İslam Tarihinde Hastaneler

Michael Hamilton Morgan

“Müslümanlar tarafından inşa edilen hastanelerin birçoğu, sarayları andırır, hatta bazen gerçek saraylar olurdu, zira bu binalar, vatandaşların ortalama ömrünü uzatmak ve onları daha sağlıklı bir hâle getirmek maksadıyla saltanat mensupları tarafından bağışlanırdı. Bu hastaneler, Hazreti Peygamber’in [sallallâhu aleyhi ve sellem] insanlara adaletli muamelede bulunmayı teşvik eden beyanı dikkate alınarak idare edilir; fakirlere, hastalara ve bakıma muhtaç kişilere sağlık hizmeti sunulurdu. Hastaneler ve eczaneler, kapılarından içeri girebilen herkese açıktı; yürüyemeyenlerse sedye ile getirilirdi.

Eczaneler, o günün ilmî seviyesiyle sınırlı olsa da çoğu zaman hastalar üzerinde olumlu tesiri olan ilaçlar dağıtırdı. Batıl inanç veya büyü yerine, deney ve gözleme dayalı ürünler sunan eczaneler, Avrupa’daki benzerlerinden yıllar önce hizmet vermeye başlamıştı.”[1]

“Mısır’da, 13. yüzyıldaki El-Mansurî Hastanesi, 8.000 yatak kapasitesine ve yıllık bir milyon dirhem gelire sahipti. Zengin veya fakir olmasına bakılmaksızın her hastayı tedavi etme politikası, çok dikkat çekiciydi. Erkekler ve kadınlara ayrı mekânlarda hizmetler sunulur, Müslümanlar ve Hristiyanlar için hususî ibadet yerleri hazırlanırdı. Ayrıca bu hastanede eczane, toplantı salonları ve farklı hastalıklar için birimler mevcuttu.

Hastanenin inşası için kurulan vakfın belgesinde şunlar yazılıydı:[2]

Hastane, erkek ve kadın bütün hastalar tamamen iyileşinceye kadar hizmet sunacaktır. Kişi uzaktan veya yakından gelse de, yerli veya yabancı, güçlü veya zayıf, zengin veya fakir, çalışan veya işsiz, kör veya gören, bedenen veya zihnen hasta, bilgili veya okuma yazma bilmeyen olsa da bütün masraflar hastane tarafından karşılanacaktır. Hiçbir değerlendirme ve ödeme şartı yoktur; hiçbir hastaya itiraz edilmez, kimse minnet altında bırakılmaz. Hizmetin tamamı, Rezzak Allah’ın (celle celâluhu) rızası için yapılır.”[3]

 

Michael Hamilton Morgan (1951 – ): Amerikalı siyaset bilimci, diplomat ve yazar.

 

Dipnotlar

[1] Michael Hamilton Morgan, Lost History: The Enduring Legacy of Muslim Scientists, Thinkers, and Artists, Washington D. C.: National Geographic, 2008, s. 211–212.

[2] 13. yüzyılda Memluk hükümdarı Kalâvûn (tam adıyla Seyfeddin Kalâvûn el-Elfî el-Mansûr) (1279–1290) hâlâ şehzadeyken, Suriye’ye yaptığı bir askerî sefer sırasında renal kolik rahatsızlığına yakalandı. Şam’daki Nuri Hastanesinde gördüğü tedaviden o kadar memnun kaldı ki tahta çıkar çıkmaz benzer bir kurum kuracağına söz verdi. Sözüne sadık kalarak Kahire’deki El-Mansurî Hastanesini inşa etti. (A. Issa Bey, Histoire des Hopitaux en Islam, Beirut: Dar ar-Ra’id al’Arabi, 1981, s. 151).

[3] Morgan, a.g.e. s. 212.

Bu yazıyı paylaş