Fethullah Gülen Hocaefendi’nin El-Kulûbu’d-Dâria sonundaki Daavât’ının anlamı üzerinde dikkatle durunca onun, birçok daavât ve evraddan daha farklı olduğunu anladım. Onun, İslam ümmetinin durumu, İslam dininin yüceliğinin nasıl gösterileceği, marifetullah, enfüsî ve afakî bir tefekkür, bir tazarrûname, tezkiye-i nefs, hizmet ehline rehberlik, sorumluluğa dikkat çekme, yol arkadaşları için dua, kâfir ve zalimlerin şerlerinden Allah’a sığınma gibi konulara değindiğini gördüm. Bütün bunlara âyet ve hadislerden işaretler taşıdığını fark ettim. Bu özellikleriyle muhterem Hocamızın bu Daavât’ı, âdeta bir yâd-ı cemil olarak bıraktığını düşündüm.
Tasarladığım makale, Daavât’ın onda üçü kadar oldu. Makale hacmine getirmek, makaslayıp onda bire indirme sonucunu doğurdu. Bunun, aslındaki anlamı eksilttiğini biliyor ve bu taksirden dolayı Hocamızın ve okuyucularımızın müsamahalarına sığınıyorum. Fakat “Arif olana bir işaret bile kâfidir.” fehvasınca, bu kırpılmış makaleden de dikkatli okuyucuların meramı anlayacaklarını umuyorum. Bu makalemde ilk anda göze çarpan hususlara değineceğim. Daha dikkatli bir tahlil, bunun ötesinde özellikler bulacaktır. Mânâya nüfuz edememe, Arapça bilmeyenlerin okumasında söz konusudur. “Yakaran Gönüller” olarak tercüme edilmesinden sonra, bahsettiğim özellikleri dikkatli okuyucunun fark edeceği aşikârdır. Dua üslubunu gözeterek güzel ve başarılı bir tercüme yapan Mustafa Yılmaz Hocamıza tebrik ve teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Daavât; tekbir, tesbih, hamd ve salat ile başlıyor:
Büyük Allah’tır. Sabah-akşam tesbihlerle anılmaya layık yegâne Zât O’dur.
Gerçek güç ve kuvvet de Yüceler Yücesi Allah’a aittir. Bütün hamd ü senalar Allah’a mahsustur. Salât ve selâm Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve bütün âl ü Ashâbına olsun.
Tevhîdlerle Sen’in birliğini zikrederken; tesbihlerle Sen’in bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve bütün kemâl sıfatlarıyla muttasıf olduğunu haykırırken; tahmîdlerle bizlere bahşettiğin nimetlere, hür irade ve tercihimizle Sana teşekkür mukabelesinde bulunurken; tekbîrlerle Senin büyüklüğünü ilan ederken; seslerimizi bu yakarışlarla yüce dergâhına ulaştırırken, ne olur, dualarımızı kabul buyur! Bizleri hüsn-ü zanlarımızda yanıltma, ümitlerimizi boşa çıkarma ve bizleri dergâh-ı İlahî’den eli boş, geri çevirme!
İslam Ümmeti:
Biz ümmet-i Muhammed’in dağınıklığını gider! Özellikle erkeği ve kadını ile bütün kardeşlerimizi, bütün arkadaşlarımızı her zaman ittifak ve ittihat içinde tut!
“Allah’ım! Bize, İslâm’a ve bütün Müslümanlara yardım et. Bizim ve Müslüman kardeşlerimizin perişaniyetini isteyenleri de perişan hâle gelir.
Allah’ım! Bugün olduğu kadar ihtiyacımız yok iken bizlere muvaffakiyet ihsan ettin. Aramızda ittihat ve ittifak ölçüsünde sımsıkı bir münasebet tesis buyurdun. Şimdi o ittifaka ıztırar derecesinde muhtaç iken bizleri ondan mahrum mu edeceksin?
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’in başında dönüp duran kara bulutları kaldır. İçinde bulunduğumuz elim durumdan bizi halâs eyle.
İslam dininin yüceliğini duyurmak:
Allah’ım! Senin hak kelimen olan yüce dinin İslam’ı, dünyanın her bir köşesinde ve hayatın bütün ünitelerinde daha da yücelt! Bizim ve dünyanın değişik yerlerinde, hayatın muhtelif ünitelerindeki bütün kullarının sinelerini imana, İslam’a, ihsana, Kur’ân ve iman hizmetine aç. Bizleri de bu kudsî iman hizmetinde istihdam eyle! Yerde ve gökte bütün kulların, yani meleklerin ve mümin insanların arasında bizim için sevgi vaz’ et!
Ubudiyet ve ihlas:
Allah’ım! Bizleri büyük ve küçük hatalardan, günahlardan ve senin emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır. Lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Sen’in sevmediğin kirli sözlerden temizle. Kalplerimizi gösterişten ve ikiyüzlülükten muhafaza buyur. Gözlerimizi bakmamaları gereken şeylere bakıp da hıyanet etmekten koru.
Göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan da kısa bir süre bizi nefsimizle baş başa bırakma!
Masiva adına ne varsa hepsini tecellilerinin şualarıyla gönlümüzden çıkar! Çıkar ki kalbimizde sadece Sen’in sevip hoşnut olduğun şeylere karşı arzu ve iştiyak kalsın. Her dem tazelenen sürpriz eltâf-ı Sübhaniyenle biz muhtaç kullarını sarıp sarmala! Maiyyetini içimize öyle duyur ki onunla Sen’den başka her şeye karşı müstağni kalabilelim.
Bizi âlim, ârif, halim, çok tövbe ve inabede bulunan, âh u eninlerle kapının tokmağına dokunan, mütevazı, Kur’ân’ın ahlâkıyla ahlaklanmış, vakur, ciddî, salih, ihsanın özüne ermiş ve erdirilmiş, muhlis ve muhlas, Sen’den razı ve Sen’in hoşnutluğuna mazhar, Sen’i seven ve huzurunda sürekli el açıp dua eden bahtiyar kullarından eyle!
Dinî ve dünyevî her türlü musibetten bizi koru. Dünyayı en büyük derdimiz, tasamız ve kendisi için en fazla gayreti sarf ettiğimiz bir meta’ kılma, kılma ki bizim en büyük işimiz Sen’in rızanı kovalamak olsun.
Allah’ım! Kalplerimizi ve bütün kullarının kalplerini imana, İslam’a ve Kur’ân yolunda hizmete tevcih buyur!
Tefekkür:
Allah’ım! Kâinatta dönüp duran bütün hâdiseler, ağaçların dallarında asılı duran yapraklar ve meyveler, insanların içlerinde gezip dolaşan hayaller, düşünce, sır ve hafîlerdeki dereceler… Bunların hepsi sadece Sen’in Deymûmiyetin ve Kayyûmiyetinle, nihayet ve yeniden oluş gibi hâllerden münezzeh, ezelden ebede dâim, kâim ve bâkî bulunmanla meydana gelmektedir. Onların tamamı Sen’in varlığına ve birliğine şahit, müşahitler için de birer delildirler.
Yâ Hayyu, yâ Kayyum! Ey gerçek hayatın Sahibi ve her şeyin varlık ve devamı
Kendisine muhtaç bulunan Rabb-i Rahîm! Vicdanlarımızda sürekli Zât-ı Akdes’ini yâd etmeye bizi muvaffak kıl!
Marifetullah:
Varlığını vicdanlarımıza duyur ve gönüllerimizi marifet-i tâmme ile öyle doyur ki Sen’i daha iyi tanımaya vesile olabilecek ne kadar malumat varsa hepsinin inceliklerine ve derinliklerine biz de muttali olabilelim.
Ey hem kudretine hem de merhametine hudut olmayan biricik Rabbimiz! Sen’den, nezd-
i ulûhiyetinden göndereceğin mukaddes bir ruhla sinelerimizi tertemiz hâle getirmeni,
basîretlerimizi keskinleştirmeni ve Sen’inle aramızdaki perdeleri kaldırarak mükâşefe yollarını bizim için de açmanı diliyoruz.
Tazarrû:
Ya Rabbî! Şimdi bütün bunları yüce huzurunda itiraf ediyoruz. Şayet bizi affeder ve bağışlarsan (Sen de biliyorsun ki) Sen’in mülkünden hiçbir şey eksilmeyecektir. Bize azap edersen, o zaman da saltanatında bir ziyade olmayacaktır. Sen dilersen bizden başka azap edecek kullar da bulabilirsin. Ya biz! Sen’den başka merhamet edecek kimi bulabiliriz! Öyleyse, ne olur yâ Rabbenâ! Şayet kusur, hata, günah ve isyanlarımızdan dolayı isimlerimiz şakîler defterine kaydolmuşsa, ne olur bahtına düştük, onları oradan kaldır ve iyilerin, makbul ve mukarreb kulların isimlerinin kayıtlı olduğu kütüğe yazdır!
Sorumluluk:
Dünya ve ahirette bizim için utanç sebebi olabilecek durumlardan Sen bizi sıyanet et ve bizleri konumunun hakkını veremeyip de sukût eden düşkünlerden eyleme! Her ne kadar bizler böyle bir ihsana layık değilsek de onu, hatta daha ötesini vermek Sen’in şanına çok, ama çok yaraşır. Ne olur Allah’ım, bu büyük lütuftan bizleri mahrum bırakma.
Allah’ım! Hizmet-i imaniye ve Kur’âniye yolunda beraber yürümeye çalıştığımız kardeşlerimizle aramıza, her kim ihtilaf ve iftiraklar sokmaya çalışır (…), basit şahsî menfaatlerini iman ve Kur’ân hizmetinin âlî menfaatlerinin önüne geçirir ya da fitne tohumları saçarak ayrılır giderse (…), onlara hakkı hak olarak görüp ona uygun hareket etmeyi, bâtılı da bâtıl görüp ondan uzak durmayı müyesser kıl! Yok, muradın bu değilse, o art niyetli ve zarar peşinde koşan kimselerin hepsini Sana havale ediyoruz.
Yol arkadaşları için dua:
Rabbimiz! Senin bu masum kulların hakkında kötülük düşünüp onlara zarar vermek isteyenlerin emellerini gerçekleştirmelerine müsaade etme! Tuzak kuranların tuzaklarını başlarına çevir.
Zalim ve kâfirler hakkında:
Allah’ım! Sana, biz kullarına, Sen’in dinin İslam’a ve yüce kitabın Kur’ân-ı Azimüşşan’a ve hizmet-i imaniyeye ısrar ve inatla düşmanlık yapanları Sana havale ediyoruz. Allah’ım! Sen şayet onların hidayetlerini ve Sen’in yoluna, istikamet, adalet, insaf ve iz’ana hidayetlerini murad buyuruyorsan, en yakın bir zamanda onları sırat-ı müstakime hidayet eyle! Yok eğer böyle değil de başka türlü ise, onların ağızlarına gem vur!
Hatime:
Kur’ân’da anılan bütün peygamberler ile melaikeyi ismen andıktan ve Peygamber efendimize, Ehl-i beytine, aşere-i mübeşşereye salat-ü selamdan sonra: Allah’ım! Sen’in, en güzel ve nezdinde en makbul kulların olan enbiya, mürselîn, evliya, asfıya, ebrâr ve mukarrabîn; hayr u hasenât adına Sen’den ne dilemişlerse ben de o hayır ve güzellikleri diliyor; o makbul kulların nelerden San’a, Sen’in şefkat ve merhametine sığınmışlarsa, ben de onların hepsinden Sen’in şefkat ve merhametine iltica ediyorum.
Not: Bu makalemi 2014 baskısını esas alarak yazdım. Daha sonra 2020 baskısında Hocamızın, Daavât’ı yaklaşık iki misline genişlettiğini gördüm. Bunun daha kapsamlı bir tanıtımı gerektirdiği aşikârdır.