Yusuf Gibi Güzel Kalmak

Düşmüşüm her hâlim sana ayandır
Gayrıyı ne bilsin bir garip candır
Susuzum hasrette vuslatta kandır
İbrahim hatırına karşıla beni

Yolumuzun kaderidir çiğnenmeden yutulmak; kuyulara atılmaktan zordur kuyularda unutulmak. Yusuf olmak bir rüyanın hayra yorulmasıyla taçlanır. Kararmış gecelerde bir düş bekler o yüzden hep garipler. Hayra yormak bir çile ilmidir. O çile ki kuyudan da zindandan da kardeşçe çıkanlara nasiptir. Üç beş kardeşten gördüğün zulmü, kaderin binlerce kardeş vererek tesellisi vardır işin sonunda. Yeter ki bir zulümde de bin kardeşlikte de aynı sesi duyalım.

Hangi hicret bir serinlik saklamaz ki? Hangi zulüm bin Yusuf yetiştirmez ki? Kuyuya atılmak, Mısır’a kaderin bir Yusuf himmetidir. Bir talebe çorabı yıkamamışlara Bedir’i anlatmak kadar zordur ve ıstıraplıdır çilesiz başlara Yusuf’u söylemek. Kanadı kırık kuşların yarım şarkısını kuşbazların dilinden çalana, bir nesil bestesi okumaya çalışmak bin yüreği hicrana salar. Hangi ayrılığına ağlayalım ki şimdi biz; yolunu kaybetmiş insanlığa mı, yola çağıranlara edilen zulme mi? Biz yarınlara ağlayalım en iyisi. Hani bir zamanlar, çekilen çilenin göze görünmediği zamanlarda dua eden Barla yollarının yalınayak yolcusu gibi. Bugün yeşeren fidanlar dünün gözyaşıdır. Bugün çekilen çileler de inşallah yarınların gülistanına bir vesiledir. Hakikat ehli başa geleni hoş bir söyleşi sayar, başa gelmeyenden endişe duyar. Bela istenmez ama gelince bir duruş gerektirir.

Yusuf’un güzelliğine Züleyhalardan evvel kuyu karanlığı ilişince onda sabrın güzelliğini gördü. Yusuf rüyasından sonra ilk kez kendi yoruluyordu bir Yakup hasretinde bir kuyu dibinde. İlk gördüğü rüyadan sonra rüyaları yormayla kurtuldu kendine ilişen zindan zulmetinden. Züleyha onu görmeden daha nice dertler kalbine uğramıştı da onun güzelliğinden zerre bir şey koparamamıştı. Hakkın açmaya izin verdiği güllere anlaşılıyordu ki kimse dokunamıyor.

Her dert kendi cinsinden güzellikler ile dermanı bulurmuş. Rüyasından dolayı kuyulara düşen rüya ile zindandan çıkıyor; bir nesil derdinden sürgünlere düşenler hicretlere gidenler, zindanlarda unutulanlar bir nesil bestesiyle yarınlara yürüyecek, ölümün dahi öldüğü o gün, “İyi ki Yusuf kalmışız, Sana şükürler olsun.” diyecekler. Şairin de dediği gibi;

Biz kaderi Yusuf’tan kalma adamlarız,
O yüzden Mısır’ı Yusuf gibi adımlarız.

Vefalı Bünyaminler saklayan kader gönle hoş gelen kardeşlikler nasip edecektir. Mısır’dan sadece erzak almaya gelmemişti artık kardeşleri; farkına varmadan gönlü doyurmaya, ahiret açlığını gidermeye bir helallik yürüyüşünde gelmişlerdi. Gidilen diyarlarda ne açlıklar yatışacak ne bahçeler gülüne kavuşacaktı Allah’ın izni ile. Bir kaderî rüzgâr savurdu tohumları ve aşıladı nice kalpleri birbirine. Şimdi kuyuyu da unutmuştu Yusuf zindanı da. Allah kardeşlerimize bir Cemal serinliğinde unutturacak bu dünyanın çilesini de dünyanın kendisini de.

Kuyuyu kimler unutmadı? Ölene kadar Yusuf’un kardeşleri. Her yola düşerken akıllarında kaldı. Ama Yusuf kalbinde nefreti yaşatmadı. Asrın garipleri de yaşatmayacak o nefreti ve vicdanıyla herkesi baş başa bırakacaklar. Kimisini kader affetmeyecek ve onlar bir ateşte yandıkça hatırlayacaklar Meriç’i, hatırlayacaklar küçücük bebekleri, hatırlayacaklar Allah dediği için dövülen Gökhan öğretmenleri.

Dillerde bir beste kalacak yarınlara. Bize Yusuf’u anlatan Rabbimiz garipleri de nesil nesil anlatacak yarınlara efvâcen sırrı zuhur edecek. Sıkıntılar gidecek yerine Allah’ın izniyle mükâfatı kalacak.

Fani bir dünyada Allah bize baki sofraları işaret ediyor. Unutmayalım ki herkes acıktığı kadar oturur o sofraya. Allah bu imtihanımızda her zaman yardımcımız ama biz onu görmek için gayret sarf etmeliyiz. Vesile makamında hangi kervana uğrar yolumuz bilemeyiz ama bildiğimiz bir şey var bir anda bütün karanlıklar aydınlığa kavuşmuştur ve kavuşacaktır da inşallah.

Asrın dertlisi muhterem Hocamıza, “Bizim için ağır konuşan insanlara nasıl karşılık verelim?” diye sorduğumuzda: “Siz onların torunlarıyla evlatlarıyla da ilgileneceksiniz.” demişti. Ondan sonra bir arkadaşımız akrabalarından kendisi için ağır konuşan bir tanesinin torununu içki masasında buluvermişti. Kendisi için söylenenlere aldırış etmeden o gençle arkadaş olmuş, tam üç yıl boyunca onun derdini dinlemiş, onun için ciddi zaman ayırmıştı. Allah’a hamdolsun ki kalbinde nefret tutmayan arkadaşımız o genci kazanmış, Rabbimin izniyle onun namaza başlamasına vesile olmuştu. Şimdi o güzel genç eski günlerini unuttu ve yepyeni bir insan oldu. O gençle ilgilenen arkadaşımız için o gencin dedesinin söylediği bir cümle vardı: “Benim ölmeden evvel helallik almam gereken insanlar var.” O arkadaş da ilham aldığı Hocasının sözünü dinlediği için bir dedenin günahından dolayı torununu sorumlu tutmamış ve yapması gerekeni Allah’ın izniyle yerine getirmiş ve bir genci daha Rabbiyle buluşturmuştu.

Demek ki yormamız gereken çilelerimiz var. Bu dert israf edilmeden, bu mazlumiyet Allah’ın izniyle çok büyük bir duanın âmini olarak kabul edilirse gösterilen sabır gelecekteki insanların şükrüne vesile olacaktır Allah’ın izniyle. Zindandan çıkan sadece Yusuf değildi; koskoca bir Mısır’ın kaderi, koskoca bir ümmetin kaderi o zindandan o kuyudan çıkmıştı. Demek ki Cenabı Allah hiçbir şeyi israf etmiyor; Cenabı Allah bir hikmet ile her yerde kendini gösteriyor. İşte kalplerdeki neşe ve neşve ile o hikmeti okumak anlamak adına birbirimizin yardımcısı olursak zorlar kolaylaşacaktır.

Kader karşımıza rahat ve rehavet imtihanını sununca inşallah onu da kazanırız. Ve gömleğimizi kimse yırtamaz.

Zindanın evvelinde yırtılsa da gömleğim,
Benim arzum bellidir, bellidir hep dileğim,
Ayağında bukağı prangalı köleyim,
Kimsesiz pazarlarda satma beni Allah’ım,

diyen şair gibi deriz ve yine kaderin yüzüne güleriz inşallah.

Bu yazıyı paylaş