Yeryüzü sofrası, sayısız nimetle her an donatılıyor; titizlikle temizleniyor, kusursuz bir disiplinle taşınıyor, dönüştürülüyor ve yeni formlara kavuşturuluyor. Afiyetle ısırdığımız bir elmada aslında Güneşi çiğnediğimizin, Karadeniz’in sevecen hamsisinde (Engraulis encrasicolus), Sahra Çölü’nden savrulan demir, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerle zenginleştirilen kumları yediğimizin farkında mıyız?
Bir anda şaşırmış olabilirsiniz! Hamsi yerken nasıl oluyor da çöl kumunu yemiş sayılıyoruz? Bunu anlamak için hayatî bir element ve özel şartlar dışında çözünmesi oldukça zor olan demirin, canlılarda kullanılabilecek bir hâle gelmesi için hangi yollardan geçirildiğine bakmak gerekir. İçerisinde demir bulunan toz zerreciklerinin, çöllerden fırtınalarla yükseltilmiş havaya bindirilip, binlerce kilometre ötede kendisini bekleyen canlılara gönderilmesi, sıradan tesadüflerin veya akılsız tabiat kuvvetleri olan rüzgârların eseri olabilir mi?
Tüm içeriği görmek için lütfen giriş yapınız ya da abone olunuz.
Abone Ol