Gökkuşağını cennet sanacak kadar çocuktum
Ellerimde hayallerim
Rüyasız geceyle uyanıyordum sabahlara
Bir çocuğun ayrılığı bilmediği vakitte
Annemi kaybettim Efendim
Bayram günü bayramı beklerken hep
İlk senin adını duydum
O da yetimdi dediler
Usul adımlarda körpe yolculuğum
Ummandan habersiz arkımda
Güneşimin tutulduğu çatlak çatlak ufuklar
İpi kopuk tespih gibi dizilince ardımda
Derdim kadar âmîn biriktirdim avucumda
Geçtiğim yollar aklıma Mekke’ni getirdiler
Hicrete niyet gönlümde ne var ise
Suskun sahiller gibi intizar eyleyip durdu
Köpürdü dalga dalga içimdeki duygular
Vardı gözlerime seddini kurdu
Dağlara zimmetli kışlarım
Bahar özleminde neden dua olurdu
Efendim suallerim kurudu cevap dolu nurunda
Ellerimden tutarak yolunu gözlediler
Vuslatın kıskandığı özlem
Çehrende güneşleri kuşanmış nazarın
Değseydi ah ne olur bir kere garipnameme
Kim bilir ne kadar da şenlenirdi mahşerim
Semtime taşınırdı yeniden bir bir
Bir mecnun gibi kovulmuş hayallerim
Yokluğunda yaşlarım hep Seni düşlediler
Kilitli kapıların yüzümdeki azarı
Kırık kalbimde topladı gül kokusunu
Bahçıvanın elindeki nasırdan anladım
Çilenin efkârın göklerdeki süsünü
Yalnız akşamların ikna olmadığı zamanlar
Köşelerden topladığım en temiz hâlimle
Oturunca bir rahle-i tedrise
İnşirahın mülkünde adını söylediler
Her yüzde çizgi çizgi aydınlık
Günleri mevsimlere taşıyıp durur
Hangi yüzde bir ümit meşalesi varsa
Orada senden bir iz bulunur
Sabra sorulan şükür gibi ayansın
Nakış nakış yüzlerde perdesiz beyansın
Çileye de derde de adın değsin yeter
Selamete kavuşur ufuk serpmesi gözler
Hasretinle çöllere dönen bütün ummanlar
Yaşlarını bir gönle ısmarlayıp gittiler
Hayatlar deruhte olmuş yaşadığın hayatta
Zıllindedir Hak dostları miracında Efendim
Hazreti Cebrail kalınca geride
Ayağının altında zamanlar yitik
Mekânların adı suya yazılmış
Suyun yemini gözlerinden bir damla
Ümmetin adına tek hayat olmuş
Mekândan adın ile sıyrılan canlar
Çocuklara adını çığlık çığlık verdiler
Zübeyr gibi sokakları adımlarken fırtına
Satır satır rüzgârla iç çektiler
Adına kınalanan bu âlemde günlerim
Kumların ezberinde çöllerimde gezdiler
Boğazımda düğümlenince Zeynebî hasretler
Fatıma soluklarıyla sokaklara düştüler
Hangi Mekkeliye sorsam çileni
Sokak sokak seni gösterdiler
Azığımın çilesi bohçamdaki yırtıktan
Yürüdüğüm yollar kadar zahirdir
Endişemden nedamete yol bulan sular
Yâr diyen sözlerimden gözlere kadar
Ağlayışın Muaz’daki resmidir