Yaşı 40’ı geçenler hatırlayacaktır. O zamanlar ortaokul ve lisede her ders için senede iki kez dönem ödevi verilirdi. Öğretmenler bu ödevlere kanaat notu verirlerdi ve sonuç, karne notumuzu etkilerdi. Her ödev için kütüphaneye gider, aradığımız bilgileri dev ansiklopedilerde bulmaya çalışırdık. İhtiyacımız olan cildi bir başkası almış ise beklemek zorunda kalırdık. Neyse ki sonraları fotokopi makinaları yaygınlaştı da bu bekleme süreleri dakikalara düştü.
Sadece ödevlerimizi araştırırken değil, içinde bulunduğumuz toplumu ve dünyayı anlayabilmek ve belki de kendimizi tanımlayabilmek, hedeflerimizi gerçekleştirebilmek, kritik durumlarda doğru kararlar alabilmek için bilgiye ihtiyaç duyuyoruz. Dijitalleşen dünyada artık bilgiye ulaşmak çok kolay. Ancak bu kez de doğru bilgiye erişebilmek hepimiz için zaman ve emek gerektiriyor. Peki teknoloji geliştikçe, bilgiyle kurduğumuz ilişkide ihtiyaç duyduğumuz aracılar da ortadan kalkıyor mu gerçekten? İnternette saniyeler içinde önümüze düşen sayısız bilgi, televizyon kanallarında karşılaştığımız haberlerde bize anlatılanlar, gruplarda paylaşılan sesli ve yazılı metinler ve görseller aslında nereden geliyor? Bu bilgileri kim üretiyor? Dahası bu bilgiler doğru ve güvenilir mi?
Covid-19 pandemisiyle birlikte, bilginin üretimi ve dolaşımının yüksek seviyelere ulaştığını görüyoruz. Doğru bilgiye ihtiyacın arttığı kriz dönemlerinde, bilginin ne tür formlarda karşımıza çıkabildiğine ve nasıl bir hız ve hacimde dolaşır hâle gelebildiğine hayret eder durumdayız. Karşılaştığımız bilgiler içinde komplo teorileri, söylentiler, uydurmalar, manipüle edilmiş bilgiler, propagandalar gibi güvenilir olmayan veya doğruluğu ispatlanmamış pek çok tür bulunabiliyor.
Bu da bizi bazen kararsızlığa veya yanlış kararlar vermeye itiyor.
Korona virüsünün bulaşıcılığının hızla artması ve kısa sürede hastalığın bir pandemiye dönüşmesiyle 15 Şubat 2020 tarihinde gerçekleşen Münih Güvenlik Konferansı’nda, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) pandemiyle mücadele sürecinde hızla gerçekleşen bilgi akışının meydana getirdiği olumsuz sonuçlara dikkat çekti. Yalan haberlerin korona virüsünden daha hızla yayıldığı ve bu durumun endişe verici olduğu ifade edildi. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, konferansta dikkat çekici şu cümleyi ifade etti: “Biz yalnızca pandemiyle değil, infodemiyle de savaşıyoruz.” Bu belki de toplantıya katılanlar veya programı sosyal medya platformları üzerinden, dünyanın dört bir yanından takip eden insanlar için “infodemi” kavramıyla ilk kez karşılaştıkları andı. Elbette infodemi yeni bir kavram değildi, fakat Ghebreyesus’un bu konuşması, “bilgi” ve “salgın” anlamına gelen kelimelerden oluşan bu kavramı dünya gündemine yerleştirdi. DSÖ’nün Tehlikeli Bulaşıcı Hastalıklar Yönetimi direktörü Sylvie Briand, bir röportajda durumu şöyle özetledi: “Her salgın bir bilgi tsunamisiyle gelir, bu bilgilerin içinde mezenformasyon ve söylentiler de bulunur. Bu Orta Çağ’dan beri böyle. Fakat günümüz iletişim dinamikleri sebebi ile bu durum yepyeni bir mücadele ihtiyacı doğuruyor. Dolayısıyla artık yalnızca insanları bilgilendirmek değil, aynı zamanda doğru şekilde davranmalarını sağlayacak şekilde bilgilendirmek de önemlidir.”[1]
DSÖ’nün tarifine göre infodemi, “insanların bir kriz karşısında güvenilir kaynaklar ve rehberlik aradığı bir dönemde, kısmen yanlış ve kısmen doğru olan çok fazla bilgi ile karşılaşmaları sebebiyle bu arayışın zorlaşması” anlamına geliyor. Kriz anlarında hızla yayılan bilgiler, büyük ihtimalle çoğu yanlış olduklarından dolayı değil, çok yüksek hacimde oldukları ve doğru bilgiye erişimi zor hâle getirdikleri için olumsuz bir durum ortaya çıkarıyor. Bilgi kirliliği veya bilgi düzensizliği olarak da anılan bu durum, pandemide fertlerin doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmasını hayli zorlaştırarak bir halk sağlığı sorununa da sebep olmuştur.[2]
Yanlış Bilginin Üretimi ve Neşri
İnfodeminin nasıl yayıldığını anlayabilmek için herhangi bir salgının pandemi hâline gelebilmesi konusunda DSÖ’nün belirlediği kriterlere bakmak faydalı olabilir. DSÖ’ye göre bir salgının yayılabilmesi için hastalığı insanlara bulaştıran kaynağa, insandan insana bulaştırabilecek bir ortama ve bulaşıcılığa duyarlı insanlara ihtiyaç vardır. Başka bir deyişle, hastalığı ortaya çıkaran kaynağın uygun şart ve ortamlarda o hastalığa karşı direnci düşük olan insanlara bulaşmasıyla hızlı bir yayılım gerçekleşiyor. Yanlış bilginin salgın gibi yayılması sebebi ile bahsi geçen kavram da infodemi olarak ifade ediliyor. Yanlış bilgileri ortaya çıkaran kaynak, uygun ortam ve bağlamlarda bu bilgileri paylaşarak yanlış bilgilere duyarlı insanların etkilenmesini sağlıyor. Belki de bu benzerlikten dolayı, sosyal ağlarda çok hızlı yayılan paylaşımlar için “viral” sıfatı kullanılıyor.
Yanlış bilgi; basılı, görsel ve dijital medyada ve sosyal ağlarda karşımıza çok farklı şekillerde çıkabilir. Kimi zaman bir metnin manipüle edilerek değiştirilmesi, kimi zaman da bir görselin veya videonun farklı bir anlama gelecek şekilde değiştirilip tekrar dolaşıma sokulması ya da tamamen gerçek olmayan bir içerik üretilmesi söz konusu olabilir. Bazen de aslında doğru olan bir içerik, bağlamından koparılarak farklı bir anlama gelecek şekilde paylaşılabilir.
“Virüsün Çin’de bir laboratuvarda biyolojik silah olarak üretilmesi” haberleri ile başlayan süreç, “salgın vesilesi ile dünya nüfusunu azaltmaya çalışmak”tan, “aşılar ile insanlara çip takılacağı” noktasına kadar gitti. Pandeminin ilk dönemlerinde gruplarda dolaşıma giren, “Hastanede çalışan bir yakınım anlattı.” diyerek başlayan ses kayıtları sanırım hepimize gelmiştir. Hatta Türk insanının genetik olarak virüse dayanıklı olduğu bile iddia edilmişti. Saf alkolün virüsü öldürdüğüne inanan ve saf alkol içen yaklaşık 30 kişi, bu bilgiye inanmanın bedelini maalesef hayatları ile ödediler.[3]
Pandemi ve infodemi arasındaki benzerlikten yola çıkarak bilgi düzensizliklerinin unsurlarını ve safhalarını incelemek, yanlış bilgilerin nasıl yayıldığını anlamamızı ve onlardan korunmamızı sağlayabilir.
Yanlış Bilgi Üretme Motivasyonları Nelerdir?
Bilgi düzensizliklerinin ilk unsuru, yanlış bilgiyi ortaya çıkaran, üreten ve yayılmasını sağlayan kişi ya da kurumlar olarak tanımlanan aktörlerdir. Bunlar; kamu kurumlarında veya ticarî şirketlerde çalışanlar, siyasetçiler, komplo teorisyenleri ve internet fenomenleri olabilirler. Mesela bu dönemde aşı karşıtlığını savunan trol hesaplar, Covid-19 aşıları ile ilgili birçok yanlış bilgi yaymış ve tartışmaları kışkırtarak salgınla mücadelede bir engel oluşturmuşlardır.
Aktörlerin yanlış bilgileri yayma niyetlerini belirlemek hem onların motivasyonlarını tespit etmemize hem de onlarla mücadele etmemize yardımcı olabilir. İnsanlar kendi görüşlerini yaymak veya belirli grupları etkilemek için medyayı bir araç olarak kullanabilir. Ayrıca bahsi geçen aktörler; para kazanmak, hedefledikleri grubu belirli bir politika çerçevesine inandırmak, karşı grubu karalamak veya eğlenmek gibi maksatlarla da yanlış bilgiler yayabilirler. Kasten yanlış bilgileri yayan aktörlerin, çoğu zaman kendilerine fayda sağladıklarını akılda tutmak önemlidir. Bu çıkarlar; siyasi, ekonomik, sosyolojik ya da psikolojik hedeflere hizmet ederler.
Siyasi: Hükûmetler, siyasi partiler ve diğer organizasyonlar, kamuoyunu etkilemek ve fikirlerini değiştirmek için dezenformasyon kampanyaları yürütebilir.
Ekonomik: Yanlış bilgi yayan aktörlerin bir motivasyonu da ekonomik kazanç elde etmektir. Bazı halkla ilişkiler firmaları, haber kuruluşları veya internet siteleri, doğrudan kazanç elde etmek maksadıyla yanlış bilgi yayabilir. Tıklama başına kazanç elde edilen bir sistemde, bir içeriğin doğru olup olmadığı önemsenmeden paylaşılabilir.
Sosyolojik/Psikolojik: Sosyal medya kullanıcıları, statü kazanmak için dezenformasyona tevessül edebilir. Takipçi kazanmak ve beğeni almak için daha fazla içerik üretebilirler, ama bu arada yanlış bilgileri de neşredebilirler.
İnfodemiyi Kolaylaştıran Faktörler
Covid-19 hastalığı ilk ortaya çıktığı günlerde, uzmanlar henüz sağlam verilere ulaşmadıkları için paylaşım ve bilgilendirme yapamadılar. Bu yüzden bu süre, yanlış bilgi üretmek isteyen kişiler ve kurumlar için uygun bir zemin oluşturdu.
İçeriğinde hedeflediği kitlelerde öfke ve korku gibi duygular uyandıran mesajlar daha hızlı yayılmaktadır. “Aşıların otizme ve kısırlığa sebep olduğu”, “şehir sularının klorlanmasının sağlığımıza zarar verdiği”, “tek bir hap içerek zayıflanabileceği”, “kudret narı ve tuz yemenin Ebola virüsünü engellediği” gibi sansasyonel ve tartışma ortamı oluşturan haberler, duygularımıza hitap ettiği için yalan oldukları ortaya çıktıktan sonra bile gerçekmiş gibi görülmeye devam edebilmektedir.[4]
Tek maksadı kâr elde etmek olan sosyal medya şirketleri için önemli olan bir içeriğin daha fazla paylaşılması, beğenilmesi ve sonuç olarak daha fazla insanın bu platforma dâhil olmasıdır. Bu yüzden platformların algoritmaları yanlış bilgilerin yayılmasını kolaylaştırmaktadır.
Yanlış bilginin yayılmasındaki bir diğer unsur da zihnî yatkınlıklarımızdır. İnsanlar, bilmedikleri şeyden endişe duyarlar. Analitik düşünen fertler, komplo teorilerine ve sahte haberlere daha az inanırlar, ancak kriz dönemlerinde yaşanılan korku ve panik, insanları hızlı cevap bulmaya iter ve onlar da sezgileriyle doğruyu bulmaya çalışır.
İnfodemiyoloji: Aşırı Bilgi Yükü Nasıl yönetilir?
DSÖ, “Bir infodemi ortadan kaldırılamaz, ancak yönetilebilir.” diyor.[5] Bu yüzden bilim insanları, bir araştırma disiplini olarak “infodemiyoloji” çerçevesinde bunun nasıl yapılabileceğini ortaya koymaya çalışmaktadır.
Uzmanlar infodemi ile mücadelede disiplinler arası bir yaklaşımın gerekli olduğu konusunda fikir birliğine varmışlardır. Bu konuda resmî ve özel kuruluşlara büyük bir sorumluluk düşmektedir. Bağımsız ve güvenilir kuruluşların halkı zamanında ve doğru bir biçimde bilgilendirmesi, kişilerin bilgiye olan ihtiyaçlarını gerektiği şekilde karşılayacaktır.[6]
Bilgi düzensizliği ile mücadele ve doğru bilgiye ulaşma konusunda kişilerin kendilerine düşen görevler de vardır. Pandemide kişinin kendisini koruması için önerilen “mesafeyi korumak, elleri yıkamak, maske takmak ve ortamı havalandırmak” gibi tedbirlerin yanında DSÖ, yanlış bilginin yayılmasını engellemek için yedi hususa dikkat çekmiştir:
Kaynağı değerlendirin: Önce kaynağın güvenilir olup olmadığı kontrol edilebilir. Mesela internet sitelerinde, “Hakkımızda” ve “Bize Ulaşın” bölümlerindeki ayrıntılar okunabilir. Sosyal medya hesaplarının takipçileri ve geçmiş paylaşımları incelenebilir. Bir profilin ne kadar süredir aktif olduğu bilgisi de sahte olup olmadığına dair ipuçları sağlayabilir. Bir resim veya videonun gerçekliğini doğrulamak için tarama yapılabilir.
Makalenin tamamını okuyun: Başlıklar bazen gerçeğin sadece yarısıdır. Bu yüzden DSÖ, makalenin tamamının okunmasını önermektedir. Sadece bir kaynakla yetinmemeyi de tavsiye etmektedir.
Yazarı tanıyın: Yazarı araştırmak, onun güvenilir olup olmadığını ortaya çıkaracaktır.
Tarihi kontrol edin: Söz konusu bilgi, makale, resim veya video ne kadar eski? Güncel mi? Yoksa bir bilgi ya da olay, bağlamından koparıldı mı?
Destekleyici delilleri inceleyin: İnandırıcı hikâyeler genellikle gerçeklerle desteklenir. Bunlar; uzmanlardan iktibaslar, ilmî araştırmalara veya istatistiklere atıflar şeklinde olabilir.
Peşin hükümlerinizi kontrol edin: İnsan niçin bir manşetten etkilenir? Kendi tepkileriniz ve yorumlarınızdan kendiniz hakkında neler öğrenebilirsiniz?
Bilgilerin doğruluğunu teyit eden kuruluşlara başvurun: Şüpheye düşüldüğünde, bu tür kuruluşlara başvurulabilir.[7]
Dipnotlar
[1] John Zarocostas, “How to fight an infodemic”, World Report, February 29, 2020, 395/10225, s. 676.
[2] Emre Erdoğan, Pınar Uyan-Semerci, Birnur Eyolcu-Kafalı, Şaban Çaytaş, İnfodemi ve Bilgi Düzensizlikleri Kavramlar, Nedenler ve Çözümler, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Nisan 2022.
[3] Funda Bozkurt, “Covid-19 Pandemi Sürecindeki Sahte ve Yalan Haberlerin Bir Getirisi: İnfodeminin Türkiye Bağlamında İncelenmesi”, Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2021, Cilt 4, Sayı 7, s. 135–151.
[4] Şükran Pakkan, “İnfodemik Dünya: Sağlık Habercilerinin Pandemi Sürecinde İnfodemiye İlişkin Tespit ve Önerileri”, İletişim Kuram ve Araştırmaları Dergisi, 2021, Sayı 55, s. 56–79.
[5] D. Çit, M. Yavuzdem , “COVID-19 Salgınının Medya ve Bilgi Okuryazarlığı izdüşümü: İnfodemi”, Lamre Journal, 2021, 2 (1), s. 36–46.
[6] “In einer „Infodemie“ zählt jeder Einzelne”, pharma-fakten.de/grafiken/1003-in-einer-infodemie-zaehlt-jeder-einzelne/
[7] “Infodemic”, www.who.int/health-topics/infodemic/the-covid-19-infodemic; “List of fact-checking websites”, en.wikipedia.org/wiki/List_of_fact-checking_websites