Kök hücreler, vücudumuzdaki diğer hücrelerin kaynağı olarak takdir edilen ve kendilerine önemli potansiyeller yüklenmiş olan temel hücrelerdir. Esas olarak embriyolojik hayatın erken dönemlerinde yaratılırlar ve vücudumuzdaki bütün doku ve organların kendilerinden gelişmesine aracılık ederler. İnsanlar erişkin döneme gelinceye kadar yavaş da olsa bu vazifelerini sürdürürler. Erişkin dönemden sonra da pek çok doku ve organda mevcudiyetlerini sürdürürler.[i]
Dünya hayatına döllenmiş yumurta (zigot) olarak tek hücreden başlıyoruz ve hücre önce iki, sonra, dört, 32, 64 ve 128 şeklinde bölünerek çoğalmaya başladığında, ortaya çıkan hücrelerin hepsi bir mânâda kök hücre sayılabilir. Her bir hücre bölündükçe farklılaşarak kas, kemik, kan, sinir, bağ dokusu ve kıkırdak gibi hücreler hâline getirilmeye başlanır. Farklı bir hücre yaratıldıktan sonra artık onun sahip olduğu DNA programında sadece yapacağı yeni işe ait bilgiler kısmı okunup icraata geçirilir. Kemik hücresi ise İlahî emirlere itaat ederek kemiğe uygun malzeme üretilmesinde istihdam edilir, kas hücresi ise kasa ait proteinler üretilir.
Rabbimiz, sonsuz ilmi ve hikmetiyle hem ileride başımıza gelebilecek kazalar veya yaralanmalar için hem de zaman zaman vücudun ihtiyaç duyabileceği durumlar için bazı hücrelerin farklılaşmadan kök hâlinde, yedek olarak kalmasını takdir etmiştir. Erişkin kök hücreleri, bütün dokulara dönüştürülmeseler de pek çok doku ve organ hâline getirilebilme potansiyellerini korurlar. Bu yüzden, bazı hastalıkların tedavisinde ve dokuların tamir edilmesinde ve yenilenmesinde önemli görevler alacak şekilde donatılmışlardır.[ii]
[i] M. R. Hicks, A. D. Pyle, “The emergence of the stem cell niche”, Trends Cell Biol, Feb 2023, 33 (2): 112–123.
[ii] A.g.e.