İslam Bilim Tarihinde Parlayan Bir Yıldız – Uluğ Bey –

Uluğ Bey (1394–1449), asıl adıyla Muhammed Turagay Uluğ Bek b. Şâhruh b. Emîr Timur,[1] Timur’un torunu ve Timur Devleti’nin iki yıllık (1447–1449) hükümdarı olup Semerkant’ı bir ilim merkezi hâline getiren, matematik ve astronomi âlimidir.[2]

Timur Devleti; Irak’tan Hindistan’a, İran’dan Çin’e, Azerbaycan’dan Suriye’ye uzanırken, küçük Uluğ Bey at arabasında dedesini takip etmiş, fethedilen yerleri minik gözleriyle müşahede etmiş ve bir ilim sevdalısı olarak yetişmiştir. Yıllar sonra Semerkant’a vali olarak tayin edilmiş, ilim ve hakikat aşkıyla önemli keşif ve araştırmalara imza atmıştır.

Babasının 1405 yılında tahta çıkması ile 1411’den 1447 yılına kadar süren Semerkant emirliği başlamış olur. Aynı zamanda Mâverâünnehir bölgesinin idaresi kendisine verilen Uluğ Bey, Semerkant’ta el üstünde tutulur. Yaklaşık 40 yıllık emirliği boyunca devlet yönetimi, şehir idaresi ve ekonomi konularında bilgi edinir ve kendini geliştirir. Uluğ Bey, dedesinin ve babasının aksine, Timur Devleti’nde farklı bir anlayışı hâkim kılar. Seferden ve savaştan daha çok, ilmî faaliyetlere odaklanır ve şehirde kütüphane, medrese ve rasathane inşa ettirir. Babasının başkenti Herat şehrine taşımasına rağmen Semerkant, bünyesinde yaşanan gelişmeler ile devletin ve doğu coğrafyasının göz bebeği hâline gelir. İlim, kültür ve ticaret alanlarında Semerkant öne çıkar ve cazibesi ve refah atmosferi ile insanları büyüler. Timur’un seferleri sırasında yanında getirdiği âlimler, şairler, sanatkârlar ve hocalar; Semerkant’ın bu havasına karşı koyamaz ve Uluğ Bey’in etrafında toplanırlar.[3]

İlmî Faaliyetleri

“İslam dünyasında bilinen ilk rasathane 9. yüzyılda Abbasî Halifesi Me’mun döneminde Bağdat’ta kurulmuştur. Daha sonra 13. yüzyılda İlhanlı Hükümdarı Hülâgû’nun emriyle Nasîrüddin Tûsî tarafından Meraga’da bir rasathane kurulduğu görülmektedir.”[4] Bu rasathaneden ilham alan Uluğ Bey’in, 1417 ile 1420 yılları arasında Semerkant’ta inşa ettiği rasathanede çok sayıda âlim yetişmiştir. Bu mümtaz şahsiyetler arasında Mes’ud el-Kâşî, Bursalı Kadızâde-i Rûmî ve Uluğ Bey’in “oğlum” dediği, Fatih Sultan Mehmet tarafından Ayasofya medresesine müderris olarak tayin edilen Ali Kuşçu da yer almaktadır.[5] Bu rasathanesine ek olarak Semerkant’ta ve Buhara’da medreseler de yaptırmıştır. Günümüze bu yapılardan sadece medrese binaları ulaşmıştır.

“Uluğ Bey’in gökyüzü gözlemlerinin, Semerkant Medresesi’nin yakınındaki Kühek tepesindeki ünlü rasathaneyi yaptırmadan önceki on yıllara, hatta çocukluğuna dayandığı, mektuplar aracılığıyla aydınlanmaktadır. Zira el-Kâşî, Sultan’ın çocukluğunda Meraga Rasathanesi’ni gezdiğini ve oradaki ayrıntılarla ilgili yaptıkları sohbetleri mektuplarına kaydetmiştir. Dahası, Uluğ Bey’in el-Kâşî’yle çalışmaya başlamadan önce Batlamyus’un rasat metodunun güvenli olduğunu düşündüğünü yine el-Kâşî’nin mektubundan öğrenmekteyiz. El-Kâşî, o dönem astronomideki son bilimsel gelişmeleri Uluğ Bey’e aktararak onu bu metottan vazgeçmeye ve Meraga Rasathanesi’ne benzer bir rasathane yaptırmaya ikna ettiğini anlatmaktadır.”[6]

Uluğ Bey, sadece matematik ve astronomide değil, aynı zamanda şiirde, Kur’ân-ı Kerim’in hıfzında ve tefsirinde, Arapça, Farsça, Türkçe, Moğolca ve bir miktar Çinceye hâkimiyeti ile dil biliminde de söz sahibi olmuştur. İlme alâka duyan, araştırmayı seven hocaları ve talebeleri himayesi altına almış, onların kalacak yer, yemek, kitap gibi ihtiyaçlarını temin etmiş ve eğitimlerine odaklanmaları için hiçbir gayretten ve masraftan kaçınmamıştır.

Uluğ Bey’in rasathanesi ve medreseleri, ilim âşıkları için âdeta bir sığınma yeri olmuştur. Yıllar boyu yeni fikirlerle yanıp tutuşan nice genç talebe, kendilerini dinleyecek ve onlara destek olacak birilerini aramış, sonunda Semerkant’ta, onlara nefes aldıran Uluğ Bey’e kavuşmuşlardır.

Bazen sınıfında 500 talebesi olur, rasathane dolar taşar, herkes doya doya ilim yudumlardı. Bu rasathanede 30 yıl gibi uzun bir süre gözlemler yapılmış, her şey öğrenciler tarafından kayda geçirilmiş ve böylelikle rasathane bir araştırma kurumu olarak hizmet vermiştir. Ciddi ve donanımlı bir eğitimden geçen ve astronomi uzmanları ve matematik âlimleri hâline gelen bu talebeler, Semerkant’ın şehirleşmesinde ve ilim odağı olmasında çok önemli bir rol oynamışlardır. Böylelikle Uluğ Bey önderliğinde Semerkant, bir ilim, kültür ve sanat merkezi hâline gelmiştir.[7]

“Uluğ Bey’in günümüzde üzerinde en çok çalışılan eseri, yıllar süren kolektif bir çalışmanın eseri olduğu anlaşılan Zîc’dir.[8] Uluğ Bey 1444’ten sonra ve muhtemelen 1449’da tamamlanan Zîc’inde (Zîci Uluğ Bey/Zîci Sultanî) İskenderiyeli Batlamyus ve İranlı bilgin es-Sûfî’nin (M.S. 10. yüzyıl) yıldız kataloglarıyla karşılaştırmalı olarak 1000’in üzerinde yıldızın ölçümü yapılmıştır.”[9] Uluğ Bey’in çalışmaları, Rönesans döneminde Avrupa’da gelişen astronomi çalışmalarına dolaylı olarak katkıda bulunmuştur.[10] Avrupa’da büyük ün kazanan Zîci Uluğ Bey, 17. asırda Latinceye, 19. asırda Fransızcaya ve 1917’de İngilizceye tercüme edilmiştir.

Uluğ Bey’in matematik alanındaki çalışmaları da dikkat çekicidir. Trigonometriye olan katkıları, özellikle sinüs ve kosinüs tablolarını geliştirmesi, dönemin matematik anlayışını ileriye taşımıştır. Uluğ Bey’in matematik sahasındaki çalışmaları, hem İslam dünyasında hem de Batı’da bilim insanları tarafından büyük bir saygıyla karşılanıp kullanılmıştır.[11]

Sahipsiz Kalan Semerkant

Yaptığı ilmî çalışmaları hazmedemeyen bazı gruplar, Uluğ Bey’e karşı cephe almış ve onu çeşitli ithamlarla karalamaya çalışmışlardır. Yaptırmış olduğu Buhara Medresesinin kapısına yazdırmış olduğu hadis-i şerif, kadın ve erkek ayrımı yapmadan bütün Müslümanların eğitimine ne kadar önem verdiğini göstermektedir: “İlim talep etmek/öğrenmek her Müslümana farzdır.”[12] Muhalifleri tarafından düzenlenen bir suikast sonucu, hac yolunda, 27 Ekim 1449 tarihinde ruhunun ufkuna yürümüştür.

Uluğ Bey’in ardından Semerkant’taki talebe ve hocaların boynu bükük kalmıştır. Onların her türlü ihtiyacına koşan Uluğ Bey, aralarından ayrılmış ve Semerkant’ta artık ilim rüzgârları esmez olmuştur. Rasathane sakinleri birer birer Semerkant’ı terk etmiş, kimi Anadolu’ya, kimi Çin’e, kimi de Avrupa’ya hicret etmiştir.

Uluğ Bey’in Mirası

Uluğ Bey’in her yana saçtığı ilim tohumları, kısmen de olsa yeşererek ve semere vererek günümüze kadar ulaşmıştır. Yakın zamanda, o tohumlardan biri de İstanbul’un Maltepe ilçesinde filizlenmeye başlamıştı. 2011 yılında, Zümrütevler Mahallesinde inşaatına başlanılan Uluğ Bey Akademi ve Kongre Merkezi, devasa yapısıyla bir dinî ilimler ve modern bilimler araştırma merkezi niteliğinde kurulacaktı. Yurt içi ve yurt dışından gelen öğrenciler ve akademisyenler için konaklama imkânları olacak, konferans salonları ve kütüphanesiyle hizmet sunacaktı. Âdeta Semerkant’ın ilim rüzgârları İstanbul’da esecek ve oradan bütün dünyaya yayılacaktı.

Ancak kaderin hikmetli tecellileriyle bu hayal şimdilik gerçekleşmedi. Ümit ve dua ediyoruz ki boy atmayı bekleyen nice fidan, yakın bir istikbalde, dünyanın farklı yerlerinde, meyvelerle dolu ağaçlar hâline gelecektir.

Artık çok sarp görünse de yollar ötelere,

Ne gam! Uçup giden ruhlar için Cennetlere…

Bir başka türlü bâdeyle mahmurlaşan gözler,

Baharı seyreder hep Cennetlerde gezerler.

Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler.

Sonra öteki baharda bir bir dirilirler…[13]

Dipnotlar

[1] “Timur İmparatorluğu”, tr.wikipedia.org/wiki/ Timur_İmparatorluğu

[2] Jean-Pierre Luminet, “Ulugh Beg, Prince of Stars”, www.researchgate.net/publication/324717416_Ulugh_Beg_Prince_of_Stars

[3] Mustafa Onur Utku, “Uluğ Bey Döneminde İlmi Faaliyetler ve Tarikatların Tutumu” Uluslararası Eğitim ve Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 1, Aralık 2019, s. 52–67.

[4] Utku, a.g.e. s. 61.

[5] Gülnihal Küpeli, “Osmanlı Sarayında Bir Emanet: Uluğ Bey Sandığı”, GSED, 2020; Cilt: 26, Sayı: 44, s. 49–60.

[6] Emine Sonnur Özcan, “Astronom-Hükümdâr Uluğ Bey’in Bilim Kenti Semerkand”, Hacettepe Üniversitesi Türkikat Araştırmaları, 2021, Sayı: 35, s. 223–235.

[7] G. Saliba, A History of Arabic Astronomy: Planetary Theories During the Golden Age of Islam, New York: New York University Press, 1994.

[8] Zîc: “Güneş, Ay, yıldızlar ve gezegenlerin konumlarının astronomik hesaplamaları için kullanılan parametreleri tablolaştıran İslamî astronomi kitabıdır.” tr.wikipedia.org/wiki/Zic

[9] Emine Sonnur Özcan, “Astronom-Hükümdar Uluğ Bey ve Bilim Şehri Semerkand”, Bilim ve Teknik, Nisan 2017, s. 87.

[10] F. Ragep, “Uyghur Science and Learning in the Mongol Period”, Comparative Studies of South Asia, Africa and the Middle East, 2001, 21(1-2), s. 52–65.

[11] E. S. Kennedy, “A Survey of Islamic Astronomical Tables”, Transactions of the American Philosophical Society, 1956, 46(2), s. 123–177.

[12] İbn Mace, Mukaddime, 17; Özcan, a.g.e. s. 83.

[13] M. Fethullah Gülen, Kırık Mızrap, İzmir: Nil Yayınları, 2007, s. 118.

Bu yazıyı paylaş