Gelişen teknoloji, hayatımızı her geçen gün dönüştürmeye ve kolaylaştırmaya devam ediyor. Özellikle son yüzyılda hız kazanan bu yenilikler, hayatımıza önemli kolaylıklar sunuyor. Bazıları bu ilerlemelere temkinli yaklaşsa da teknolojinin hayatımızdaki yerinin ne denli büyük olduğu artık yadsınamaz bir gerçektir. Bu dönüşümün tarihteki en dikkat çekici örneklerinden biri de daktilo teknolojisidir. Daktilo, 19. yüzyılda elle yazıya bir alternatif olarak geliştirilmiş, hızla yaygınlaşmış ve zamanla bugünkü modern yazı sistemlerinin temelini oluşturmuştur.
Günümüzde neredeyse herkesin klavyeye sahip bir cihazı bulunduğu düşünüldüğünde, bu teknolojinin hayatımızdaki önemi açıkça görülmektedir.
Kalem kullanarak yazmaktan, klavyeyle tuşlara basarak yazmaya dönüşen bu süreç bilimsel araştırmalara da sıkça konu olmuştur. Bu çalışmalardan biri, 2024 yılında Hollandalı bilim insanları Audrey van der Meer ve Ruud van der Weel tarafından gerçekleştirildi. Araştırmada, 36 üniversite öğrencisine sırasıyla el yazısı ve klavye ile yazı yazdırıldı. Bu süreçte EEG (Elektroensefalografi) teknolojisi kullanılarak katılımcıların beyin aktiviteleri ölçüldü. Çalışma; öğrenme ve hafıza süreçlerinde beyindeki bağlantıların nasıl etkilendiğini gözler önüne sermeyi amaçlıyordu. Sonuçlar, el yazısının klavyeye göre beyinde daha fazla bağlantı ve aktivite oluşturduğunu ortaya koydu.
El yazısı sırasında, parmaklar farklı açılarla hareket eder ve harf ya da şekil oluşturmak için sürekli uyum sağlar. Bu süreç, beynin motor ve bilişsel bölgelerini aktif bir şekilde devreye sokar. Ayrıca, yazarken yapılan düzeltme ve silme işlemleri de beynin öğrenme ve hafıza ile ilgili bölümlerinde güçlü bir etkileşim oluşturur. Araştırmada, el yazısı yazan katılımcıların beyin aktivitelerinde öğrenme ve bilgi hatırlama süreçlerine doğrudan katkı sağlayan bağlantılar gözlemlendi.
Buna karşın, klavye kullanımında parmaklar genellikle sabit bir bölge üzerinde çalışır ve benzer hareketleri tekrar eder. Tuşlara basarken yapılan hareketler genellikle aynı olduğu için, beyindeki aktivite el yazısına kıyasla daha sınırlı ve düşük seviyede gözlemlenmiştir. Klavyede görsel ve dokunsal deneyimler sınırlıdır ve bu nedenle öğrenmeye olan katkısı el yazısı kadar güçlü değildir.
Bu bulgular, teknolojinin dengeli bir şekilde kullanılması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. El yazısının öğrenme ve hafıza üzerindeki olumlu etkileri dikkate alındığında, bu eski alışkanlığın tamamen terk edilmemesi gerektiği anlaşılmaktadır. Çocukların da erken eğitim döneminde el yazısına teşvik edilmesi, onların bilişsel gelişimlerini ve öğrenme süreçlerini destekleyebilir. Klavye ve kalem kullanımları arasında sağlanacak bir denge, teknolojiyi verimli bir şekilde kullanmanın en doğru yolunu oluşturabilir.
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de ikinci olarak nazil olan Kalem Sûresi’nde, kaleme ve onun yazdığı satırlara yemin ederek yazının ve ilmin değerine dikkatlerimizi çekmiştir. Yazının ve yazmanın hayatımızdaki vazgeçilmez yerini göz önünde bulundurarak, bu süreçten en verimli şekilde faydalanmak bizler için büyük bir kazanım olacaktır.
Sutterstock öneri fotoğraflar : 682630393 , 2470255813 , 2423890113
Kaynakça:
- Van der Weel, F. R., & Van der Meer, A. L. H. (2024). Handwriting but not typewriting leads to widespread brain connectivity: a high-density EEG study with implications for the classroom. Frontiers in Psychology, 14, 1219945. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2023.1219945
- Ünal, A. (2006). Allah Kelâmı Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meali, Define Yayınları.