Gönüllere Yayılan Bir Işık Kaynağı

Son kez gençlerle bir araya geldiğinde, onların arkasından bakarak şöyle dedi: “Bütün hayatımı onlar için yaşadım, kendim için asla…”

Bu sözler, belki de onun hayatının bir özetidir; bir nebze hissetmemiz için kalbinin derinliklerine bir pencere açıyor. Nasıl yaşadıysa, öylece ruhunun ufkuna yürüdü. Başkaları için yaşadı ve başkalarına da başkaları için yaşamayı öğretti.

Gençliğinde öğrencilerine değer veren, onlarla kelimelerin ötesinde bağ kuran bir muallimdi, bir rehberdi; onun dili hâliydi. Teheccüd vaktinde evlerine gider, sessizce kollarını sıvayıp temizlik yapardı. Günde sekiz saat ders verir, akşamlarını sohbetlerde geçirirdi. Mütevazı kulübeciğinde öğrencilerini ağırlardı. Öylesine nezaket doluydu ki öğrenciler, onun dinlenmeye ihtiyacı olduğunun bile farkına varmazdı.

Merak ediyor insan: Ne zaman uyurdu? Ne zaman yemek yerdi? Modern çağımızda pek çok kişinin yaptığı gibi, ne zaman kendisine zaman ayırırdı? Onun hayatı adanmışlıkla dokunmuş bir nakış gibiydi. Kendi ilgi alanlarına ya da keyfine odaklanmayı seçmedi; her zaman hazır ve tamamen Hizmet yolunda, Allah’a adanmış olarak yaşadı.

Onun yakınlarında yaşamak bana nasip olmadı; onunla yaptığım görüşmeleri toplasak bir gün bile etmez. Ama mirasıyla hayatımda hep var olduğunu hissediyorum. Çünkü bu mânâlarla dokunmuş bir hayat, ancak Hizmet Hareketi’nin ortaya çıkmasına vesile olabilir; binlerce öğrenci, 100 binlerce kayıt, 80’den fazla kitap ve sayısız Hizmet gönüllüsü…

O sadece vaaz vermedi; anlattıklarını yaşadı. Onun hayatı, minberlerden kalblere yayılan bir ışık kaynağıydı. Bu ışık, gözyaşı ve hasretle dolu sayısız gün ve gecenin feyizlerini taşıyordu.

Onun coşkusundan kalblerimize kıvılcımlar düştü; onun ruhundaki ateşte mefkûremizi bulduk.

Emaneti bize teslim etti. Bu Hizmet’teki her gayretimiz, onun mirasına yaptığımız mütevazı bir katkıdır.

O, yaptığımız her hizmette yaşıyor. Hocaefendim, sevgili hocam!

Bu yazıyı paylaş