Bulutlar üstü bir âleme kayarken ay, yıldızlar arasından,
Soluklar sırdaş olmuş gibi birbirine, uğultular arasından.
Letafet ve nezahet parıltısı olacak saçlar yüzünü sarmış,
Hayat zevkini tatmadan… Sizi yalnız bırakmak da varmış.
İşte bu gece…
Yarı kapalı kirpikler altından izliyorum ıslık ıslık her sesi;
Ruhuma işliyor yol yorgunu insanların sözü, her nefesi.
Bitkin bitkin iç çekişler, soluk alışlar, dert sarmış, herkesi
Ne olduğunuza gelince… Ruhumun can evi, hendesesi.
İşte bu gece…
Teessür kırıntılı madenî sükûtum dondurmuş bendimi.
Ben değilim, ben bedenime yabancı. Salıyorum kendimi
Ucu aydınlık güne, günlere çıkan karanlık bir yalnızlığa,
Can kardeşime arkadaş ettiğim kapkaranlık bir yalnızlığa…
İşte bu gece…
Umut bitmez, suskunlukla dalıyorum sessiz ve derinden,
Ruhla dilbeste olma anı bu an, kaçıp gecenin şerrinden.
Zerrelerin kaynaştığı uykumun derinliğinde, en derinden
Esrarlı bir kimse yaralıyor ruhumu en duyarlı yerinden,
İşte bu gece…
Bir çift söz serpiliverir o anda, o bir çift kutsî dudaktan,
En içten, en girişken, en koydan, en köyden, bucaktan.
Ve ağır ağır, tane tane, hecelemesi hiç de zor olmayan…
Ta ruhumun içine, içinin de içine garazsız, ayan beyan.
İşte bu gece…
Diyor ki: “Verâların verâsı, en verâsı, Zât’ın (celle celâluhu) muradı,
Mutlak kabul edecek Evvel ve Âhir;
Seher vaktindeki her duayı.” perdeyi kaldırıp da aradan.
Dalgalansın bu muştu, ulaktan ulağa fısıltılarla buradan.
İşte bu gece…
Derken uyanıyorum seher vaktinde bir elin dokunuşuyla,
Edepli bir gencin titrek ve ürkek dokunuşuyla.
Ötelerin ötesini, ufuk çizgisinin ötesine kadar yokluyorum.
Herkesin boyuna göre açıldığı o seher yelini kokluyorum.
İşte bu gece…
Evrende büzülmüş, avuçlarımda iki büklüm koca kâinat,
Ruhumu kemiren kaygılardan uzaklaşıp kederime inat
Yalvarıyorum dua dua, hece hece
Umut dolu bakışlarla yakarıyorum Rabb’e.
İşte bu gece…
Tek söz olmadan, Sana sunuyorum hüznümü, kederimi
Sükût üstüne sükût, merhametine terk ediyorum kaderimi
Seher vaktinde, bir saatliğine olsun perdeyi çekip aradan;
Bir teheccüd vaktinde, ey Rahman, ey Rahim!
İşte bu gece…
İşte bu gece…