Bir estağfirullah ile başlar yolculuk;
Ellerin titrediği yerde gönlün yeminidir estağfirullah.
Hak boyası ile boyanmak, gözlerdeki perdeleri aralamaktır.
Barışın göklerinde gönlünce uçmaktır estağfirullah.
Hatalara bulaşmaktan dolayı kendine savcı olmaktır, insanlardan geçmek, dua dua çoğalmaktır. Gerçek kapının tokmağına can vuruşlarını himmet eylemenin adıdır estağfirullah.
Yarınları ayağına çağırmanın, sevgili deyince zamandan geçmenin, hükümlere “Hâkim var!” demenin onurudur. Şeytanı konduğu dallardan kovup oralardan Hak meyvesi devşirmenin adıdır. Dünyalıkların adını bir hiç koymaktır; bilmeyişini, bilemeyişini haykırmaktır. Karanlık caddelerde aydınlığa tek menzil koşmaktır.
Ellerin semalarda kanat olmasıdır estağfirullah. Haddi bilme, kendine gelme ve her sorana O’nu sabitkadem söylemedir. Kırılganlıkların cümlesini Muhammedî boya ile boyamadır; “Onlar bilmiyorlar.” demedir.
Başa gelenlere hikmet nazarı dilenmedir estağfirullah. Sevgiliyi göremediğin günleri bir “sevgili” deyişle kazanmaktır. Yitmişleri bulmanın görünen resmi olduğu kadar, bulunanları onun adına infak etmektir estağfirullah.
“İyi ki”lerin, keşkeleri yenmesidir. Semtinden hoyratları kovmak değil, semtin sahibini duyarak onlara karşı da Muhammedî merhamet ile duadır. Acizlik ülkesinde erenlerin başını sultana kaldırışıdır. Elleri sonsuza açarcasına zifiri gözlerden Yâr’e varmaktır estağfirullah.
Sevabı, günahı hesaba katmadan mahcubiyetin zirvesinde ben geldim demektir. Aşk ehlinin sözlerini gözlerinden yaşlarıyla söylemesidir. Dervişlerin kapısından ayrılmadığı en büyük Peygamberin en büyük mirasıdır estağfirullah.
Kendinden bilmeme adına nimetlere şükür için sarılmaktır. Tevazunun insanlara karşı dile düşmesi değil, cümle övgüleri nasip edene karşı “Değildir bu bana layık bu bende / Bana bu lütf ile ihsan nedendir?” deyip sırlardan bir sır olma duasıdır. Çöllerde mecaza aldanma değil, kumları adedince Hâlık-ı Kerim’i görmedir estağfirullah.
İhsan sırrınca çoğalıp düştüğün yerlerde bahar olmanın, topraklarda erimenin, hep ama hep O’nu konuşmanın adıdır. Kalbin isini pasını her dem sanat sanat silmektir ve kalbin cilasıdır. Yana yakıla bir yolculukta adımların emanet olduğunu nefeslere yazmaktır estağfirullah.
İki emniyetin bir arada olmadığını bilip emaneti sahibine sevgi ile korku ile bakış bakış sormaktır. Her an görüldüğünü bilip, O’nu görüyor gibi kıyamlarda durmaktır. Hakk’ın Habîb-i Edîbi’ni (sallallâhu aleyhi ve sellem) anıp onun hürmetine “Sultanım, aranızdaki muhabbet hürmetine!” diyerek cümle mesuliyet adına yardım dilenmedir estağfirullah.
Allah’ın insana sunduğu büyük sofraya büyük bir edeple oturmaktır estağfirullah. İnsanın gönlünce şükretmesi için çok büyük bir adım ve insanları davet adına büyük bir hak kazanmadır estağfirullah.
İmanın ne kadar büyük bir nasip olduğunu anlamak ve bunu anlatmak adına kalbin temizliğine ihtiyaç olduğunu hissetmektir estağfirullah. Bazen bir kenarda usulca ağlamak, bazen de kalbin hıçkırıklarını kendi kalbinden bile saklamaktır. Kalbin en güzel dairelerine girmek ve onlar içerisinde dünyevî lezzetlerin ötesinde nice nice lezzetin olduğunu anlamaktır estağfirullah.
Zamanın elinden kurtulmak, mekânın prangasından kurtulmak, zamanın ve mekanın Allah’ın kulu olduğunu ilan etmektir estağfirullah. Bütün kâinatın Yunus diliyle bir tevhit zikrinde olduğunu anlamak için dünyevî kirlerden arınmaktır.
“Gel o dersi benden al ki adı hicrandır.” diyen şairlere “Ballar balını buldum..” diye yine şairce cevap vermektir estağfirullah. Estağfirullah birazcık daha insan olmak ve insan kalabilmek adına gayretle kalmaktır.
İnsanın, yolculuğunun sadece kendi yolculuğu olmadığını fark etmesidir. Başkaları adına da yepyeni dünyalar kurma vazifesinin kendisine verildiğini anlamadır. Dünyaya gelir gelmez mütedâhil daireler içerisinde olduğunu idrak etmesidir. Estağfirullah içi o kadar dolu bir kelimedir ki hem geçmişi hem geleceği hem de şimdiyi kapsar. İnsanın ezel bezminden yola çıktığının en büyük ispatıdır estağfirullah. Kalplerin ve kalbin içindeki süveydaların özüne kavuşmasıdır. Öz pınarlar gibi dupduru akmanın adıdır estağfirullah. Nicelerinin gönül yanıklığını dindiren nicelerinin yoluna su serpen bir tükenmez selsebil ve aynı zamanda kaderin yoluna su serptiği insanların hakikatidir estağfirullah.
İnsanlığın en iyi yol arkadaşıdır estağfirullah. Her zaman onun kapısına bereketi getiren ve o bereketin orada iki dünya adına beklemesi için tevatür derecesinde rivayetlerin ve hakikat derecesinde nurların olduğu büyük bir dünyadır. İnsan estağfirullah ile yola çıkınca aslında yaratılış hakikatindeki saflığın temizliğin duruşun ve o iç güzelliğinin insana neler kattığını anlar. O yüzden bütün alfabeler ve sözcüklerin manasının özünde estağfirullah vardır. Ve estağfirullahın en küçük bereketi bile düşen karlar kadar yağan yağmurlar kadardır.
Tüm saklıları hemen ortaya döküp “Neysem o.” diye sızlananların en büyük itirafıdır.
Bazen bir şey diyememek büyük bir suskunluktur; bazen bir hastalık elinde çare aramaktır estağfirullah.
Ebedi tebessümleri gönüllere taşımaya aday olmaktır. Ümmet olmanın kalbe vurulan mührüyle kapıları aralamak ve vazifesinde Nebi’ye (sallallâhu aleyhi ve sellem) ensar olmaktır. Gönüldeki mesafeleri muhacir edasıyla bitirmektir ve sevaptan günaha en sessiz hicrettir estağfirullah.
Uhuvveti, ihlâsı, diğergamlığı ve hasbiliği; kendinden geçen, yaşamaktan yaşatmaya yolcu olanların tadacağını bilmektir estağfirullah.
Suları bile incitmeyecek kadar kimseyi kırmamaya yeminleşme adına, dilin gönülle aynı masaya oturmasıdır estağfirullah.
Sevgiye, muhabbete, aşka yalnız gitmemek için yiğitleştikçe yiğitleşmektir. Enenin maksut adına sırrını çözmektir. Allah’tan ötesine kapalı kalmaktır estağfirullah.
Estağfirullah dedikçe hakkıyla diyemediğini bilip iki büklüm olmak, öleceksek de senin kapında demektir estağfirullah.
Tüm kabullenişlerin adıdır estağfirullah.
Bir estağfirullah ile başlar yolculuk…