Rehber
Yol gösterici anlamına gelen “kılavuz”, günümüzde çok değişik alanlarda kullanılan kelimelerden birisi haline gelmiştir. Geniş manasıyla “rehber” kelimesi de aynı şeyi ifade eder. Latince “mentor” de denilen kılavuz veya rehber; yol gösteren, tecrübelerini paylaşan, nasihatlerde bulunan, uyarılar yapan, izahlar getirerek problemleri çözen kişi olarak görülür.
Kanallar veya boğazlardan geçen gemilere kılavuz verilir; geçiş güzergâhını çok iyi bildiklerinden kaptanın yanında durur, yolu tarif eder ve böylelikle muhtemel kazaların önüne geçerler. Müzelerdeki rehberler de ziyaretçilere ayrıntılı bilgi veren kişilerdir.
Gerek kendi gayretleriyle gerekse eğitimini almak suretiyle insan, belli alanlarda ihtisas sahibi olabilir. Ancak bu onun, başkasının kılavuzluğuna ihtiyacı olmadığı anlamına gelmemelidir. Aksi halde kişinin gelişimi durur ve kendini tekrar etmeye başlar. Halbuki her bilenden daha iyi bilen birisi vardır ki konuya bu zaviyeden bakanlar, hayat boyu ilerleme kaydederler.
Bu açıdan hemen her yerde, her zaman, herkesin bir kılavuza ihtiyacı olduğu gibi, hemen herkes de birilerinin kılavuzu olmalıdır. Başkalarına kılavuzluk yapanlar, hem topluma faydalı bir iş yapmış hem de bilgilerini pekiştirmiş olurlar.
Usta-Çırak
Usta-çıraklık durumu da yine kılavuzluğun farklı bir şeklidir. Çırak, kılavuz olan ustasından, o işin inceliklerini uygulamalar yaparak öğrenir.
Acemi askerlere, tecrübeli askerler kılavuzluk yapar. Belli bir zaman sonra da, bu acemiler ustalaşır ve yeni gelenlere rehberlikte bulunur.
Doktorluk ve uzmanlık da yine kılavuzluk işidir. Genç doktor, kendinden kıdemli ve tecrübeli doktor veya uzman doktorlardan, hastalıklar, teşhisler, tedaviler ve ameliyatlar hakkında, özellikle pratik bilgiler edinir, onların kılavuzluğunda uzmanlaşır. Bu durum, hemen her meslek grubu için geçerlidir.
Asistanlığa başladığımızda bizden kıdemli asistanlar bizim kılavuzlarımız olurdu. Bu asistanlardan biri, işini o kadar düzgün ve disiplinli yapardı ki sanki bir uçak pilotu gibi her şeyi tek tek kontrol ettiği hissine kapılırdık.
Bazı hocalarımız da çok sinirliydi, herkese bağırırlardı. İradîolarak onların bu huyunu almamaya çalıştım. Demek ki kılavuzdan alınacak dersler de vardır, alınmaması gereken örnekler de.
Diyalog
Kılavuzluk yapanla kılavuzluk alan arasında ciddi bir diyalog olması gerekir. Yol bilme ve bildiği bu yolu başkalarıyla paylaşma, insan olmanın ayrılmaz parçasıdır. Yani yaşama-yaşatma, bilme-bildirme, anlama-anlatma, doyma-doyurma, görme-gösterme şeklinde uzayıp giden bu ikililer, herkeste olması gereken insanîözelliklerdir ki bu vasıfların kazanılmasında kılavuzların rolü büyüktür.
İnsanın ilk kılavuzları aile büyükleridir. Küçüklüğümde rahmetli babam bana, doğrudan ‘Şunu yap veya yapma!’ demez, bazı hikâyeler anlatarak kıssadan hisse almamı temin ederdi. Onun bu tavrını ve anlattığı hikâyeleri hiç unutmadım.
Tıp Fakültesindeki bir hocamızı çok severdik. Kapısı herkese açık bir insandı. Gerçekten tam bir kılavuzdu. Fakülteyi bitirip asistanlık imtihanına girdikten sonra yanına gittim. “İmtihan nasıl geçti? Yani sen, sana düşeni tam olarak yaptın mı?” diye sordu. Ben de “Evet” dedim. Bana, “Netice ne olursa olsun, bundan sonra senin için hayırlısı odur!” deyince o kadar rahatlamıştım ki o anda imtihanı kazanamadığımı öğrenmiş olsaydım bile hiç aldırmazdım.
Mürşid-Mürîd
İnsanın kılavuza ihtiyacı kaçınılmazdır. Allah (celle celâlühü), her kavme Peygamber göndermiştir. İlk insan olan Hazreti Âdem (aleyhisselam), eşi Hazreti Havva validemizin ve çocuklarının kılavuzuydu. Ondan sonra gelen Peygamberlerin (aleyhimüsselam) hepsi de kılavuzluk yapmış; sözleri, halleri ve fiilleriyle daima doğru yolu göstermişlerdir.
Mürşid, mürîdlerini irşâd eden bir rehberdir ve zamanla talebeler de başkalarına mürşid olurlar. Niyazi-i Mısrî: “Her mürşide el verme ki yolunu sarpa uğratır / Mürşidi kâmil olanın, gayet yolu âsân imiş” derken, mürşidin donanımlı, tecrübeli ve faziletli olması gerektiğini vurgulamaktadır.
Esas kılavuzluk, yolların sarpa sardığı, işlerin alt üst olduğu dönemlerde belli olur. Küçük bir derecikten geçerken gemisini batıranların kılavuzluğu ile tufanlarda gemiler yüzdürenlerin kılavuzluğu arasında dağlar kadar fark vardır. Tarih her ikisinin örnekleriyle doludur.
Gerçek kılavuz, güne takılan değil, yarınları yaşayandır ve sözünün tesiri de, ufkunun enginliği nispetindedir.
Teori ve Pratik
Kılavuzun sözü ile hali bir olmalıdır. Bir doktor hastasına, “Kansere sebep oluyor; sigara içmeyiniz” deyip kendisi içmeye devam ederse, hastanın bu tavsiyeyi tutması sürpriz olur.
Benzer bir durum, evde anne babaların çocuklarıyla münasebetlerinde de geçerlidir. Çocuklarına yalan söylememeleri konusunda nasihat eden anne babalar doğru sözlü değilse, çocuklarının yalandan uzak durmaları beklenebilir mi?
İsviçre’de yanında çalıştığım hocam bana, “İşini güzel öğrenip mükemmel yaparsan iş aramazsın; iş seni bulur. Her konuda hedeflerini yüksek tut” derdi. İyi bir kılavuzdu.
Yaşı kemale ermiş işadamı ağabeyimiz bir gün bana şöyle demişti: “Birisini ziyarete gidip yapılan güzel işleri anlatacağım zaman, gece teheccüdde, ‘Rabbim, rızan istikametinde konuştur, rızan istikametinde davrandır, karşıdakine anlayış ver, güzel neticeler olsun, bunları da kendimden bildirme’ diye dua ederim. Bu şekilde yapıp da eli boş döndüğümü hatırlamıyorum.” Kılavuzluğu bana çok tesir etmişti.
Hayatın Değişik Alanlarında Kılavuzluk
İnsanın bilmediği bir ortama gittiğinde nasıl davranılması gerektiğini yine bir kılavuzdan öğrenmesi gerekir. Bu gibi durumlarda, danışılacak kişi veya kişilerin o konuda tecrübeli olması yeterlidir.
Seneler önce bir arkadaşım bana, “İnsanlarla konuşurken, onların gözlerinin içine bak. Yere veya başka bir tarafa bakarak konuşma. Buna dikkat edersen, karşıdaki de seni dikkate alır” demişti.
Günümüzde internet, kılavuzluk konusunda da istifade edilmesi gereken bir rehberdir; mesela görüşmeye gidilecek kişi hakkında bilgi sahibi olmak, yapılacak görüşmenin daha verimli geçmesine vesile olabilir.
Gerek kılavuz ararken, gerekse kılavuz olurken, âdâb-ı muaşeret denilen örf ve adetlere, geleneklere, usul ve üsluba dikkat edilmelidir. Eğer edilmezse, yeni bir kılavuz bulmak veya tekrar kılavuzluk yapmak zor olabilir.
Netice
Ciddi risklerinden dolayı uçaklarda, uçuş öncesi her bir cihazın çalışıp çalışmadığı kontrol edilir. Pilot da tıbbi kontrolden geçirilir, sonra uçuş izni verilir. Aslında insan hayatının her safhasında ve her hadisede olması gereken bir davranış biçimidir bu kontrol. Benzer şekilde, her zaman rehberliğe muhtaç olan insanoğlu, bu tür kontrolleri yaparken mutlaka tecrübeli ve güvenilir kişilere danışmalıdır.
Kılavuzluğun en verimli şekli istişaredir. İstişarelerde, birden fazla kılavuzun bir araya gelerek en doğru kararı almaları söz konusudur.
Vahiyle müeyyed olmalarına rağmen Peygamberlerin (aleyhimüsselam), en kritik zamanlarda muhataplarıyla istişare ediyor olmasının bizim için ifade ettiği mânâbüyüktür.
Deha ölçüsünde bir zekâ sahibi olsa bile insanın, konuya hâkim üç beş insanla görüşerek meseleyi çözüme kavuşturmasındaki isabet her zaman daha yüksek, sonuç ise daha kalıcıdır.