Çiçek Bahçesi

Genç kadın, kucağında yeni doğmuş bebeğiyle hapishaneye girmişti. Hapishanedekiler, oturdukları yerden kalkıp yeni doğmuş bebeği görmeye gitmişlerdi. Aralarında en yaşlı olanı, bebeği annesinden alıp kucaklamış ve “Ne kadar da tatlı bir bebek bu!” demişti. Daha sonra “Bir parmak yavrucağızın ne işi var hapishanede? Henüz yeni doğmuş. Onun için temizlik çok önemli ama hapishane ne kadar temiz olabilir ki?” diye içinden geçirmişti. Oysa bebeğin annesinin hapisten çıkması için daha altı yılı vardı. Eşi de kendisi gibi hapisteydi ve onu verebilecek kimseleri yoktu.

Uzun bir aradan sonra sayması kolay ancak yaşaması çok ama çok zor olan koca beş yıl geçmiş ve küçük kız da artık beş yaşını doldurmuştu. Bu beş yılı hep hapishanede geçirdiği için hiç kendi yaşıtlarıyla oynayamamıştı. Evi bildiği hapishanede sadece yetişkinler vardı. Bebekliğinden beri -günde verilen birkaç saatlik bahçe izni haricinde- havasız ve küf kokulu koğuşlarda, temiz havaya ve güneş ışığına muhtaç olarak yaşadığı için bünyesi oldukça zayıf ve dirençsizdi. Dolayısıyla genelde hastaydı. İyileşiyordu ama kısa bir süre sonra tekrar hastalanıyordu.

This content is restricted. Please subscribe or log in to access full content.

Tüm içeriği görmek için lütfen giriş yapınız ya da abone olunuz.

Abone Ol

Bu yazıyı paylaş