Kalbler ve Zihinler – Hizmet Okulları ve Etnik Gruplar Arası İlişkiler –

Hizmet Hareketi’nin dünya genelinde ortaya koyduğu hizmetler ve muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düşünceleri, akademik araştırmalara konu olmaya devam ediyor. Sosyoloji alanında uzman iki Amerikalı akademisyenin kaleme aldığı Kalbler ve Zihinler: Hizmet Okulları ve Etnik Gruplar Arası İlişkiler başlıklı kitap, okuyucuları ile buluştu. Yazarlar Dr. Vincent N. Parrillo ve Dr. Maboud Ansari, New Jersey’de davet edildikleri bir toplantıda, muhterem Hocaefendi’nin düşünceleri ve Hizmet Hareketi’nin gerçekleştirdiği projelerden haberdar olduklarında, yapılan eğitim, diyalog ve insanî faaliyetlerden etkilenerek bu sivil toplum hareketini, lokal ve global etkileri ve katkıları perspektifinden gözlemlemek ve incelemek istediklerini ve bu eserin ortaya çıktığını belirttiler.[1]

Parrillo, 2012–2015 yılları arasında yaptıkları araştırma için ziyaret ettikleri ülkeleri, sosyal ve etnik yapıları ile inançlarını göz önüne alarak seçtiklerini ifade ediyor. Müslümanların çoğunlukta olduğu Avrupa’dan Bosna Hersek ve Arnavutluk’u seçerken, Asya’dan da Kazakistan’ı çalışmaya dâhil ediyorlar. Yazarlar, Hristiyanların çoğunlukta olduğu Avrupa’dan Romanya ve Polonya’yı tercih ederlerken, Amerika kıtasından da farklı kültürleri barındıran toplum yapıları itibariyle Amerika Birleşik Devletleri’ni ve Kanada’yı seçtiklerini ifade ediyorlar.

Kitabın girişinde Gülen’in eğitim felsefesi, Hizmet’in ne anlama geldiği, Hizmet okulları, önceki araştırmalar ile bu araştırmanın kıyaslaması, sosyolojik teorilerin bu araştırmada etkisi ile araştırmanın çerçevesi ve metodolojisi anlatılıyor.[2]

Giriş kısmında dünyanın birçok ülkesinde bulunan Hizmet okulları arasındaki idarî ilişkiler açısından merkezî bir yapıya rastlamadıklarını belirten yazarlar, bu okulların kuruluşunda dinî değerlerin ve dinamiklerin önemli bir yeri olmasına karşılık okullarda dinî eğitim verilmemesinin bu okulların en önemli özelliklerinden biri olduğunun da altını çiziyorlar.

Farklı kültürlere sahip sekiz ülkede yapılan böyle bir araştırmanın zorluğuna da dikkat çeken yazarlar, araştırmalarını Strauss’un müzakere edilen düzen teorisi[3] üzerine şekillendirdiklerini belirtiyorlar. Bu teoriye göre, anlamların sosyal etkileşimlerle oluşturulduğu ve istenilen hedeflere, kendine has yapısı ve işleyişi olan organizasyonlar aracılığıyla ulaşılabileceği belirtiliyor. Hizmet okullarında modern, bilimsel ve teknolojik eğitimin verildiği ve evrensel değerler olarak empati ve saygının öğretildiği ve farklı ülkelerdeki Hizmet okullarının kıyaslamalı akademik incelemesinin, bahsi geçen teori üzerinden yapılabileceği ifade ediliyor.[4]

Her ülkenin genel sosyolojik bağlamının belirtilmesinin ardından, o ülkedeki Hizmet okullarının profilleri ve yöneticiler, öğretmenler, öğrenciler, veliler ve mütevelliler ile yapılan mülakatlara yer verilerek değerlendirmeler yapılıyor. İslam’ın gülen yüzünü gösteren Altın Nesil’den bahsedilerek ve okulların mukayesesi yapılarak kitap tamamlanıyor.

Ülkelerin incelediği bölümlerde, “Çok kültürlülük üzerine yapılabilecek bir araştırma için Bosna’dan[5] başlamak en iyi tercih olabilir.” diyen yazarlar, araştırmalarına Müslümanların yoğun olarak yaşadığı diğer bir Balkan ülkesi olan Arnavutluk[6] ile devam ediyorlar. Orta Asya’da Müslüman bir ülke olarak Kazakistan’ı[7] incelerken buradaki okullara talebin yüksek olduğundan ve öğrencilerin merkezî sınavlarla kabul edildiklerinden bahsediyorlar.

Hristiyan ülkeler kategorisinde Romanya[8] ile araştırmalarına devam eden yazarlar, Romanya’nın çok kültürlülüğe açık ve homojen bir yapısı olduğunu zikrederken, Polonya’nın[9] korumacı bir toplum yapısına sahip olduğunu dile getiriyorlar. Farklı kültürlere sahip bu ülkelerde Hizmet okullarının nasıl yapılandığı ve halk tarafından nasıl karşılandığı üzerinde duruyorlar.

Çok kültürlü ülkeler arasında da Kanada[10] ve Amerika Birleşik Devletleri’ni[11] seçtiklerini belirten yazarlar, bu ülkelerde faaliyet gösteren okulların, diğer ülkelerdekilerine kıyasla farklı bir demografisinin olduğu, daha çok göçmen ailelerin çocuklarına eğitim hizmeti sunduklarını ve müfredata ek olarak kültürel eğitimin verildiğinden bahsediyorlar.

Altın Nesil bölümünde ise yazarlar, Hizmet okullarında eğitim almış ve M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Altın Nesil” olarak isimlendirdiği talebelere dikkat çekiyorlar. Parrillo ve Ansari, Arnavutluk’taki Bedir Üniversitesinde okuyan öğrencilerle yaptıkları mülakatlara ve gözlemlerine yer veriyorlar. Hizmet Hareketi’nin sosyolojik analizinin, ancak “Altın Nesil” kavramının anlaşılması ile mümkün olacağını belirten yazarlar, bu meyanda İbn Haldun’un dayanışma[12], Karl Mannheim’ın nesil[13] ve Ferdinand Tönnies’in cemaat ve cemiyet[14] teorilerinin, “Altın Nesil” kavramını anlamaya yardımcı olacağını düşündüklerini belirtiyorlar.

Beder Üniversitesinde eğitim alan bir gençten Hizmet okullarını üç kelime ile tarif etmesi istendiğinde, “akademik başarı, hizmet ve hoşgörü” cevabını verdiği belirtilirken, bir öğretmenin, “Altın Nesli yetiştirme idealimizin, bizleri kaliteli bir eğitim vermeye teşvik ederken toplumun geleceğine de çok büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum.” sözlerine yer veriliyor. Mülakat yapılan üniversite öğrencilerinin, Hocaefendi’nin fikirlerini benimsedikleri, ama Hizmet Hareketi’nin bir “kült” olduğu iddialarına katılmadıkları vurgulanıyor. Kendilerini bu hareketle nasıl ilişkilendirdikleri sorulduğunda, “sempati duyan insanlar” olarak tanımladıkları belirtiliyor. Hizmet okullarının topluma nasıl katkı sağladığı sorusuna öğrencilerin verdiği cevapların ışığında yazarlar, hareketin “ilim, evrensel değerler ve disiplin anlayışlarının pekiştirilmesi ile demokrasinin ilerlemesine yardımcı olarak”[15] topluma katkıda bulunduğunu da ifade ediyorlar.

Kitabın son bölümünde okulların kıyaslanmasına yer verilirken, sonuç kısmında ziyaret edilen ülkelerde Hizmet okullarının matematik, fen bilimleri ve teknoloji eğitimine çok önem verdikleri, öğrencilerin herkesi hoşgörü ve sevgi ile kabul etmelerini sağlayacak olan insanî ve evrensel değerleri öğrendiklerinden bahsediliyor. Yapılan mülakatlarda en çok duydukları “daha iyi bir insan”, “kalb ve akıl” ve “kâmil insan”[16] tabirlerinin, okulların bilgi ve yetenek aktarımının ötesinde, donanımlı fertler yetiştirme gayretine işaret ettiğini de belirten yazarlar, ziyaret ettikleri ülkelerin kültürlerinden dolayı bazı uygulamalarda farklılıklar olduğunu vurguluyor ve “Bazı ülkelerde öğrenciler için kültürel takviyelerin yapılıyor olması da bu okulları diğerlerinden farklı kılıyor.” tespitinde bulunuyorlar.

Sonuç bölümünde ortaya konan düşünceleri ise şu şekilde özetlemek mümkün: [17]

  1. Hizmet okullarında gizli siyasi bir gündeme rastlamadık.
  2. Okulların tamamı kaliteli eğitim yapısına sahipler.
  3. Öğretmenler, öğrenciler ve veliler; okulların çok kültürlü karakteriyle iftihar ediyorlar.
  4. Bütün okulların üç ana hedefi var: Kaliteli eğitim, güçlü karakter eğitimi ve kültürler arası uyumluluğun artırılması.
  5. Hizmet Hareketi, birçok zorlama ve adaletsizliklerle karşılaşsa bile, tesirini devam ettiriyor.
  6. Hizmet okulları kızlara ve erkeklere eşit eğitim imkânları sunuyor.
  7. Hizmet Hareketi, dünya çapında çok kültürlü bir yapıya dönüşmüştür.
  8. Hizmet Hareketi, yaşanılan adaletsizliklere rağmen özünü kaybetmeden hayatta kalmayı başarmıştır.
  9. Hizmet Hareketi yeni açılımların eşiğindedir.

Hizmet Hareketi’nin eğitim, ortak insanî değerler ve inançlar arası diyalog konusunda yaptığı faaliyetlerin, gelecek nesillerde müspet yankılarının olacağını söylemek mümkündür.

Dipnotlar

[1] “PII Talks – Hearts and Minds”, 3 Kasım 2022, peaceislands.org/pii-talks-hearts-and-minds

[2] Vincent N. Parrillo, Maboud Ansari, Hearts and Minds: Hizmet Schools and Interethnic Relations, New Jersey: Blue Dome Press, 2022, s. 15–26.

[3] A.g.e. s. 23.

[4] A.g.e. s. 24.

[5] A.g.e. s. 31–46.

[6] A.g.e. s. 47–61.

[7] A.g.e. s. 63–75.

[8] A.g.e. s. 77–90.

[9] A.g.e. s. 91–109.

[10] A.g.e. s. 111–121.

[11] A.g.e. s. 121–135.

[12] A.g.e. s. 138; İbn Haldun, Mukaddime, Ter. Süleyman Uludağ, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2015, s. 350.

[13] A.g.e. s. 138; K. Mannheim, Essays on The Sociology of Knowledge, New York: Oxford University Press, 1952, s. 291.

[14] A.g.e. s. 138; Ferdinand Tönnies, Cemaat ve Cemiyet, Ter. İstanbul: VakıfBank Kültür Yayınları, 2019.

[15] A.g.e. s. 140.

[16] A.g.e. s. 145.

[17] A.g.e. s. 165–167.

Bu yazıyı paylaş