Günah, Cenab-ı Hakk’a bir saygısızlık ve kerim olan insanın saygınlığını zedeleyen dolayısıyla ona yakışmayan bir söz veya fiil olduğundan, eğer kul hakkına taalluk etmiyorsa, hemen o günahı terk etme, ciddi bir pişmanlık, bir daha öyle bir günah işlememe azmi ve istiğfar ister. Kazası gereken bir ibadeti terk ise bunların yanı sıra o ibadeti kaza etmeyi gerektirir. En-Nevevî bu kısma “Allah hakkı” diyor. Şayet başkasının hakkına, haysiyet ve saygınlığına taalluk eden bir iş veya söz ise ayrıca o kişiden helallik almayı; malına tecavüz, gasp ve el koyma varsa onu iade etmeyi gerektirir. Nevevî bu bölümü ise “kul hakkı” olarak niteler.[1]
İşte bulaşıcı toplumsal bir hastalık olan gıybet de kul hakkı türünden bir günah, hatta büyük bir günahtır. Zira gıybet ahlakî, fizikî, aklî veya zihnî bir kusurundan dolayı gıyabında başkasını lekelemek, saygınlığını zedeleyip küçük düşürmek, onunla alay edip Allah’ın yarattığını hoş görmemek ve beğenmemek; onun günah ve ayıplarını üçüncü şahıslara aktarmak dolayısıyla kalbini kırıp küstürmektir.
Tüm içeriği görmek için lütfen giriş yapınız ya da abone olunuz.
Abone Ol