Vücudun Enerji Santralleri

Telefonunun alarmı ile uyandı, yataktan kalktı, koridordaki düğmeye bastı, ama lamba yanmadı. “Ampulün ömrü bitmiş herhâlde.” diye düşündü, ancak banyonun lambası da yanmıyordu. Mutfağa gitti, buzdolabını açtı, o da çalışmıyordu. Telefonun ışığı ile sigorta panelini kontrol etti, her şey yolunda görünüyordu. Pencereden dışarı baktı, hiçbir evden ışık gelmiyordu. O zaman anladı elektriklerin kesildiğini. “Kahve makinesi de çalışmayacağı için çay demleyeyim bari.” diye geçirdi içinden, ama ocağın da elektrikli olduğu geldi aklına. Yumurta kaynatmak, ekmek ısıtmak hayaldi bu sabah. Her sabah kahvaltı yaparken cep telefonundan mesajlarını kontrol etmeye, haber sitelerine bakmaya ve sosyal medyada hızlıca bir gezinmeye öylesine alışmıştı ki… Bugün bunlar da hayaldi.

            Barajlar, termik santraller, nükleer santraller, güneş panelleri, rüzgâr türbinleri… İnsanoğlu, enerji ihtiyacını, tabiata zarar vermeden, sürdürülebilir bir biçimde karşılama konusunda hep bir arayış içindedir. Oysa canlıların bedeninde enerji ihtiyacını karşılayan harika bir yapı vardır. Bu yapı “mitokondri”dir.

            Mitokondriler, hücrelerin içinde bulunan ve enerji üretiminden sorumlu olan küçük organellerdir. Alman patolog ve doku bilimci Richard Altmann, 1890 yılında bu organeli keşfetmiş ve “bioblast” adını vermiştir. “Mitokondri” terimi, 1898 yılında, Alman mikrobiyolog Carl Benda tarafından kullanılarak literatüre geçmiştir.[i]

[i] L. Ernster, G. Schatz, “Mitochondria: a historical review”, The Journal of Cell Biology. 1981, 91 (3 Pt 2), 227–255.

Bu yazıyı paylaş