yaşadıkları yerlerde değil de başka şehirlerde “yabancı” gözüyle bakılmaktadır. 1926’daki Medeni Kanun’la Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bu insanlar, hâkim kültürle uyumlu bir şekilde, huzurlu bir hayat sürmektedir.

Kaynaklar

Boratav, Pertev Naili. Türk Folklorunda Zenciler ve Türkiye’de Zenci Folkloru Üzerine. Folklor ve Edebiyat II, İstanbul, 1982.

Engin, Nihat. Osmanlı Devletinde Kölelik. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, 1998.

Erdem, Y. Hakan. Osmanlıda Köleliğin Sonu, 1800–1909. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2004.

Güneş, Günver. Kölelikten Özgürlüğe: İzmir’de Zenciler ve Zenci Folkloru. Toplumsal Tarih, II/62, İstanbul: Tarih Vakfı, 1999.

Martal, Abdullah. Afrika’dan İzmir’e: İzmir’de Bir Köle Misafirhanesi. Kebikeç/10, 2007.

Parlatır, İsmail. Tanzimat Edebiyatında Kölelik. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1992.

Sak, İzzet. Şer’iyye sicillerine göre sosyal ve ekonomik hayatta köleler (17. ve 18. yüzyıllar). Yayımlanmamış doktora tezi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992.

Savunma ve Havacılık Dergisi, Türk Deniz Havacılığının 100. Yılı Özel Sayısı, Ankara: Mönch Türkiye Yayıncılık, Haziran 2014.

Tarih Vakfı. Tarih Vakfı ve Afrika Dayanışma, Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile ortaklaşa yürütülen, Avrupa Birliği tarafından desteklenen “Sessiz Bir Geçmişten Sesler: Afrika Kökenli Türk Olmanın Dünü ve Bugünü Üzerine Bir Sözlü Tarih Çalışması”, www.afroturc.org, 2007.

Yılmaz, Duygu. Dünyanın İlk Siyah Pilotu, NTV Tarih, Sayı: 26, Mart 2011, s. 28–32.

Bu yazıyı paylaş