
Mâbedlerin Büyülü Dünyası veya Mâbed Medeniyeti-2
Mâbedler zinciri içinde, hükümdarlık remzi olarak koca koca tepeleri hatırlatan pek muhteşemleri olduğu gibi, sıradan insanlara işaret eden orta vüs’attekileri ve ince, zarif hâlleriyle çocuklar
Mâbedler zinciri içinde, hükümdarlık remzi olarak koca koca tepeleri hatırlatan pek muhteşemleri olduğu gibi, sıradan insanlara işaret eden orta vüs’attekileri ve ince, zarif hâlleriyle çocuklar
Bizim medeniyetimizin en önemli buudunu mâbed kültürümüz teşkil eder. Bizde mâbedler, bütün çevre ve müştemilâtıyla tamamen kendi medeniyet ve kendi kültürümüzün ürünüdür. Bu mâbedler, o
Çekme, çekip kendine bağlama, kendinden geçme ve rûhî heyecan sözleriyle ifadelendireceğimiz cezbe, tasavvuf ıstılahında; Allah’ın, sâliki kendine çekmesi, bundan doğan vecd hâli ve sâlikin beşerî
Varlığın özü, usâresi insan; kâinatların fihristi ve hülâsası da insandır. Mevcudatın merkez noktasını insan tutar; canlı-cansız diğer her nesne ise onun çevresinde iç içe halkalar
Şiddetli arzu, aşırı istek, marifet kaynaklı neş’e, sevinç ve hasret çekme manâlarını ihtiva eden şevk; sûfîyece, tam idrak ve ihata edilemeyen veya müşahede edilip de
Muvahhid mü’min, her şeyden evvel, her şeyden sonra, her şeyin önünde, her şeyin arkasında mutlak Mahbub, mutlak Maksud, mutlak Mâbud olarak Allah’a dilbeste olur; O’nu
Sinelerin düşmanlığa yenik düştüğü, ruhlarda bulantıların yaşandığı, kinin, nefretin bütün bütün azgınlaştığı, herkesin birbirinin kurdu hâline geldiği şu meş’um ve kapkara günlerde bizim, sudan, havadan
Mü’min; inanan, güvenen, emin bir geleceğe namzet olan, çevresine emniyet vaad eden ve iç içe farklılıkları bulunan özel konumlu bir âbide insandır. O, bütün bir
Sekîne; sükûn kökünden, vakar, ciddiyet, mehâbet, ünsiyet; ya da dalgaların dinmesi ve onun sakinleşmesi mânâlarına gelir ki, hafiflik, huzursuzluk, kararsızlık ve telâşın zıddıdır. Sekîne, tasavvuf