Kanayan gönül yarası firkatinden Senin,
Bu derin yaranın dermanı da yine Sensin;
Süzülen göz, dökülen yaş hepsi sevdandandır,
Teveccüh ediver ki bütün ağrılar dinsin.
Nurlu bakışına garip gönlüm bir hanedir,
Şayet mamuretmezsen orası viranedir;
Mahrum etme gönlümü bakışından dildârım,
Kılmazsan şayet nazar, orası demhânedir…
Bekleyip duruyorum sürprizden geliverse,
Üfleyiversin sûruna İsrafil isterse;
Umurumda değil kıyametlerin kopması,
Kanatlanır ve uçarım O “Ben geldim!” dese…
Senelerce O’nu anmış kalbden ağlamış,
Duyanların duyduğuna imrenmiş ve yanmış;
Boşa akmadı inancım tamdır gözyaşlarım,
Yoktur kapısına yönelen hiçbir aldanmış…
Zulmetler içinde O bir gündüz güneşidir,
Pür-envâr o Cennet günlerinin bir eşidir;
İçten geçenleri itiraf edemem asla!..
Bu bir Leylâ tutkusu ve bir Ferhat işidir…
***