Zerrelerin Seyahati

Hiç düşündünüz mü, şu anda akciğerimize aldığımız bir oksijen molekülü, alyuvarlarımıza bağlanarak organlarımıza ve dokularımıza taşınıyor ve sonrasında karbon dioksit olarak akciğerlerimizden atılıyor. Aynı molekül bir zaman sonra bir bitkiye girip onun yapısında rol alıyor veya farklı bir reaksiyona giren bu oksijen, su molekülünün yapısına giriyor. Aynı oksijen, bazen bir cismin yanmasına katkıda bulunuyor, bazen de demirin paslanmasında rol oynuyor. Herhangi bir demir atomu, milyonlarca yıl tabiatta, toprakta âtıl bir hâlde dururken, sonra kaderin bir tecellisi olarak bir bitkiye giriyor, orada bir vazife alıyor, sonra bir hayvan tarafından yeniliyor. O hayvanın etini yediğimizde aynı demir atomu, vücudumuza giriyor, alyuvarların yapısına katılıyor ve oksijenin dokulara taşınmasında rol oynuyor. Benzer şekilde, içtiğimiz sütle aldığımız bir kalsiyum atomu, kemiklerimize girip vazife görüyor, sonrasında vücudumuzdan ayrılıp bu devr-i daim içerisinde yeni bir yerde, toprakta veya suda yer alıyor. Bazen bir tavuk tarafından alınarak yumurtanın kabuğunda rol veriliyor ve kabuğun dirençli olmasına vesile oluyor.  Bu devr-i daim sürekli devam ediyor ve hayret verici bir şekilde bu atomlar, gittikleri yeri hiçbir zaman yadırgamıyor, tembellik etmiyor, “Burası farklı bir yer, ne yapacağım, diğer atomlarla nasıl anlaşacağım, bilemiyorum!” demiyor.

Bu yazıyı paylaş