Bismillahirrahmanirrahîm.
Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemîn.Hamdolsun âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a (celle celâluhu). Evet, hamdolsun O’na. Bollukta da hamdolsun, darlıkta da hamdolsun. Mutluluk ve sürurda da hamdolsun, tasa ve hüzünde de hamdolsun. Nimetlerini sağanak sağanak yağdırırken de hamdolsun, bela ve sıkıntılarla imtihan ettiği zaman da hamdolsun. “Bast” ettiği zaman da hamdolsun, “kabz” ettiği zaman da hamdolsun O’na. Her hâlde, her türlü hamde layık Hamîd’in kulları değil miyiz biz? Hammâdûn ümmeti değil miyiz? Evet, öyleyiz. Öyleyse, “Elhamdülillahi alâ külli hâl, sive’l-küfri ve’d-dalâl” (Küfür ve dalalet dışında her hâl için Allah’a hamdolsun) der ve hamd ederiz biz O Yüceler Yücesi’ne her halimizde.
Er-Rahmâni’r-Rahîm.Merhameti, rahmeti, şefkati sonsuz Rahman u Rahîm’dir O. Kullarına, onların kendilerinden daha evlâ, daha yakındır. Onları, onlardan daha çok sever, görür ve gözetir. Celâli ile tecelli buyurduğu zamanlar da vardır şüphesiz, lâkin rahmeti gazabının çok önündedir. Bu yüce hakikati bilir ve O’nun Rahmaniyet ve Rahîmiyetine iltica ederiz biz. Celâli ile tecelli ettiği zaman, peşinden bir cemâl tecellisi geleceğine yürekten inanırız. Zorlukları kolaylıkların, geceleri gündüzlerin, kış mevsimlerini bahar günlerinin takip edeceğine olan inancımız tamdır bizim. Muvakkat fırtınaları daimîzannedip de Rabbimiz’in rahmetini itham etmeyiz; değil itham etmek, bunu işmam bile etmeyiz.
Mâlik-i yevmi’d-dîn.Hesap gününün yegane sahibidir O. Âhirete mâlik olduğu gibi dünyaya da mâliktir elbet. Bütün perçemler, bütün kalbler O’nun elindedir. Boynuzsuz koyunun hakkını, boynuzlu koyunda bırakmaz, alır. Nezdinde hayrın zerresi gördüğü gibi karşılığını, şerrin zerresi de mutlaka bulur cezasını. Öyleyse ne gam; zira ne yapılan bir iyilik zayi olur ne de bir günah, bir kötülük unutulur. Aksine, hepsinin tek tek, inceden inceye, iğneden ipliğe hesabı tutulur. Sonra gün gelir, ilahî hesap defterleri açılır; belki de burada açılır. Açılmasa bile ötede, mahkeme-i kübrada, ma’dele-i ulyâda mutlaka açılır. Haklı, haksızdan; mazlum, zalimden; mağdur, ona gadredenden mutlaka hakkını alır.
Öyleyse…
İyyâke na’büdü ve iyyâke nestaîn. YalnızSana, sadece ve sadeceSana kulluk ederiz Allah’ım! Âlemlerin Rabbi Sen iken, yaratan ve yaşatan Sen iken, dünya ve âhiret yurtlarının yegane mâliki Sen iken, başka kime kulluk edilebilir ki zaten. Hele hele geçici menfaatler uğruna makam mansıp sahiplerine, zalim idarecilere boyun eğmek, onlara kulluk etmek, bile bile zulümlerini alkışlamak… Hâşâ Allah’ım, yüzbin defa hâşâ. Biz, “yalnız Sana” ikrarımızı her gün nice defa tekrarlamaya “belâ” (evet) demişiz. Demişiz fakat bu hususta da yine yalnız Sen’in yardımını dileriz. Tam bir tevhid mülahazasıyla, “Bizi başkalarından müstağni kılacağın şekilde, Sen bizim yanımızda ol” diyerek yalvarır dururuz. Biz, Sen’den başkasına kulluk etmeme hususunda ahd ü peymanda bulunduk ve “yakîn” gelinceye kadar bu ahd u peymanımızı koruyabilmemiz için Sen’in daimî inayet, riayet ve sıyanetine iltica ediyoruz: Bizi Sen’den başkasına kulluk etmekten hep koru Allah’ım!
İhdine’s-sırâta’l-müstakîm. En doğru yola eriştir bizi Allah’ım ve o doğru yolda hep sâbit-kadem eyle. Sen’in takdirinle biz âhir zamanın çocuklarıyız. Fitneler birbiri içine girmişler ve her tarafta kol gezmekteler. Hakkı bâtıldan ayırmak hiç de kolay değil. Hele de bir mürşid-i kâmilin rehberliğine sığınılmazsa. Yıllar fitneye yenik düşüyor; yollar fitneye yenik düşüyor. Niceleri var ki dışarıdan bakınca ulu bir çınar gibi görünüyor ama fitneler karşısında yere kapaklanıyor. Çoklarının eğriyi doğruyu ayıramadığı, zalimi mazlumu tefrik edemediği, âlimin değil zalimin peşinden sürüklendiği bu çok dalgalı dönemde, bizi her türlü ifrat ve tefritten koruyup sırat-ı müstakîm üzere tut Allah’ım! Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak görmeye, yanlıştan uzak durup doğru ve hak olanda sebât etmeye bizi muvaffak eyle.
Sırâtallezîne en’amte aleyhim.Nimetlerinle ve bütün o nimetlerin içinde özellikle hidayet nimetinle serfiraz kıldığın Nebî ve sıddık kulların gibi, şehid ve salih kulların gibi bizi de serfiraz kıl. Senin yüce huzurunda ve hadiseler karşısında, peygamberane bir duruş sergilemeyi bizim için de kolaylaştır. Senin sonsuz kuvvetine ve nihayetsiz rahmetine dayanarak, mes’ul bulunduğumuz hizmetleri gerçekleştirme istikametinde hiç durmadan hedefe doğru yürümeyi bize de nasip et.
Gayri’l-mağdûbi aleyhim vele’d-dâllîn. İfrat ve tefritlerden, sapmalardan bir türlü sıyrılamayan, sıyrılamayıp Senin gazabına mârȗz kalan ve dalalet vadilerinde sürüklenenler gibi olmaktan bizi koru Allah’ım! Zulüm ve haksızlığın en küçüğünü yapmaktan ve ona mârȗz kalmaktan bizi sıyanet buyur Allah’ım! Fâtiha-i Şerife hürmetine, ehl-i dalâletin gadrine mârȗz kalmış mümin kullarına en yakın zamanda “felâh ve necâh” kapıları lütfeyle.
Lütf u kereminle yakarışlarımıza icabet buyur ve dualarımıza kabul mührü vur Allah’ım! Âmin!