Şifa ve İlaçlar

Vücudumuz, mârûz kalabileceği hastalıklara karşı bazı korunma mekanizmalarıyla donatılmıştır. Hastalık yapıcı faktörler çok çeşitli olmakla beraber vücudumuza ihsan edilmiş şifaya vesile olabilecek tedbirler daha fazladır.

İç organlarımızın çalışma mekanizmaları kontrolümüz dışındadır. Ama yine de oluşan hasarı veya problemi ağrıyla fark edebiliriz. Bir bölgede sıkıntılı bir durum olduğunda, sinir uçları bu tehlikeyi beyne ileterek ağrı hissini başlatır. Bu ağrı sinyali, vücudun o bölgedeki probleme odaklanmasını sağlar ve fıtrî iyileşme mekanizmalarını başlatır. Ayrıca bu sinyal, vücutta meydana gelebilecek bir hasara karşı bir ikazdır; o bölgeyi dinlendirmemizi ve muhtemel bir zarara engel olmayı temin eder. Dolayısıyla ağrı, vücuda hasar verebilecek bir sürece karşı savunma cevabı üretilmesinde ve iyileşmenin başlamasında önemli bir rol oynar.

Sağlıklı bir vücutta, yaraların iyileşmesi, kanser hücrelerinin öldürülmesi, hasarlı dokunun tamiri ve yaşlanma süreci aksamadan, dengeli bir şekilde yürütülür ve enfeksiyonlara karşı immün sistem aktif olarak mücadele eder. Trilyonlarca hücre, onlarca organ ve dokudan oluşan insan bedeni gibi mükemmel bir sistemin bakımı ve sağlıklı çalışması için her seviyede tedbir alınmıştır.

Hücreler, sağlıksız hâle gelen ve hasar gören hücrelerin yerini almak üzere çoğalabilecek şekilde yaratılmıştır. Bir kemik kırıldığında hemen emir almış gibi yeni hücreler üretilmeye başlanır. Parmak kesildiğinde, kandaki trombositler kanamayı durdurmak için pıhtılaşır, beyaz kan hücreleri ölü veya yaralı hücreleri uzaklaştırır ve sağlıklı hücreler hasarlı dokuyu tamire başlar. Aslında vücut sürekli olarak hasarları giderme ve yeni doku üretme hâlindedir.

Bağışıklık sistemi, virüsler, bakteriler ve toksinler gibi davetsiz misafirlerle mücadele etmek için bahşedilmiş çok özel antikor silahlarıyla donatılmış bir ordu gibidir. Dokularda üretilen mukus salgısı, yabancı maddeleri yakalar, organlardaki asitler, organizmaları öldürür ve “fagosit” adı verilen bir tür beyaz kan hücresi, istilacıları yutarak yok eder.Enflamasyon (iltihaplanma), vücudun Allah’ın ihsan ettiği iyileşme mekanizmasının bir parçasıdır. Yaralanma ile veya enfeksiyon şeklinde vücuda giren mikroplara vücudun verdiği tepki olan iltihaplanma, bağışıklık sisteminin şifa sürecini başlatmasıdır. Bu süreçte ortaya çıkan ateş, hastayı rahatsız etse de virüsleri ve bakterileri öldürecek önemli bir silahtır.[1]

İnsan vücudundaki savunma mekanizmalarını ve problemlerle mücadele metotlarını fark ettiğimizde hastalığın kaçınılmaz olduğunu daha iyi anlarız. Bize düşen vazifenin ise hastalığın tedavisini aramak olduğunu, “Her hastalığın bir tedavisi vardır. Tedavisi bulunan hastalık da ancak Allah’ın izniyle geçer.”[2] hadis-i şerifi teyit eder.

Zaman zaman bazı faktörler, vücudun kendini iyileştirme fonksiyonlarını engeller. Yetersiz uyku, sağlıksız beslenme, stres, hareketsizlik, biriken toksinler ve ağır metaller vücudun fıtrî iyileşme süreçlerini aksatır ve dışardan müdahaleye ihtiyaç duyulur.

Allah derdi de çareyi de verdiği gibi her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeple tedaviye devam ediniz.[3]hadis-i şerifi hem hastaya hem de onu tedavi etmeye çalışan doktora umut ve şevk verir. Bu şekilde hastalıkların tedavilerinin arayışı teşvik edilmiş olur. Çünkü, insanın sağlığına dikkat etmesi, doğru tedavi yöntemlerini seçmesi ve bu süreçte Rabbimizin verdiği nimetlerden faydalanması hem bedenî hem de ruhî sağlığın korunmasında büyük önem taşır.

            İlaçların İzledikleri Yol

Merak edilen konulardan biri hem bitkisel tedavilerde hem de tıbbî yaklaşımlarda kullanılan ilaçlarda bulunan müessir maddenin ağrılı veya problemli bölgeyi, yani doğru hedefi nasıl bulduğudur.

İlaçlar, vücuda girdikten sonra yolculuklarına başlarlar ve kan dolaşımına karışırlar. İlaç emildikten sonra kan dolaşımı yoluyla vücutta taşınır, ama her yere aynı anda tesir etmez. Kan dolaşımından dokulara ve hücre içi sıvılara geçerek reseptörleri (özel yapıları) arar. “Anahtar ve kilit modeli” olarak etken madde, doğru reseptörü bulana kadar yolculuğuna devam eder.  İlaçların problemli veya hasarlı bölgeye nasıl gittiği, hedeflenen bölgede nasıl bir mekanizma ile tesir gösterdiği, hasarın nasıl tespit edildiği ve bu sürecin nasıl işlediği konusu her hastalık için henüz tam aydınlatılamamış olmakla beraber, vücut biyokimyası içindeki muhteşem faaliyetler, tamamen irademiz dışında yürütülür.

Bir ilacın istenmeyen yan etkileri, genellikle dokulara dağıtım aşamasından kaynaklanır. İlaçlar bazen organlara taşınma sırasında, hedeflenen veya ihtiyaç duyan organ yerine, bilemediğimiz bir sebep yüzünden, başka bir dokuya bağlanırsa yan tesirleri görülmeye başlanır.[4]

            İlaçların Dozu ve Yan Tesirleri

Vücutta yaratılmış olan doku ve organlardaki hedef reseptör (alıcı konumundaki kilit) sistemi kusursuz olmasına rağmen ilaçlar (anahtarlar) kusursuz değildir. Bu sebeple ilaç kullanımlarında hastanın sağlık durumuna, yaşına, kilosuna ve cinsiyetine bağlı olarak yan etkiler görülebilir.

Bazen ilaçlar, özellikle de birbirine benzer şekildeyse, hedef organ dışındaki başka reseptörlere de bağlanabilir. Bu, uzaktan birine arkadaşınız olduğunu düşünerek el sallamanız, sonra yaklaştığınızda onun tamamen yabancı olduğunu anlamanız gibidir. Ne yazık ki bu durumda ilaç sadece el sallamaz ve yanlış hedefe bağlanır. Dolayısıyla zincirleme reaksiyon başlatarak istenmeyen yan tesirlere sebep olur.

 Dozun çok yüksek olması durumunda daha fazla reseptörle bağlantı kurma ihtimali olur ve yan etki görülme ihtimali artar. Tam aksine, doz çok yetersizse, ilaç hedef reseptöre bağlanamaz ve tesirli olmaz.  Bu yüzden ilaç dozu ayarlanırken hastanın kilosu, yani dokularının ağırlığı çok önemlidir; ilacın gerekli olan her hücreye ulaşması böylece mümkün olur.

Her Hastalığın İlacı Var mıdır?

Çoğu hastalığı iyileştirecek veya semptomunu tedavi edecek bir ilaç vardır. Bir ilacın nasıl kullanılacağı; vücudun tedavi edilen kısmına, ilacın vücutta çalışma şekline ve ilacın formülüne bağlıdır. Mesela bazı ilaçlar ağızdan alındığında mide asidi tarafından yok edilir. Bu sebeple ağız yolu yerine enjeksiyonla verilmeleri gerekebilir.[5] Ağız yoluyla hap, tablet, kapsül, toz veya sıvı şeklinde alınan ilaçlar, yutulduktan sonra mideye vardığında buradaki asit içinde eritilir ve ardından ince bağırsağa akıtılır. İshal veya kabızlık için alınan ilaçlar, hedef reseptörlerini, bağırsakta arar, ancak diğer ilaçlar, hedef reseptörlerini aramadan önce bağırsak boyunca kan dolaşımına geçer. Çeşitli mineraller ve vitaminlerin her birinin ayrı ayrı emilmesi, bağırsak duvarından pompalanması ve kandaki yoğunluğunun kontrol altında tutulması gibi farklı düzenlemeler vardır.

İlaçların büyük bir kısmı görevlerini tamamladıktan sonra hedef reseptörden ayrılarak vücuttan hızlı bir şekilde atılır. Böbrekler ve karaciğer, filtreleme işlemlerini tamamladıktan sonra, ilaçların eser miktarları sistemde kalabilir. Ancak bu seviyeler, genellikle doğrudan fark edilebilir bir tesire sebep olmayacak kadar düşüktür. Bununla birlikte, böbrek veya karaciğer hastalığı olanlarda, ilacı kestikten sonra bile kan seviyelerinde yükselme devam edebilir.[6]

Her hastalığın henüz kesin bir tedavisi bulunamadığından, bazen hastalıkların semptomları (rahatsızlık veren belirtileri) hafifletilerek hastanın hayat kalitesi artırılmaya çalışılır. Kâinat eczanesi diyebileceğimiz bitkiler ve hayvanlar âlemi hakkında bilimsel araştırmalar arttıkça yeni moleküller keşfedilebilir ve yeni tedavi metotları geliştirilebilir.

İlaçlarla Sağlanan Denge

Bazen vücudun bir kısmı belirli bir maddeyi yeterince üretemez, bu da hastalığa sebep olur. Mesela hayatî önem taşıyan insülin hormonu, ilaçlarla takviye edilmezse diyabet hastalığı görülür. İnsülin normalde pankreastan salgılanır ve görevi, besinlerden gelen şekerin vücutta doğru şekilde kullanılmasını veya depolanmasını sağlamaktır. Tip-1 diyabette pankreas, insülin üretmeyi bırakır. Tip-2 diyabette ise hücreler insüline karşı dirençli duruma geldiği için hücre içine alınamaz. Her iki diyabet şekli de tedavi edilmezse yüksek kan şekeri zamanla ağır sağlık problemlerine yol açabilir. Tedavi sürecinde kullanılan ilaçlar ya pankreasa tesir ederek fonksiyonunu düzeltmeye veya hücre zarlarının insüline olan direncini giderecek şekilde etki ederek metabolizmanın doğru işlemesine vesile olur.[7]

            Bazen vücudun belirli bir kimyevî maddeyi, gereğinden fazla üretmesi de çeşitli sağlık problemlerine sebep olabilir. Bu durumda kullanılacak ilaçlar, fazla üretilen kimyevî maddenin üretimini engelleyecek hususiyette olur.

Zeki İlaçlar

Kemoterapi, kanser tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Ancak, kemoterapi ilaçlarının, sağlıklı hücrelere de zarar verme potansiyeli çok yüksektir. Bu sebeple, “zeki ilaçlar” geliştirmeye yönelik çalışmalar devam etmektedir. Zeki ilaçlar, kanser hücrelerini daha hassas bir şekilde tanıyıp sağlıklı hücrelere en az zararı verecek şekilde üretilir.

Saç hücreleri gibi hızlı çoğalan sağlıklı hücreler de kemoterapiden etkilenir. Çünkü ilaçlar, kanserli hücre ile sağlıklıyı tam ayırma kabiliyetinde olmadığından, kanser hücreleri gibi hızlı çoğalan bütün hücrelere etki etmeye çalışır. Tabiî bu durumda, yan tesir olarak saç dökülmesi görülür. Ancak yeni teknolojilerle başlayan süreçte “zeki ilaçlar” geliştirilirse kanser tedavisi sırasında yaşanan yan tesirlerin en aza indirilmesi ve hastaların hayat kalitesinin artırılması mümkün olacaktır. [8]

Her türlü tedavi müdahalesinden hâsıl olan şifayı, yalnızca O’nun (celle celâluhu) vereceğini düşünmek, kâmil bir imanın gereğidir. “Hastalandığımda O’dur bana şifa veren.” (Şuara, 26/80) âyet-i celilesi, şifanın Allah’ın izniyle olduğunu hatırlatan bir beyandır. Şifayı ihsan edenin Allah (celle celâluhu) olduğu ve her türlü tedavi şeklinin, sadece sebeplere riayetten ibaret olduğu unutulmamalıdır.

Dipnotlar

[1] “Is the body designed to heal itself?”, www.tcimedicine.com/post/is-the-body-designed-to-heal-itself

[2] Müslim, Selâm, 69.

[3] Ebû Davud, Tıb, 11, 3874.

[4] “The Path Drugs Take Through the Body”, sunrisehouse.com/addiction-info/path-drugs-take-body/

[5] “Talk with your doctor”, www.healthline.com/health/administration-of-medication#takeaway

[6] “How long does a drug stay in my system?”, www.health.harvard.edu/staying-healthy/how-long-does-a-drug-stay-in-my-system

[7] “Insulin Releasing Pills (Secretagogues)”, dtc.ucsf.edu/types-of-diabetes/type2/treatment-of-type-2-diabetes/medications-and-therapies/type-2-non-insulin-therapies/insulin-releasing-pills-secretagogues/

[8] “How Medicine Works”, www.cancersmoc.com/treatment/medicines-and-how-they-work/

Bu yazıyı paylaş