Yusuf Sûresi ve Güzergâh Emniyeti

Yusuf sûresi, Kur’ân’ın evrensel mesajının bir yansıması olması ve günümüzdeki hadiselerle Hazreti Yusuf’un (aleyhisselam) yaşadıkları arasındaki benzerlikler sebebiyle Hizmet insanları için önemli mesajlar içermektedir. Değerli ilim adamı ve günümüzün Yusuflarından Ali Ünal, Allah Kelâmı Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali adlı eserinde, Yusuf sûresinin, “… bir peygamber oğlu peygamberin, seyyid oğlu seyyidin hayat hikâyesiyle, özellikle günümüz şartlarında İslam’a hizmetin pek çok düsturlarını ortaya koyar.”[i] demektedir. Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi ise Kur’ân’ın Sihirli Ufku: Yusuf Sûresi[ii] adlı son kitabında “… hemen her dönemde, peygamber yolunun yolcuları için medrese-i Yusufiye, bir kader hâline gelmiştir. Geçmişte olduğu gibi günümüzün hapse düşen çilekeşleri de kendilerini medrese-i Yusufiye talebesi olarak görmeli ve hapiste geçirdikleri zamanı Hazreti Yusuf gibi değerlendirmelidirler.”[iii] diyerek Hazreti Yusuf’un yaşadıkları ile günümüzdeki Hizmet gönüllülerinin yaşadığı sıkıntılar ve bu sıkıntılar karşısında takınılması gereken tutum hakkında benzerliklere işaret etmektedir. Bunlardan hareketle diyebiliriz ki Hizmet insanlarının mârûz kaldığı iftira, hapis, sürgün ve zulümler, pek çok yönüyle Hazreti Yusuf’un yaşadıkları ile günümüz arasında bağlar kurmaya ve o dönemde yaşananlardan dersler çıkarmamıza imkân tanımaktadır.

Hasede Dönen Kıskançlık

Hazreti Yakup’un (aleyhisselâm) oğlu Yusuf’a “Sakın rüyanı kardeşlerine anlatma! Sonra (seni kıskandıklarından) sana bir tuzak kurarlar.” demesi, kardeşlerinin Yusuf’a yaptıklarının, kıskançlığa dayandığını gösterir. Hocaefendi, Hizmet insanlarını kıskançlığın yol açabileceği tehlikelere karşı çok önceden uyarmıştır: “Bunların yanında bir de sizinle aynı kıbleye yönelen, başını sizinle birlikte secdeye koyan, omuz omuza sizinle aynı safta duran bazı mü’minlerin de hazımsızlık ve çekememezliği söz konusu olacaktır. Sizi kendilerine rakip görecek, ortaya koyduğunuz hizmetler karşısında ‘Neden biz değil de onlar?’ diyecek ve yürüdüğünüz yoldan sizi alıkoymaya çalışacaklardır. Allah yolunda koşturan adanmışların, yürüdükleri yolu emniyet altına alma adına bu tür haset duygularının da farkında olmaları ve bunlara karşı tedbirlerini almaları gerekir.”[iv] Ne var ki Hizmet insanları, dost zannettiği kimselerden gelen, kıskanma duygularının hasede dönüşen yıkıcı etkilerinden uzak kalamamışlardır. Hocaefendi, son kitabında “Acaba insanlardan gördüğümüz eziyetlerin, başımıza gelen zulümlerin, haset kaynaklı düşmanlıkların sebeplerinden biri de ideallerimizi ehil olmayanlara anlatmış olmamız olabilir mi? Gereksiz yere insanları tahrik mi ettik?”[v] diyerek geçmiş adına muhasebe yapmakta, gelecek adına da ikazlarını sürdürmektedir. İnsan tabiatı değişmediğine ve sosyal hadiselerde pek çok yönüyle tarihî tekerrürler yaşandığına göre, Hizmet insanlarının, bundan sonraki yürüyüşlerinde dost ya da düşman olan, yakın ya da uzakta bulunan kişi veya zümrelerin gıpta damarlarını tahrik etmemesi, çok mühim bir düstur olarak gözükmektedir.

Dipnotlar

[i] Ali Ünal, Allah Kelâmı Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, İstanbul: Define Yayınları, 2006, s. 505.

[ii] M. Fethullah Gülen, Kur’ân’ın Sihirli Ufku: Yusuf Sûresi, Clifton: Süreyya Yayınları, 2024.

[iii] A.g.e. s 133.

[iv] M. Fethullah Gülen, “Gıpta Damarını Tahrik Etmeme”, herkul.org/kirik-testi/gipta-damarini-tahrik-etmeme/

[v] Gülen, a.g.e. 2024, s. 62.

Bu yazıyı paylaş