Toprak Oldum da Dayandım

 

“İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Her kötülüğü yapar, her iyiliği de yaptığı gibi…” Yaşar Kemal.

Âdemoğlu hayatta gelgitler yaşar. Kimi zaman debdebe içinde yüzerken kimi zaman da devasa bir enkaz içinde kalmışçasına boğulacak gibi olur. O yaratılış itibariyle son derece âcizdir ve ihtiyaçları sınırsızdır. Fakat bu hâlini unutup kafa tutar.

İçinde duygu karmaşası vardır. İç içe büyüyen bir duygu yumağı… Zaman zaman bu hâliyle etrafındakileri yaralamaktan gocunmaz. Kalp kırar, gönül yıkar. Hata üstüne hataya düşer.

Bazen yer altında gök, gök üstünde yer olur dünyasında. Hülâgû Hanlar kuşatır çevresini; besin kaynakları kandan deryalar olan. Bedenleri buz gibidir. Neronlarla raks eder. Fikir kavgasının tam ortasında bulur kendisini. Çatışmaların içinden yara almadan çıkmak ister. “Adalet-eşitlik” ister, ama adaletin gölgesi dahi uzaktır semtine. Tûr Dağı’nın yolunu unutmuştur yakarışları. Emeklemeden hemen koşmak ister.

Yaşarken bitmeyecek gibi hissettiği, bittiğinde de bir hülya gibi gördüğü zamanın içindedir. Aldanır.

Bazen güneş aydınlık yüzünü göstermez. Ayakları diken tarlasındadır. Yılgınlık göstereceği sırada kalbe serinlik getiren o inşirah gelir aklına. O an her şeye rağmen güller açacağından emin olur. Bir gün umudun kırlardan koşarak geleceğini bilir; batıdan yeni bir bebeğin doğacağını hayal eder. İnanır, itimat eder.

Zorlu maratonunda önüne çıkan engeller karşısında tökezler. Sonra ayağa kalkar; yeniden doğmuş gibi hisseder sanki… O an ümidi bir ülke kuracak olsa, yönetecek durumdadır. İnanmaktan asla vazgeçmez.

Fikir kavgalarına, adaletsizliğe, zamanın başıboşluğuna… “Bu kadar şeye nasıl dayandın?” diye sorarlar. Yaşar Kemal’in İnce Memet’te dediği gibi cevap verir: “Demir olsam çürürdüm. Toprak, toprak, toprak oldum da dayandım.” Umudunu diri tutar. Ne de olsa umudun ayağı olsa, papatyaları ezse bile öldürmez. Bilir ve inanır. Çünkü insandır.

Bu yazıyı paylaş