Yeryüzü sofrası, sayısız nimetle her an donatılıyor; titizlikle temizleniyor, kusursuz bir disiplinle taşınıyor, dönüştürülüyor ve yeni formlara kavuşturuluyor. Afiyetle ısırdığımız bir elmada aslında Güneşi çiğnediğimizin, Karadeniz’in sevecen hamsisinde (Engraulis encrasicolus), Sahra Çölü’nden savrulan demir, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerle zenginleştirilen kumları yediğimizin farkında mıyız?
Bir anda şaşırmış olabilirsiniz! Hamsi yerken nasıl oluyor da çöl kumunu yemiş sayılıyoruz? Bunu anlamak için hayatî bir element ve özel şartlar dışında çözünmesi oldukça zor olan demirin, canlılarda kullanılabilecek bir hâle gelmesi için hangi yollardan geçirildiğine bakmak gerekir. İçerisinde demir bulunan toz zerreciklerinin, çöllerden fırtınalarla yükseltilmiş havaya bindirilip, binlerce kilometre ötede kendisini bekleyen canlılara gönderilmesi, sıradan tesadüflerin veya akılsız tabiat kuvvetleri olan rüzgârların eseri olabilir mi?
Daha iyi anlamak için hayalen Afrika’nın Büyük Sahrası üzerinde esen rüzgâra kapılarak savrulan kum tanelerine tutunup, demirin ayak izlerini adım adım takip edelim…
Yükselen çöl tozu, 0,1 µm’den (mikrometre) 10 µm’ye kadar, ortalama büyüklüğü 2 µm olan taneciklerdir. Atmosferde asılı kalma ömürleri ise büyüklüklerine göre birkaç saatten birkaç haftaya kadar sürer. İri tanecikler yere hızlı şekilde inerken çok küçük toz zerreleri haftalarca havada asılı kalabilir. Bu süre zarfında binlerce kilometre genişliğinde çok uzak sahalara yayılabilir.
Tozun meydana gelmesi; atmosferde yükseltilmesi, taşınması ve okyanuslara indirilmesi, rüzgâr hızının ve kaldırma gücünün düzenlenmesi gibi zahiren başıboş görünen süreçler, bağrında birçok hikmeti barındırmaktadır. Atmosfer içinde genellikle birkaç kilometrelik bir yükseklikte taşınan toz yığınları, yağmur damlacıklarına yapışarak yeryüzüne indirilir.
Büyük Sahra üzerindeki meteorolojik şartlar sebebiyle yılın belli dönemlerinde, 10-15 defa atmosfere kalkan toz, havada uzun süreli bir taşınma sürecine girer. Havalanmak için en uygun büyüklüğe erişmiş tozların içerisinde bulunan demir, normalde canlı vücudunda kullanılmayan +3 değerlikli iyon (Fe+3) hâlindedir. Karalardan kaldırılan toz, su buharı hâlindeki bulutla karşılaştığında, şayet gündüzün güneşli bir vakti ise aklımızın zor alacağı reaksiyonlar zinciri içerisinde basamak basamak işlenir. Âdeta, bulutlardaki hususi kazanlarda nemle karıştırılıp, Güneş fırınında, mucizevî bir tarifeye göre pişirilmeye başlanır.
Bulutlarda Pişen Kum Çorbası
Güneş’ten gönderilen yüksek enerjili ışınların çoğu, hayat açısından zararlı olmakla birlikte, bu ışınlar, sonsuz bir ilmin neticesi olan hakîmâne bir tasarrufla atmosferin alt tabakasına ulaşıp, yeryüzünden yükselen tozları işleyecek reaksiyonlara sebep olur. Su buharıyla çözünmüş her bir kum taneciği yüksek enerjili ışınlarla burada fotokimyevî reaksiyonlara girer. Hayret-engiz reaksiyon zinciriyle, kullanılamayan formdaki Fe+3, canlılar için kullanılabilir ve hayatî bir form olan Fe+2‘ye indirgenir. Hava hareketiyle, demir geceleri tekrar +3 değerlikli hâline geri döndürülür. Bulut içinde gerçekleşen bu reaksiyonlarla, Fe+2’nin yanı sıra kil’de bulunan minerallerin parçalanmasıyla yine canlılar için gerekli manganez (Mn), çinko (Zn) ve fosfor (P) gibi elementler de ortaya çıkarılır.
Bulut içerisinde çözünen ve fitoplânkton dediğimiz Güneş ışığını kullanarak fotosentez yapan tek hücreli su bitkilerinin ihtiyaç duyduğu demir, yağışla birlikte denize inmiş ve indirgenmiş vaziyette ise bu bölgede mikroskobik yeşil bitkilerin (algler) aşırı çoğalmalarına sebep olur. Alglerin patlama şeklinde çoğalmalarıyla öne çıkan Emiliania huxleyi (Ehux) adlı plankton türü, 5.000 bitkisel plankton türü arasında anahtar konumunda bir önem arz eder. Fotosentez yapabilen tek hücreli planktonlar, canlıların rızık zincirinin başlatıldığı ilk üreticiler olup, diğer çok hücreli büyük deniz bitkileriyle birlikte su ekosisteminin gıda ve oksijen kaynağı olarak yaratılmıştır.
Gökten Demir Yağıyor
Kur’ân-ı Kerîm’in mucizevî yönlerinden biri de bilhassa kevnî âyetlerinin, insanlığın her dönemde sahip olduğu ilim ve teknik seviyeye göre esnek yorumlanabilmesidir. Bu özellik, sürekli yeni ufuklar ve tefekkür tabloları açılmasına vesiledir.
“… Biz demiri de indirdik ki, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır…”[1] hakikati, “demirin semadan indirilmesi ve yeryüzüne depolanmış olması” şeklinde tefsir edilmiştir.[2] Sahra tozu ve demir devridâimi üzerine yapılan çalışmaların, ilgili âyet-i kerîme ve Kur’ân’ın yağmurun indirilmesi[3] ihbarı ışığında değerlendirilmesi ise, dimağlarda yeni tefekkür kapıları aralamaktadır. Âyet-i kerîmedeki “demirin indirilmesi”, söz konusu tefsirin yanında, yeni çalışmalar ışığında, demirin belli dönemlerde yağmurla birlikte, bir ölçü dâhilinde indirilmekte olduğu ve bu şekilde kontrollü bir demir girişi olduğu şeklinde anlaşılabilir.[4]
Âyet-i kerîmedeki, “faydalar vardır” ifadesi, kullanılmaya başlanmasından itibaren demirin medeniyetlerin vazgeçilmezi olması[5] “büyük bir kuvvet” ifadesi ise, adaleti, ölçüyü ve nizamı temin maksadıyla kullanılması şeklinde tefsir edilmiştir.[6] Demir devridâimiyle Dünya üzerindeki hayatın temel dinamiklerinin inşasında, fotosentez çok kritik bir noktada yaratılmıştır; zira bütün canlılarla birlikte soluduğumuz oksijenin yaklaşık % 70’i ve suda yaşayanların gıdalarının temini, demiri kullanan fitoplânktonlar yoluyla sağlanmaktadır. Gıda zincirinin başlangıcındaki bu durum, hassas şekilde ayarlanmış “Yeryüzü Sistemi” içerisinde iklime ve kara hayatına, kısacası Dünya’daki bütün işleyişe tesir etmektedir.
Buna paralel olarak okyanus biyojeokimyası ile ilgili çalışmalar[7] okyanuslara demir girişinin hassas ve ölçülü miktarlarda sınırlandırılması, fitoplânktonların büyüme ve gelişmelerinde düzenleyici bir faktör olarak yaratıldığını göstermektedir.
Hamsi ve Sahra Tozu
Pekiyi, çöl kumu, Ehux isimli fitoplankton ve Karadeniz’in hamsisi arasında ne gibi bağlantı olabilir? Biz Karadeniz’in tuzlu suyunda ağzımıza layık leziz gıdayla beslenirken, acaba hamsi neyle beslenir? Hamsinin temel gıdası, başta Ehux olmak üzere fitoplânktonlardır. Bu durumda Ehux’un gıdası +2 değerlikli demir iyonu ve bunun kaynağı da çöl kumudur diyebiliriz. Tozla yüklü gündüz yağmurlarının deniz suyuna girmesini takiben ilk iki günde olgunluğa erişen bu alglerin çapı 10 mikrona, sayılarıysa litrede birkaç yüz milyona ulaşabilmektedir. Araştırmalarda, hamsinin en münasip yumurtlama zamanı haziran sonu-temmuz başı olarak tespit edilmiştir. Yumurtlama alanlarıysa, Türkiye`nin kuzeybatı kıta sahanlığı ve bilhassa Karadeniz’dir. Bunun yanında deniz suyu sıcaklığı ile hamsi yumurtalarının hayatta kalma nispeti arasında da bir münasebet olduğu bilinmektedir.
Uydu görüntüleriyle yapılan incelemeler, Ehux’un bulunduğu dönemlerde ortaya çıkan lârvaların çok daha iyi beslenebildikleri için, hamsi sezonunun bereketli geçtiğini göstermektedir. Alg yoğunluğu ile yumurtalardan çıkan hamsi lârvalarının sağlıklı beslenebilmesi arasında fıtrî bir ölçü ve denge vardır. Bu konuda Prof. Dr. Cemal Saydam şu tespitlerde bulunuyor: “Hamsinin yumurtlama dönemi süresince Karadeniz’deki bulutları Sahra’dan getirilecek tozlarla tohumlamak ve alg çoğalmasını devamlı kılarak hamsi sürülerinin iyi beslenmesini ve stokların sürdürülebilirliğini sağlamak mümkün olabilir. (…) Aklıma takılan bir konu da şu: Benim koca gözlü, akıllı hamsilerim nasıl oluyor da yumurtlama sezonu süresince ortalama 10 kere yumurta bırakıyor. Acaba o ufacık beyinler yağmurla denize inen +2 değerlikli demirle birlikte manganez, çinko ve fosfatı algılayıp yumurtlama isteklerini mi harekete geçiriyor? Bir başka deyişle, acaba yumurtlama sayısını da Sahra’dan gelen tozların gündüz vakti denize inmesi neticesi ortaya çıkan tetikleyici bir düzen mi kontrol ediyor? Sahra kaynaklı toz olacak, gündüz vakti yağmurla deniz ortamına inecek ve güneş enerjisi kapasitesi o dönemde yeryüzünde metrekarede 200 W seviyesinin üzerinde olacak. Yapılan çalışmalar Sahradan gönderilen tozların bilhassa mart-kasım döneminde Anadolu’ya dalgalar hâlinde, en az on defa veya daha fazla geldiğini göstermekte.”8 Sanki hamsi bütün bu faktörlerin hepsinden haberdarmış gibi. Hamsiler, tabiattaki İlâhî sistemi bizden daha iyi algılıyor olabilir mi?[8]
Hamsi Aklı Yeter mi?
İlmî hesaplamalarda, üçte ikisi Kuzey Afrika kaynaklı, %26’sı okyanuslara ulaşan, yıllık ortalama 1.700 000 000 000 kg (Bir trilyon yedi yüz milyar kilogram) bir toz üretimi tahmin edilmektedir. Tozlar, mükemmel hazırlanmış atmosferik sistemlerle yılda 10-15 defa atmosfer içerisinde taşınmaya tâbi tutuluyor. Bulutlarda oldukça karmaşık fotokimyevî reaksiyonlar zinciri gerçekleştiriliyor ve demir, canlı vücudunda kullanılabilir hâle getiriliyor. Denizlerin gıda ve oksijen kaynağı olarak yaratılmış, sudaki hayatın meralarını veya otlaklarını teşkil eden fitoplânktonlar, yağmurla gönderilen bu demirle beslenmekte, Hamsi lârvaları da demirle beslenen bu su bitkilerinden gıdalarını temin etmektedir.
Saf aklın temiz vicdanla buluştuğu noktada hakikatin en yalın hâli dikkatleri şu temel noktaya çekiyor: Akılsız ve şuursuz bir hücreli yeşil fitoplânktonların rol oynadığı reaksiyonlar zinciri iklime tesir ediyor; yeryüzünün hassas ısı dengesinde rol oynuyor, yağmur yağmasına, atmosferik oksijenin büyük bir bölümünün karşılanmasına vesile oluyor. Bütün bu girift işleyişleri, Sonsuz İlim, Kudret, Hikmet ve Merhamet Sahibi bir Yaratıcı’ya verilmediği takdirde, balıklardaki ‘içgüdü’yle veya tesadüflerle izah etmek selim bir akılla telif edilebilir mi?
Kaynaklar
[1] Hadîd Suresi, 57/25.
[2] Râzî, Fahreddin: Mefâtihu’l-Gayb (Tercüme: Prof. Dr. Suat Yıldırım ve Arkadaşları), Ankara, Akçağ Yayınları, c. 21, s. 332–333; Elmalılı, M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul, Azim Dağıtım, c. 7, s. 436–437.
[3] İbrahim Suresi, 14/32; Hicr Suresi, 15/22; Nahl Suresi, 16/10, 65; Kehf Suresi, 18/45; Tâhâ Suresi, 20/53; Mü’minûn Suresi, 23/18.
[4] Duran, S. Ş. (2010): Hayatın Sesi, Fotosentez Mucizesi, Altın Burç Yayınları, Çağlayan Matbaası. No: 30 s. 203.
[5] Râzî, Fahreddin (2. Numaralı kaynaktaki aynı eser).
[6] Râzî, Fahreddin (2. Numaralı kaynaktaki aynı eser).
[7] Jickells, T.D., An, Z.S., Andersen, K.K. et al. (2005): Global Iron Connections Between Desert Dust, Ocean Biogeochemistry and Climate. Science, May. Vol. 308 (5718): 67-71.
[8] Saydam, C. (1997): “Hamsi Aklı”, Bilim ve Teknik Dergisi, Haziran s.68-74.