Nasip

Tolga Bey ile fakir ve yetim çocuklara yardım için açılan bir okuma salonu vesilesi ile tanışmıştık. Kendisi orada gönüllü matematik öğretmenliği yapıyordu. Sponsorlardan bazıları eski öğrencilerim olduğu için onlarla birlikte bu kurumları sık sık ziyaret ediyor ve çocuklarla vakit geçiriyorduk. “Kalbinin yumuşamasını istersen, yoksulu doyur ve yetimin başını okşa.”[i] hadis-i şerifinin fehvasınca bizim kalblerimizin de yumuşadığını hissediyorduk.

Tolga Bey sağlık memuru idi, ama işinden kalan vakitlerinde öğretmenlik yaparak bu çocukların geleceği adına bir faydası dokunsun istiyordu. Onun mütevazı hâli bize çok tesir etmişti. Konuşurken samimiyetini hissediyorduk.

Okuma salonunun açılması kadar Tolga Hocamla tanışmak da beni çok sevindirmişti. Samimi dostlar edinmek, bu dünyadaki en büyük nasiplerden biri idi.

Aradan zaman geçti. Yıllar sonra kendisiyle telefon vasıtası ile tekrar görüşüp konuşma fırsatı bulduğumda çok sevinip Allah’a şükrettim. O hiç değişmemişti, hâlâ aynı Tolga öğretmendi. Sıradan insanların “Sorma…” diye başladığı cümlelere o “Elhamdülillah.” diye başlıyordu. Hapse atılmış ve asrın Yusuflarından olma fırsatını yakalamıştı. “Biz de nasiplendik sekiz ay kadar.” dedi ve iki dost, yılların hasreti ile uzun uzun konuştuk. O içeride yaşadıklarını anlattı, ben ise sadece susup dinleyebildim. Onun ne kadar nasipli olduğunu ifade edip bana da dua etmesini istedim.

Mahkemede neler oldu, bir bilsen!” diye başladı ve “Sen yazarlık yapıyorsun, bu anlattıklarımı da yazar mısın?” dedi.

[i] Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, 2/263.

Bu yazıyı paylaş