Renkli Dünyamızda Antosiyaninler

Çocukluğumuzda, 80’li yıllarda, arkadaşlarla çizgi film seyretmek için komşumuz Hasan amcalarda toplanırdık. Mahallemizde tek renkli televizyon onlarda vardı. Tabiî ki siyah beyaz yerine renkli televizyonda seyretmek çok fark ediyordu. O yılları görenler bu geçiş döneminin heyecanını yaşadılar. Doğrudan renkli televizyonla tanışanlar ise onun kıymetini belki de tam olarak fark edemediler.

Dünyaya geldiğimizden beri rengârenk taşları, meyveleri, sebzeleri, ağaçları, çiçekleri ve hayvanları, kısacası bütün tabiatı olduğu şekilde tanıdığımız için bazen onların kıymetinin de farkında olamamaktayız. Portakalı, elmayı, çileği, domatesi, patlıcanı, papatyayı, manolyayı, laleyi ve gülü renksiz düşünebilir miyiz? Aslında siyah ve beyaz da bir renktir. Renksizliği tarif edemediğimiz için bunları kullanırız.

Bitkilerin Renkleri

Yeryüzünün bir kısmı kışları karla kaplanır. Bu dönemde âdeta siyah beyaz olan dünyamız, her sene baharın gelmesiyle renklenir ve öldükten sonra dirilişi hatırlatır bizlere.

İşte bak, Allah’ın rahmetinin eserlerine! Ölmüş toprağa nasıl hayat veriyor! İşte bunları yapan kim ise, ölüleri de O diriltecektir. O, her şeye hakkıyla kâdirdir.” (Rum, 30/50).

Farklı mevsimlerde renklerin neredeyse her tonu serilir gözlerimizin önüne. Gülün, lalenin, karanfilin, elmanın, eriğin beyazı, sarısı, kırmızısı, pembesi… Peki bu renkler nasıl meydana gelmektedir? Büyürken kara toprak, renksiz su ve havadan başka bir şeyle teması olmayan olan bitkilerin renkleri nereden gelmektedir?

Cansız varlıklarda olduğu gibi bitkilerin de yansıttığı renk, onlara konan pigment[1] molekülüne bağlıdır. Genellikle sarı ve kırmızı renkte olan karotenoidler (biyolojik pigmentler), karoten, likopen ve ksantofiller olarak üç ayrı tipte bulunurlar. Birçok meyve ve sebzenin yeşil rengi, klorofillerden kaynaklanır. Flavonoidler, bitkilere beyaz, açık sarı rengini veren maddelerdir. Antosiyaninler pembeden mora kadar uzanan renk tonlarını veren renk pigmentleridir. Antoksantin, beyaz ve krem gibi renkleri veren pigmentlerdir. Tanenler ise asitle beraber ısıtıldığı zaman kırmızı renge dönüşüp katılaşan maddelerdir.[2] Görüldüğü gibi Rabbimiz, DNA’larına kodladığı pigment bilgisiyle bitkileri yaratmakta ve yeryüzünü renklendirmektedir.

Renkler ve Tozlaşma Arasındaki Harika Münasebet

Bitkiler tabiattaki besin zinciri ve dengenin vazgeçilmez parçasıdır. Çiçekli bitkilerin çoğalması ve büyümesi için ise tozlaşma[3] şarttır. Tozlaşmaya rüzgâr ve bazı hayvanlar vesile olsa da bu vazife büyük ölçüde arılara ve benzeri küçük böceklere verilmiştir. Çiçek renklerinin albenili olması, arıların dikkatini çekmek için de önemlidir. Tozlaşma ve sonrasında çiçeklerin döllenmesinde son derece önemli bir role sahip olan arıların görevi dışında olan çiçekler de vardır. Mesela arılar kırmızı rengi algılayamadıkları için bu renge sahip olan çiçeklerde tozlaşma yapamazlar. Defne, kırmızı karanfil, yabanî keten gibi içinde başka renk barındırmayan kırmızı renkli bazı bitkiler, başka böcekler tarafından ziyaret edilir. Bu bitkilerin nektarları daha derinde olduğu için oraya ulaşabilecek hortum gibi uzun ağız organları olan kelebekler gibi hayvanlar görevlendirilmiştir. Rabbimiz canlıları yaratırken onlara lütfettiği hususiyetleri; ekosistemin devamı ve bitkilerle hayvanların münasebetleri açısından aralarında kurduğu vazife dağılımına göre vermiştir.

Antosiyaninler

Antosiyaninler; bitkilere kırmızı, mavi ve mor yelpazesindeki renkleri veren en geniş pigment grubudur. Ahududu, böğürtlen, vişne, mürdüm eriği, mor havuç, kırmızı lahana, pancar, patlıcan, kırmızı turp, nar, ağaç çileği, siyah ve kırmızı üzüm gibi birçok meyve ve sebzenin pembeden mora kadar değişen renklerde görünmesine sebep olan maddeler, antosiyanin grubu pigmentlerdir.

Antosiyaninlerin renk vermeden başka özellikleri de vardır. Suda çözünebilen bu madde aynı zamanda çok güçlü antioksidandır, yani hücredeki hayatî moleküllerin ve hücrenin oksitlenmesini, diğer bir tabirle “paslanmasını” önleyen maddelerdir. Hatta birtakım araştırmalar; bazı kanser türlerinde hücre büyümesini engelleyici tesirinin olduğunu da göstermiştir. Michigan Üniversitesinde yapılan çalışmalarda, bu maddelerin kas ağrılarının hafifletilmesinde olumlu katkılar sağladığı, şeker seviyesinin düşürülmesinde ve karaciğerin daha az yağlanmasında etkili olduğu gözlemlenmiştir.

Bazı meyve ve çiçeklerden elde edilen antosiyaninler çeşitli gıdalarda renklendirici olarak da kullanılmaktadır.

Antosiyaninlerin Kimyevî Yapısı

İki fenil[4] halkası bulunan antosiyaninlerin temel yapısında 15 karbon atomu vardır. A ve B olarak adlandırılan iki fenil halkası, birbirine üç karbonlu bir köprü ile bağlanmıştır. Üçüncü bir halka teşkil eden bu köprü C halkası olarak adlandırılır. Antosiyaninlerin B halkasına bağlı OH gruplarının sayısındaki artış, renklerinin mavileşmesine sebep olur. Hidroksilasyon derecesine göre sırasıyla pelargonidin (turuncu ve pembe renkli), siyanidin (kırmızı renkli) ve delfinidin (mor ve mavi renkli) türevleri oluşur. Çiçekler bu pigment türevlerinin karışımlarını da biriktirebildiğinden sınırsız sayıda renk varyasyonu oluşturulabilir.[5]

Antosiyaninler dalga boyu 400–800 nm arasındaki görünür ışığı emer, yansıyan kısım ise renk olarak görülür. Günümüzde bilinen 600’den fazla antosiyanin vardır. Çiçekler antosiyanin tiplerinin karışımını da biriktirebilir, bu sayede çok sayıda renk varyasyonları meydana gelebilir. Böylece bu pigmentler kırmızı, mavi ve mor rengin yüz binlerce farklı tonlarında sanat şaheserleri olarak Rabbimizin birçok isminin tezahüründe vazife alırlar.

Sebepler açısından bitkilerin binlerce renk ve tonda, çeşitli desenler sergilemesinin temelinde, bu maddelerin molekül yapısındaki değişmeler yatmaktadır. Bu moleküller cansız ve şuursuz oldukları hâlde, şekilde gösterilen R1, R2 ve R3 gruplarının farklılaşmasıyla antosiyanin farklı ışık aralığını soğurmakta ve bitkiye farklı renk vermektedir. Bu moleküllerin yapısı birinci, ikinci ve üçüncü derecelerde (primer, sekonder ve tersiyer) yapı olarak bilinen şekillerde değişir. Şekilde (R) ile gösterilen grupların yerini ise hidrojen (H), hidroksit (OH) veya alkilden[6] (R) biri alınca sahip olunan renk değişmektedir. Önce yeşil olan bir yaprak daha sonra sararır ve kızarırsa moleküllerinde bu kimyevî değişiklikler oluyor demektir.

Biz bu detayları bilmeden, önümüze serilen rengârenk çiçek ve meyve manzaralarını seyrederken aslında arka planda bir memur veya asker gibi sevk edilen pigment molekülleri, ilahî emirlere nazlanmadan itaat ederek, şaşırmadan, her sene aynı kimyevî işlemleri tekrarlamaktadır. Antosiyaninler hakkında her yıl yapılan yüzlerce yayın hem bu sistemin inceliklerini ortaya koymaya hem de bu moleküllerin hücre içindeki fonksiyonlarını aydınlatmaya çalışmaktadır.

Renkli Görme

Bugün bilim insanları, sağlıklı bir insan gözünün yaklaşık bir milyon farklı rengi ayırt edebildiğini söylemektedir.Renkleri yaratan Rabbimiz, onları algılayabilecek gözleri de ihsan ederek renkleri şuurlu mahlûkatına tanıtmıştır. Eşyadaki renkleri temaşa ederek varlıklara tefekkür kapısı açan gözlerimizde bu renkli görme nasıl icra edilmektedir?

Gözümüze gelen ışık, sırasıyla kornea, göz bebeği ve göz merceğini geçtikten sonra gözün arka karanlık odasının çeperini teşkil eden retinaya düşer. Burada bulunan ve çok karmaşık elektronik devreleri andıran özel hücreler, ışığı elektrik sinyallerine çevirerek beyne iletir. Işık enerjisinin belirli şiddetlerdeki elektrik enerjisine dönüştürülmesini ve bu sayede beyinde görüntü oluşmasını sağlayan sistem çok komplekstir. Retinada bulunan fotoreseptör (ışık alıcı) hücreler koni ve çubuk şekilli olmak üzere iki tiptir. Koni hücreleri renkli, çubuk hücreleri ise siyah beyaz görmeye göre yaratılmışlardır. Bu iki tip hücrenin görevi, üzerlerine düşen ışığı elektrik sinyallerine çevirmektir. İnsanda ışığın farklı dalga boylarına verdiği tepkileri farklı olan üç çeşit (mavi, yeşil, kırmızı) koni hücresi vardır. Bunların her biri ışığa karşı farklı hassasiyete sahiptir. Mavi koni hücrelerinin en yüksek hassasiyet gösterdiği ışığın dalga boyu yaklaşık 430 nanometreyken, yeşil koni hücrelerinin 530 nm, kırmızı koni hücrelerinin ise yaklaşık 560 nm’dir.

Gözlerimiz var olan bütün dalga boylarını renk olarak algılayabilecek kapasitede yapılmamış, ihtiyacımıza göre ihsan edilmiştir. Dolayısıyla bizim göremediğimiz, fakat hayvanların algılayabildiği çok sayıda dalga boyunun hangi renkte olduğunu bilemiyoruz. Kızılötesi ve morötesi gibi dalga boyları, bazı hayvanlar tarafından renk olarak görülebilir. Mesela bir araştırmaya göre, geniş kuyruklu sinek kuşunun (Selasphorus platycercus) gözünde dört çeşit koni hücresi tespit edilmiştir.[7] Bu sinek kuşunun, insanın göremediği morötesi dalga boylarını da algıladığı görülmektedir. Bilim insanları bu özelliğin onların beslenme ve yırtıcılardan kaçma davranışlarında hayatî bir rol oynayabileceğini düşünmektedirler.

Yeryüzünde ve semada gördüğümüz harika renk uyumu, ruhumuzu dinlendirmekte, bize huzur vermektedir. Her şeyin rengi, göz zevkimize hitap edecek şekilde, gözümüzü ve her şeyi yaratan Rabbimiz tarafından takdir edilmiştir.

Yeryüzünde türlü türlü renklerle, her çeşitten bitki ve hayvan olarak sizin için yarattığı daha neler neler var! Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak ibret var.” (Nahl, 16/13).

Belki de çoğumuz “antosiyanin” ismini yeni duydu. Çevremizde böyle bir renk çeşitliliğinin nasıl olduğunu belki de pek düşünmedik. Dünyamızı rengârenk yaratan ve gözlerimizi de onu algılayabilecek şekilde ihsan eden Rabbimize, O’nun (celle celâluhu) ilmi adedince şükürler olsun.

Dipnotlar

[1] Renk verici organik veya inorganik molekül.

[2] “Flavonoidler”, www.gidabilgi.com/Makale/Detay/dogal-renk-maddeleriflavonoidler-c521c3

[3] Tozlaşma, bitkinin erkek organında üretilen polenlerin çeşitli vesilelerle dişi organın tepecik bölümüne taşınması hadisesidir.

[4] Altı karbon atomu, altıgen halka hâlinde dizilmiştir ve birer karbon atlayacak şekilde, ikişer ikişer çift bağlı olan yapıdır.tr.wikipedia.org/wiki/Fenil

[5] Yüksel Keleş, “Antosiyanin Pigmentlerin Biyokimyası ve Analizi”, Turkish Journal of Scientific Reviews, 2015, 1: 19–25.

[6] Alkil, bir alkan molekülünden bir hidrojen atomunun koparılmasıyla türeyen ve genel formülü, CnH2n+1 olan tek değerli grup. Alkil grubu genellikle R ile gösterilir. tr.wikipedia.org/wiki/Alkil

[7] Mary Caswell Stoddard ve ark., “Wild hummingbirds discriminate nonspectral colors”, PNAS, June 15, 2020

117 (26), 15112–15122, www.pnas.org/content/early/2020/06/09/1919377117

Bu yazıyı paylaş