Yusufların Kampı ve “Yolun Kaderi”

Gönlüm kırık, ruhum sıkkın bir şekilde Cuma namazını eda etme niyetiyle bir avuç gönül erinin iştirak ettiği bir mekâna gitmiştim. O gün hutbede Hocaefendi’nin yıllar önce âsude bir mekânda yaptığı bir kamptan bahsediliyordu. Hutbeyi okuyan kardeşimin samimi ifadeleriyle dile gelen kelimeler, beni dünya-ukbâ boyutlu bir kamp atmosferine götürdü. Kelimeler, sanki cennetin cuma yamaçlarını resmediyordu. Harflerden müteşekkil bu ifadeler, diyebilirim ki, Üstadımızın eserlerinde bahsettiği o cennet-âsâ baharı zihnime taşıdı.

Hatırladınız mı? Hani Üstadımız, “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz inşallah cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar. Sizden ricam şu ki, mâzi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini, mezar taşı denilen, kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız.”[1] diyordu ya, işte ben de o hutbenin tesiriyle kendimi o cennet-âsâ baharda buldum.

This content is restricted. Please subscribe or log in to access full content.

Tüm içeriği görmek için lütfen giriş yapınız ya da abone olunuz.

Abone Ol

Bu yazıyı paylaş