Hatıran Yeter

“Eğer ötelere seyahatimizde, herkese birer hatıra götürme fırsatı verilseydi, şüphesiz ben, ilklerinden başlayarak, kampların, o bahar çiçeklerine benzeyen pırıltılı, tılsımlı, hülyalı, mavi hatıralarını alır götürürdüm.” (Gülen, 2006).

Küçükken dedemin Almanya’dan emekli olduktan sonra köye getirdiği bir bavulu vardı. İçinde gramofon, radyo, pasaport gibi oradayken kullandığı eşyaların olduğunu hatırlıyorum hayal meyal. Ninem, dedem öldükten sonra bu ahşap bavulu hatıra olarak saklardı. Yöremizdeki âdet gereği mevtanın elbiseleri fakir fukaraya dağıtılır ancak saati ve kitapları gibi şahsi eşyaları muhafaza edilirdi. Bazı eşyalar zamanla değerini bulacağı düşünülen kimselere emanet edilirdi. O şekilde bana da ulaşan, eski harfli gazavatname gibi bazı eserler oldu. Bu minvalde, aile büyüklerinden geriye kalan takıları, evrakları, elbiseleri bir araya getirip küçük bir valizde toplayanlar günümüzde mevcut olduğu gibi; konağının bir odasını bu çeşit eşyalarla küçük bir müzeye çevirenlere de rastlanıyor. Zamanla siyasi yahut sivil iradeler bu eşyaları temin edip değişik yerlerde sergilemeye başlarlar. Hatta meşhur bir edip veya politikacının hayattayken yaşadığı ev bir meşher hâline bile gelir.

İnsan, çoğu zaman yaşadıklarının kayda değer olmadığını düşünebiliyor. Bir fikrin, bir düşüncenin veya davanın temsilcisi olanlar konumları nispetinde birer fert olmaktan çıkıp bir topluluğun temsilcisi olurlar. Yaşadıkları da o derece kıymet kazanır. Bazen de öyle hadiseler meydana gelir ki küçük gibi görünen bir adım gelecekte çok büyük dalgalanmaya sebebiyet verir. Yeri de gelir bazı elbiseler veya eşyalar önemli siyasi ve içtimai hadiselerin simgesi oluverir. Hapiste masum bir sabînin betonda emeklerken yırtılan pijaması ileride geçmişte yaşanan bir dönemin simgesi olabilir. İşte, bu sebeplerden ötürü bir harbe katılan, bir siyasi kırılma hadisesinde rol oynayan fertler artık birer kendileri olmaktan çıkarlar. O yüzdendir ki bu hadiselerin içerisinde yer alanlar bizzat hadiseyi yaşarken veya hemen ardından ilk fırsatta kayda dökmeleri son derece mühimdir. Çünkü, hadisenin üzerinden zaman geçtikçe detaylar unutulmaya ve yaşayanlar da azalmaya başlar. Bir de bakılır ki yıllar sonra çok mühim bir olay yaşanmış ama detayları hatırlayan kimse kalmamış. Küçük bir kız çocuğu Anne Frank’in defteri birkaç sene sonra bir dönemin sembolü hâline gelmiştir.

Fen ve tekniğin ilerlemesi hadiselerin kayda alınmasını çok âsân hâle getirdiği gibi onu istediği şekilde eğip bükmek isteyenlerin de işini kolay eyledi. Bir adım ileri gidip artık müfsit siyasetçilerle onların propagandacılarından ta paracı tüccar ve reklamcılara kadar birçok art niyetlinin elinde hadiseler bambaşka bir renge bürünmeye başlayalı çok olmuştur. Hem yaşananların doğru biçimde sonraki nesillere aktarılması hem de hadiselerin aktörlerinin yanlış bilinmemesi adına yazılı veya günümüzde olduğu gibi görüntülü kayda geçirilmeleri oldukça önemlidir. Siyasi, içtimai veya iktisadi tarih yazımında bu hatıratlar önemli yer tutmaktadır. Tarih yazımıyla hatıra yazımında ufak da olsa bir fark vardır ki hatıralar ferdî ve hissidir çoğu zaman, tarih ise tarafsızdır. Ancak tarihin doğru yazılabilmesinde şahsî hatıralar önemli menbalardır.

Hatırat yazımı sadece siyasi vakalarla sınırlı tutulmamalıdır. İçtimai ve iktisadi sahadaki önemli kişi ve olaylar da ileride anılmayı hak etmektedir. Tarihte yaşamış ve önemli eserler bırakmış öyle yüce kametlerimiz vardır ki onlardan geriye hayatlarına dair birkaç cümle malumat bile zor kalmıştır. Öyleyse zamanında ticari, sosyal ve politik sahalarda belli seviyedeki insanların hayatları kaleme alınmalı ve hatıraları derlenmelidir.

Hatırat yazımı İslamî gelenekte önemli bir yer tutar. En başta Yüce kitabımız geçmiş nebilerin hayatlarından bahisler açarken pek çok ayette hatırla ifadesiyle konuya başlamaktadır. Diğer yandan siyer-i Nebî pek çok açıdan sahabelerin hatırladıklarına dayanmaktadır. Sonrasında sahabelerin hayatlarını anlatan tabakat kitapları da öyledir. Bize bırakılan iki şeyden biri olan sünnete ittiba ve birer yol gösterici yıldız olan sahabelerin yolundan gitmek ancak bu eserlerle mümkün değil midir? Din büyüklerinin menakıbnâmeleri ve milli kahramanların gazavatnâmeleri hemen bütünüyle birer hatıra değil midir? Ayrıca “Tarihçe-i Hayat” ile “Küçük Dünyam” da esasında birer hatırat kitabıdır.

Yazılı ve sözlü olarak hatıraları kaydetme ve yâd etmenin yanında geleneğimizde hatıraları saklama ve koruma da mühim bir yer tutar. Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emanetlerden tutun da birçok kıyafet, ferman, alet edevat yüzlerce yıldır son derece haklı bir şekilde muhafaza edilmeye devam ediyor. Hatta lihye-i şerifler ve bâl-i şerifler, başta Mukaddes Emanetlerin muhafaza edildiği yer olmak üzere değişik memleketlerdeki birçok mescitte ipek bohçalar içinde mütemadiyen hürmet görüyor. Diğer yandan mezar taşları, çeşmeler, türbeler, kitabeler de maziden bize emanet bırakılan birer hatıradır. Bize de bu yadigarları gelecek nesillere daha iyi şartlarda bırakmak düşüyor. Üstelik de bugün yaşananların geçmiştekilere ilave edilmesi gelecek nesiller adına boyun borcumuz.

Zamanında yaşanan bazı hatıralar öyle değerlidir ki insanın ruhunun derinliklerine nüfuz eder.

“Şimdi, ruhumdaki her hatırayı karıştırdıkça görüyorum ki, o yumuşak, şefkatli, sihirli, şiirli günler, hâlâ içimde dipdiri ve mevsim tanımadan tomurcuk tomurcuk açılan güller gibi, hiç durmadan solar solmaz hemen yeniden açılıyor, ruhumda en romantik duyguları tutuşturuyor ve zaman zaman hatıraları öyle canlandırıyor ki, kendimi hâlâ o üfül üfül ağaçların altında, ağustos böceklerinin sesleriyle, nur soluklu talebelerin, tesbih, temcid ve ilahî sadalarının birbirine karıştığını ve farklı bir koro teşkil ettiğini içimin derinliklerinde duyuyor ve burkuntu karışımı bir hazla tâli’ime tebessüm ediyorum.” (Gülen, 2001).

Bu tarz acı tatlı güzellikleri yaşayan bir insanın hem ileriki yaşlarında hatırlayıp yâd etmesi hem de o sırada orada bulunmayanlar için kayda geçirmesi ne güzeldir!

Kaynaklar

Gülen, F. (2006). “Hatıralar İkliminde Küçük Bir Seyahat”, Sızıntı, 28(325), 1-3.

Gülen, F. (2001). “Ruhun Teneffüs Zamanları”, fgulen.com, https://fgulen.com/tr/hayati-tr/hayatindan-kesitler/fgulen-com-Ruhun-Teneffus-Zamanlari

Bu yazıyı paylaş