Kâinattaki Muhteşem Temizlik

Bu kâinat ve yeryüzü, sürekli işleyen büyük bir fabrika ve her vakit dolup boşalan bir han, bir misafirhanedir. Böyle işlek fabrikalar, hanlar, misafirhaneler; pis atıklar, enkazlar ve süprüntülerle çok kirlenip bulaşık hale gelir ve her tarafta kötü kokulu maddeler birikir. Eğer çok dikkatle bakılmaz, kirlerden arındırılmaz ve süpürülüp temizlenmezlerse içlerinde durulamaz, insan oralarda boğulur. Halbuki bu kâinat fabrikası ve yeryüzü misafirhanesi o kadar pak, temiz ve kirsizdir, bulaşık şeylerden ve kötü kokulardan öyle arınmıştır ki içinde lüzumsuz tek bir şey, faydasız tek bir madde ve rastgele bir kir bulunmaz; görünüşte bulunsa da hemen onu dönüştürecek bir makineye atılır, temizlenir.”[1]

Mikro âlemden makro âleme bütün kâinatta daimî bir hareket ve baş döndürücü bir devr-i daim olmasına rağmen, çok sistematik bir temizlik ve geri dönüşüm faaliyetinin görülmesi, düşünen insanlar için muhteşem bir tefekkür vesilesidir. Dev yıldızlardan, tek hücreli bakterilere, akbabalardan akyuvarlara kadar pek çok varlık âdeta bir temizlik görevlisi gibi çalıştırılmaktadır. Bütün bunlar, varlıkları her türlü kirden arındıran Cenab-ı Allah’ın (celle celâluhu) Kuddûs isminin yansımalarıdır.

Hem maddî hem de manevî temizliğin ne kadar önemli bir insanî ihtiyaç ve dinî bir mesuliyet olduğunu “Temizlik imanın yarısıdır.” hadis-i şerifinde görmekteyiz.[2] Ancak, 21. yüzyıl insanı; karaları, denizleri, havayı ve hatta uzayı bile kirletmiş, kendi ürettiği plastik atığın şimdiye kadar ancak %9’unu geri dönüştürebilmiştir.[3] Mevcut durum devam ederse, 2050 yılına kadar çöplüklerde Empire State Binasının 35 bin katı ağırlığında plastik atığın birikmiş olacağı tahmin edilmektedir.[4] Bütün bilgi, maharet ve teknolojisine rağmen insanoğlu, temizlik ve geri dönüşüm konusunda bu kadar âciz kalırken, insan elinin karışmadığı dönemlerde yeryüzü tertemiz bir düzen içindeydi.

Kozmik Temizlik ve Jüpiter’in Önemi

Yıldızların kendilerine takdir edilen bir hayat devresi içinde geçirdikleri safhalar, göktaşlarının gezegenler etrafında âdeta süpürülüp belli yerlerde toplanmaları, ışığın bile çekim etkisinden kaçamadığı kara deliklerin yaratılması gibi örneklerde görüldüğü gibi, bu temizlik ve düzen bütün kâinatta gerçekleşmektedir. 2016 yılında yayımlanan, 100 gökbilimcinin 7 yıl süren bir araştırmasının sonuçları, yıldızların kozmik tozu çekerek kâinatı temizlediğini göstermiştir.[5] Böylece yıldızlar bir elektrik süpürgesi gibi kozmik parçacıkları vakumlamakta ve kâinat zamanla daha temiz, galaksiler daha parlak hâle getirilmektedir.

Bilim insanlarına göre Dünya’dan hacimce 1321, kütlece 318 kez daha büyük olan Jüpiter’e, asteroitleri gezegenimizden uzak tutması için âdeta bir kalkan vazifesi verilmiştir.[6] Bu çekimden kurtulan ve çapı 10 metre kadar olan göktaşları ise sürtünme sebebiyle atmosferde eritilerek temizlenmektedir. NASA raporlarına göre, son bin yılda bu sebeple ölen bir insan kaydedilmemiş, önümüzdeki birkaç yüzyıl içinde büyük bir göktaşının Dünya’ya çarpması çok düşük bir ihtimal olarak hesaplanmıştır.[7] Sebepler planında, yeryüzünde hayat şartlarının olgunlaştırılması ile Jüpiter’in büyüklüğü ve konumu arasında önemli bir münasebet takdir edilmiştir.

Atmosferin Kendini Temizlemesi ve Yağmurla Yıkanan Yeryüzü

Hava kirliliği, insanın her şeye bulaşan eliyle kaynakları nasıl kötü kullandığına çok ibretlik bir misaldir. 2011 yılında yapılan bir araştırmaya göre, atmosferin temizlenme kapasitesinin önceden düşünülenden daha fazla olduğu anlaşılmıştır.[8] Hatta, COVID-19 salgını yüzünden pek çok kişinin evlerinde karantinada olması sebebiyle hava kirliliğinin azaldığı tespit edilmiştir. Nitrojen dioksit oranları ABD’de %30, Roma’da %49 azalmış, yıldızlar daha görünür hâle gelmiştir.[9]

Yeryüzündeki su buharlaşarak içindeki tortulardan arınır, sonra tonlarca suyu taşıyabilen bulutlarda depolanır, ihtiyaç olduğunda yağmurla beraber havada asılı bulunan toz parçacıklarını da süpürerek indirilir ve yeryüzü temizlettirilir. Daha sonra toprağın farklı katmanlarından süzülerek filtrelenir, saflaşır ve içebileceğimiz kalitede, yeraltı suyu olarak insanoğlunun istifadesine sunulur.

Evrensel Çözücü Su

Suyun pek çok mucizevî özelliğinin yanında, onu diğer sıvılardan ayıran bir hususiyet, içinde pek çok maddenin kolayca çözülebilmesidir. Bu sebeple su, bilim literatüründe “evrensel çözücü” olarak nitelendirilir. Su molekülü, pozitif hidrojen iyonunun (H+), negatif hidroksit (OH) iyonuna bağlanmasıyla yaratıldığından polar (iki kutuplu) bir kimyevî yapıya sahiptir. Bu yapı sayesinde su, çok farklı moleküller tarafından çekilebilir. Bu vesileyle kendisine tutunan mineraller ve gıda molekülleri gibi kimyevî maddeleri beraberinde taşır,[10] dolayısıyla suya hem temizleyicilik hem de nakliyecilik yaptırılır. Vücudumuzdaki hücreler için gerekli olan moleküllerin çözünmesi sağlanır. Böbreklerimizle mükemmel bir uyum oluşturarak metabolik faaliyetler sonucu ortaya çıkan atık maddelerin boşaltım organlarına taşınması ve vücuttan tahliyesi gibi bir vazife yerine getirilir.

Geri Dönüşüm Kahramanı Bakteriler

Çernobil’de radyasyondan beslenen mantarlar, zehirli ağır metalleri toplayan solucanlar ve denize sızan petrolü parçalayan bakteriler, tabiattaki temizlik görevlilerinden sadece bazılarıdır. Bilhassa bakteriler, yeryüzündeki geri dönüşüm kahramanlarıdır. Karbon, azot, kükürt ve fosforun dolaşımının sağlanması, bu elementlerin bitkilerin ve hayvanların tekrar kullanabilecekleri hâle dönüştürülmesi bakteriler vasıtasıyla sağlanır. Kendilerine verilen bu tasfiye ve filtre görevi sayesinde ölü organizmalar parçalanır ve azot elementi amonyak olarak toprağa, denitrifikasyon (nitrat solunumu) yoluyla da atmosfere geri kazandırılır.[11]

Bildiğimiz canlı türlerinin dörtte üçünden fazlasını teşkil eden bakteriler, bu temizlik, ayrıştırma ve geri dönüşüm vazifesini milyonlarca yıldır kusursuz icra etmektedir. Bediüzzaman Hazretlerinin dikkat çektiği gibi, “Eğer o sürekli temizleme, süpürme ve dikkatli bakım olmasaydı, yeryüzünde sadece bir senede yüz binlerce cins hayvan boğulurdu.”[12] Mesela, bir karasinekten çoğalan neslin beş ay sonra bıraktığı yumurta sayısı beş trilyonu geçmektedir. Başka bir ifadeyle, bir gramın %1’i ağırlığındaki bir sineğin devamı olan nesillerden 80 bin ton ağırlığında bir sinek ordusu meydana gelir.[13] Binlerce böcek nev’inden sadece karasineklerin cenazesi ortada kalsaydı, yeryüzü yaşanmaz bir hâle gelirdi.

Temizlik İşçisi Akbabalar

Bu kutsî temizlik emrini dinleyen hayvanlardan biri de akbabalardır. Bir hesaplamaya göre, ömrü boyunca tek bir akbaba, yaklaşık 11.600 dolar değerinde atık imha hizmeti sunmaktadır. Asya kıtasındaki akbabalarının sayılarının azalması yüzünden, Hindistan’ın vahşi köpek nüfusu 5,5 milyon artmış, kuduz hastalığı yayılmış ve yaklaşık 47.300 insan ölmüştür.[14]

Vücudumuzdaki Temizlik Fabrikaları

İnsan vücudunda da sürekli devam eden bir temizlik ve tamir faaliyeti vardır. Her nefes alışverişimiz, kalbimizin her atışı, bu biyolojik ve kimyevî temizlik faaliyetinin bir parçasıdır. Bir akyuvarın bakterilerin peşinden giderek kanı nasıl temizlediğinin mikroskop altında çekilen görüntüsü,[15] avını sabırla takip eden bir avcıya benzemektedir. Gözyaşımız bir dizi patojenik (hastalık yapıcı) organizmayı doğrudan öldürebilen antimikrobiyal molekül ihtiva etmektedir.[16] Derimizin altında dolaşan makrofajlar, hasarlı hücreleri ve bakterileri toplayan çöp kamyonları gibidir.[17] Vücudumuzdaki bu ve benzeri pek çok sistem, Kuddûs isminin akılları hayrette bırakan tecellilerindendir.

Baktığımız her yerde apaçık gösterilen bu harikulâde temizlik fiilini, adı geçen varlıklardaki atomların, sınırsız bir ilimle ve şuurla gerçekleştirdiklerini iddia etmek; aklın, ilmin ve mantığın kabul edebileceği bir şey değildir. Kâinattaki bu muhteşem temizlik faaliyeti, “Cenâb-ı Hakk’ın Kuddûs ismi gibi bir İsm-i Âzam’ının, kâinatın geniş dairesinde görünen büyük bir cilvesidir; doğrudan doğruya O’nun varlığını ve birliğini, esmâ-yı hüsnasıyla beraber, geniş daireleri gören keskin gözlere Güneş gibi gösterir.”[18]  Aklın şüphelerden arınması ve kalbin iman nuruyla parlaması, bu temizlik prensibinin insandaki manevî tezahürüdür.

Dipnotlar

[1] Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Otuzuncu Lem’a, Birinci Nükte, İstanbul: Ufuk Yayınları, 2014.

[2] Müslim, Tahâret, 1.

[3] Avrupa Uzay Ajansı (ESA), 2017, “Dealing with space debris”, youtu.be/eYVsVRgiS0w

[4] Laura Parker, “Here is how much plastic trash is littering the Earth”, National Geographic, 2018, www.nationalgeographic.com/science/article/plastic-produced-recycling-waste-ocean-trash-debris-environment

[5] Sky News, “Stars Hoover Up Cosmic Dust To Clean Universe”, 2016, news.sky.com/story/stars-hoover-up-cosmic-dust-to-clean-universe-10333797

[6] “NASA’s Mission Juno. Why study Jupiter?” www.missionjuno.swri.edu/origin?show=hs_origin_story_jupiters-influence

[7] “The Probability of Collisions with Earth”, www2.jpl.nasa.gov/sl9/back2.html

[8] “Atmosphere’s self-cleaning capacity surprisingly stable.” ScienceDaily, National Oceanic and Atmospheric Administration, www.sciencedaily.com/releases/2011/01/110106145434.htm

[9] S. Borenstein, “As People Stay Home, Earth Turns Wilder and Cleaner”, APNews, 2020.

apnews.com/article/environment-ma-state-wire-united-states-il-state-wire-az-state-wire-726ff63bb43bdca65e41625b1e223040

[10] “Su”, tr.wikipedia.org/wiki/Su

[11] “Bacterial World”, Museum of Natural History, University of Oxford, 2018, www.oum.ox.ac.uk/bacterialworld/

[12] Nursî, a.g.e.

[13] “Karasinek,” tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Karasinek&oldid=26478227

[14] J. Law, “Why We Need Birds (far more than they need us)”, 2019, www.birdlife.org/news/2019/01/04/why-we-need-birds-far-more-than-they-need-us/

[15] David Rogers, “Neutrophil Chasing Staphylococcus Aureus”, Vanderbilt University, www.youtube.com/watch?v=HToFRGVNap8&ab_channel=Cleu

[16] A. M. McDermott, “Antimicrobial Compounds in Tears. Experimental eye research,” 2013, 117, 53–61. doi.org/10.1016/j.exer.2013.07.014

[17] Repp Kimberly, “Ah: Vücut Savunması ve Onarımı”, çev. Elif Küçük, ASU – Ask A Biologist, 19-8-2019, askabiologist.asu.edu/%C4%B0ncinmi%C5%9F-Organlar%C4%B1-Onarmak

[18] Nursî, a.g.e., s. 307.

Bu yazıyı paylaş