Ağrı Hissinin Hikmeti

Hiç ağrımız olmasaydı hayatımız nasıl olurdu acaba? Cevabınız “Çok iyi olurdu.” ise “konjenital analjezi” adı verilen, doğumdan itibaren dış uyarılara bağlı acıları hissetmeme hâlinden ve bu durumun getirdiği sıkıntılardan haberdar değilsiniz demektir. Bu durumda insanın dışarıdan gelen zararlara tepki veremeyeceği veya fark etmeden kendi kendine zarar verebileceği göz ardı edilemez. “Olur ki hoşlanmadığınız bir şey, sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 2/216) âyetinin de dolaylı olarak işaret ettiği, şer gibi görünen ve insanlar için bazı sıkıntılara sebep olan ağrı hissi, aslında büyük bir hayırdır, zira bazen günlük hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor gibi görünse de vücudumuzda yolunda gitmeyen durumları haber veren Rahmânî bir mekanizmadır. Bu sayede gerekli tepkilerin verilmesi ve daha fazla hasarın önlenmesi sağlanmış olur.

Ağrının Tanımı ve Çeşitleri

Ağrının yaygın şekilde kabul edilmiş tanımı, Milletlerarası Ağrı Araştırmaları Derneği tarafından şu şekilde yapılmıştır: “Gerçek veya potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan, hoş olmayan bir hissî tecrübedir.” Zaman içinde “Algoloji” yani “Ağrı Bilimi” ile birlikte oldukça geniş bir terminoloji birikimi oluşmuştur.[1] Nosiseptörler olarak adlandırılan belirli reseptörler, doku hasarını tespit ettiğinde ve hasar hakkında omurilik boyunca beyne bilgi iletildiğinde insanlar ağrı hissederler. Mesela sıcak bir cisme dokunulduğunda, omurilikten bir refleks mesajı gönderilecek ve kaslar aniden kasılacaktır. Bu kasılma ile elimizin sıcak yüzeyden çekilmesi ve ateşin daha fazla hasar yapması önlenir. Bu refleks o kadar hızlı gerçekleşir ki “sıcak cisim mesajı” beyne bile ulaşmadan omurilikten cevap gelmiştir. Ancak ağrı mesajı beyne gitmeye devam eder. Beynin bu sinyalleri yorumlaması ve nosiseptörler ile beyin arasındaki iletişim kanalının faaliyeti, bir ferdin acıyı nasıl tecrübe ettiğini belirler. Beyin ayrıca ağrının nâhoş tesirlerine karşı, dopamin gibi kimyevî maddelerin salgılanmasını tetikler.[2]

Başlama süresine, mekanizmalarına ve kaynaklanan bölgeye göre ağrılar sınıflandırılabilir:

Ağrıların başlama süresine göre akut ve kronik olarak ayrılması, çoğu kişinin bildiği bir husustur. Akut ağrılar, genellikle yoğun ve kısa sürelidir. Kişiyi yaralanma veya lokal doku hasarına karşı uyaran bu tip ağrılar, yaralı dokunun tedavisi ile geçer. Bunların da iltihaplanma kaynaklı (somatik ağrı), mide, böbrek ve safra kesesi ağrıları (viseral) ve yönlendirilen ağrı (kalb krizi sırasında sıklıkla omuz ağrısı yaşanması gibi) şeklinde tipleri vardır. Akut ağrıdan çok daha uzun süren ve çoğu zaman tedavisi de olmayan kronik ağrılar, hafif veya şiddetli olabilir. Ayrıca iltihabî ağrılarda (mesela artrit) olduğu gibi sürekli veya migrende olduğu gibi aralıklı olabilir.[3]

Mekanizmalarına göre ise nosiseptif ve nöropatik olarak ayrılan ağrılar, nosiseptör denilen ağrı algılayıcı hücre bir yaralanmayla uyarılırsa ortaya çıkar ve tedavi edildiğinde geçer. Eklem ağrısı, bel ağrısı, spor yaralanmaları ve ameliyat sonrası ağrılar bu türdendir. Nöropatik ağrı ise elektrik çarpması gibi hissedilir ve hassasiyet, uyuşma ve karıncalanmaya sebep olabilir. Sinir sistemindeki hasarlara bağlı olarak meydana gelen nöropatik ağrı, romatizmal hastalıkların yanı sıra kaslarda görülen hasarlar, kırık, çıkık ve incinme gibi sebeplerle de ortaya çıkabilir.[4]

Kaynaklanan bölgeye göre isimlendirecek olursak, somatik ağrılar; iltihabî durumlar, tekrarlayan travmalar, aşırı aktivite, zorlanma ve kuvvetli gerilme gibi faktörlerden kaynaklandığı için, genellikle aktivite ile artar, dinlenmeyle hafifler ve biter. İç organlar hasar gördüğünde hissedilen yaygın ağrılar ise viseral ağrılar olarak bilinir ve genellikle mide, böbrek, safra ve idrar kesesi ve bağırsaklar gibi organların problemlerinden kaynaklanır. Kaslar, tendonlar veya bizzat çevreye yayılmış (periferik) sinirlerden kaynaklanan ağrılar ise periferik ağrılar olarak isimlendirilir.

Ağrıların Teşhisi

Muhtemel tehlikelere karşı nöbet tutan askerler gibi her an uyanık olan sinir sisteminde, hissettiğimiz ağrıyı veya acıyı tarif etmenin çeşitli yolları vardır. Bazı durumlar ağrıyı tanımlamayı ve tedavi etmeyi zorlaştırabilir. Özellikle ağrı eşiğinin (uyarının en düşük yoğunluk sınırı) herkeste değişken olması, teşhis ve tedavide zorluklara sebep olabileceği gibi, ağrı toleransı (dayanılabilen en yüksek ağrı yoğunluğu) da bu teşhisi zorlaştıran durumlardır. Ağrının türünü belirlemek için gram, metre gibi nesnel bir ölçek yoktur. Ancak ağrının yanma, batma veya bıçak saplanması gibi karakteri, yeri, sıklığı, nerede hissedildiği, nasıl hissedildiği önemlidir. Ağrıyı şiddetlendiren ve hafifleten faktörler, gün boyunca ağrının meydana geldiği zamanlar, teşhisi kolaylaştırır. Doğru teşhiste en önemli faktör, kişinin ve doktorun birbiriyle olabildiğince net iletişim kurmasıdır.[5]

Ağrıların Tedavisi

Tedavi olurken hakiki şifa verenin Rabbimiz olduğuna inanmak, doktorları ve ilaçları sebep olarak kabul etmek gerekir. Her ağrının kişiye özel olduğu, birine iyi gelen tedavinin diğer bir kişiye iyi gelemeyebileceği unutulmamalıdır. Akut ağrıyı tedavi etmek, genellikle ilaç almayı gerektirir. Genellikle bu tür ağrı, altta yatan bir sağlık probleminden kaynaklanır ve bu problemin tedavi edilmesi ağrıyı ortadan kaldırır. Mesela bakteriyel bir enfeksiyon boğaz ağrısına sebep oluyorsa, antibiyotikler enfeksiyonu tedavi edebilir ve neticede ağrıyı hafifletir. Kronik ağrı tedavisinde ise ilaçsız olarak farklı tedavi metotları da ağrıları hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu terapilerden bazıları; akupunktur, sinir blokları, psikoterapi, cerrahî müdahale, biyolojik geri bildirim olarak da bilinen nöroterapi (ruh hâletiyle fizyolojik değişiklikler arasındaki ilişkiyi fark ederek vücutta dengeli bir hâle bürünmeye çalışma), gevşeme terapileri ve sujok terapidir (el ve ayaktaki vücudun yansıma noktalarının kullanılarak tedavi edilmesi).[6]

Ayrıca fıtrî ağrı kesiciler olarak uçucu yağları, şifalı otları ve bazı baharatları da kullanmak yaygındır. Lavanta esansiyel yağı, ağrıyı gidermeye yardımcı olabileceği gibi, daha kolay uyumak ve kaygıyı hafifletmek için de kullanılabilir.[7] Biberiye, ağrıyı hafifletebilecek başka bir esansiyel yağdır. Bazı araştırmalar, biberiye bitkisinin (Rosmarinus officinalis L.) baş ağrısı, kas ve kemik ağrıları ve nöbetlerin tedavisine yardımcı olabileceğini göstermektedir.[8] Seyreltilmiş nane yağı (Mentha piperita L.) ve okaliptüs (Eucalyptus sp.) yağı da ağrılı bölgeye sürülerek tedavi için kullanılan yağlardandır.[9] “Capsaisin”, deriden sürülen kremlerin ve yakıların içinde bulunan ağrı kesici olarak etken bir madde olup ağrı giderici ürünlerin çoğu bu maddeyi ihtiva eder. Capsaisin, kırmızı acı biberde yoğun olarak bulunduğu için fıtrî metotlar arasında acı biber de tercih edilen baharatlardandır. Zencefil, zerdeçal ve papatyanın (Tanacetum parthenium); migren, karın ve kas ağrısı tedavilerinde kullanımı yaygındır.[10]

Tedavi metodu nasıl olursa olsun unutmamak gerekir ki Şafii-i Zülcelal, yeryüzü eczanesinde her derde bir deva yaratmıştır. Farklı sebepler, farklı rahatsızlıklara iyi gelse bile şifayı doğrudan doğruya Cenab-ı Hak’tan bilmelidir.

Adı bilinen veya bilinmeyen ağrılar aslında bir nevi sabır testi, belki teslimiyet şuurunun gelişmesine vesile veya günahlara kefaret olarak da düşünülebilir. Resûlullah aleyhissalâtü vesselam şöyle buyurmuştur: “Mü’min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü hatta ufak bir tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü’minin günahından bir kısmını mağfiret buyurur.”[11] Dolayısıyla hangi ağrıdan muzdarip olursak olalım hem tedavi için bizi uyarmasına hem günahlarımızın affına vesile olmasına hem daha büyük bir problemi en baştan hissederek tedbir almamıza vesile olduğu için, ağrıların içinde farklı bir şükür boyutunun olduğunu unutmamalıyız.

Dipnotlar

[1] O.N. Aydın, “Ağrı ve Ağrı Mekanizmalarına Güncel Bakış”, ADÜ Tıp Dergisi, 3/2, 2002, s. 37–48.

[2] Patrick B. Wood, “Role of central dopamine in pain and analgesia”, Expert Rev Neurother, 8/5, 2008, s. 781–797.

[3] “Chronic Pain”, www.aans.org/Patients/Neurosurgical-Conditions-and-Treatments/Chronic-Pain

[4] Aydın, a.g.e.

[5] “What is pain, and how do you treat it?”, www.medicalnewstoday.com/articles/145750#causes

[6] “Virtual Reality–Based Biofeedback and Guided Meditation in Rheumatology: A Pilot Study”, onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/acr2.11092

[7] P. Sasannejad ve ark. “Lavender essential oil in the treatment of migraine headache: a placebo-controlled clinical trial”, European Neurology, 67/5, 2012, s. 288–291.

[8] H. Solhi ve ark. “Beneficial effects of Rosmarinus officinalis for treatment of opium withdrawal syndrome during addiction treatment programs: a clinical trial”, Addiction & Health, 5/3–4, 2013, s. 90.

[9] B. Ali ve ark. “Review article essential oils used in aromatherapy: a systemic review”, Asian Packag J Trop Biomed, 5/8, 2015, s. 601–611.

[10] “12 natural ways to relieve pain”, www.medicalnewstoday.com/articles/324572

[11] Buhari, Marda, 1; Müslim, Birr, 52, (2573); Tirmizi, Cenaiz, 1, (966).

Bu yazıyı paylaş