Bir Gönül İnsanı Portresi
Gönül insanı, ufku, inancı ve davranışlarıyla tam bir ruh ve mânâ kahramanıdır. Onun derinlik ve enginliği, bilgi ve müktesebatıyla değil; gönül zenginliği, ruh safveti ve
Gönül insanı, ufku, inancı ve davranışlarıyla tam bir ruh ve mânâ kahramanıdır. Onun derinlik ve enginliği, bilgi ve müktesebatıyla değil; gönül zenginliği, ruh safveti ve
Bir şeyden hoşlanma, haz duyma, cümbüş ve eğlence mânâlarına gelen “zevk”, sofiye ıstılahında, ilâhî tecellîlerin ilk esintileri ve şuhûd ufkunun yer yer zuhur eden vâridlerindendir
İnsan-ı Kâmilİnsan-ı kâmil, din ve diyanet adına örnek bir tiptir. İman, islâm, ihsan onun yol ve yörüngesi, Allah rızası hedefi, Hakk’ı sevip sevdirmek vazifesi, cennet
İnsanoğlunun yaratılışı varlığa farklı ve derin bir ses katmıştır; o, yaratılış ağacını tamamlama vadiyle gelmiştir dünyaya. Ruh ve cismin birleşik noktasına otağını kuran mihnet yurdunun
Hayatlarını Allah rızasını kazanma yolunda, O’nu sevip O’nun tarafından sevilme idealine bağlamış adanmışların en çarpıcı yanları, en önemli güç kaynakları, maddî-mânevî herhangi bir beklentilerinin olmamasında
İslâm dünyası, var olduğu günden bu yana, tarihin hemen hiçbir döneminde, şu andaki hâl-i pürmelâli ölçüsünde bir tâli’sizlik yaşamamış ve bilebildiğim kadarıyla, bu seviyede asla
Vecd u tevâcüdün sonunu hayret ve heymanla noktalamıştık. “Hayret”e daha önceki bölümlerde anlatıldığı mülâhazasıyla temas etmeyecek; fakat onun bir başka varyantı sayılan “dehşet”le, makam olmasa
Bir şeyin aslı, esası demek olan hakikat, görülen, duyulan ve akledilip kavrananın ötesinde neyin ne olduğunun, ne ifade ettiğinin ve neyi gösterdiğinin apaçık bilinmesi demektir.
İnsan benliğini bütünüyle iştiyakın sarması; hâlin, akıl, mantık ve muhakemenin önüne geçmesi diyebileceğimiz vecd, Cenâb-ı Hakk’ın, kulunun kalbine sürpriz bir teveccühü ve beklenmedik bir vâridatıdır.