Vefalı Ablalara ve Kızlara…

Geçen yılki 11 Ekim Dünya Kız Günü’nden benim de haberim Michelle Obama’nın instagram paylaşımıyla olmuştu.

Paylaşım bir videoydu. Güne özel yazılmış bir şarkı ve eşlik eden dört kız çocuğu. Görünüşlerinin anlattığı kadarıyla Afrikalı, Güney Amerikalı, Uzak Doğulu ve Orta Doğulu dört kız çocuğu. Videonun ana teması “kız çocuklarının okula gitmesinin önemi.”

Videoyu tekrar tekrar izledim. Fark ettim ki defalarca sebepsiz bir gülümseme ile izlememin sebebi var; ablalarım… Evet, bu video bana ablalarımı çağrıştırmıştı, çünkü okumak ve üniversite deyince aklıma ilk gelen husustur; o zamanki kızlar, yani ablalarım. Hayatıma bir şekilde değmiş, değiştirmiş, güzelleştirmiş, kimi zaman zorlaştırmış, ufuk açmış, bazen limitler koymama sebep olmuş ablalarım…

Hepinizi seviyorum, çünkü biliyorum ki 80 sonrası kızların okumasında en önemli katalizör sizdiniz. Başlaması için motive ederek, devam etmesi için destek vererek…

Binlerce aile sizlere güvenerek kızlarını üniversiteye, terör var demeden doğuya, şehir hayatında kaybolur demeden batıya gönderdi. Biliyorum, çünkü ben de o kızlardan biriyim.

Aileler kızlarını üniversiteye yazdırmaya, “Orada mutlaka ablalar vardır” diyerek yola çıktı.
“Ben başka yere güvenemem; kızımın burada kalmasını istiyorum” cümlesini ne çok kez duymuştur yurt müdürü, ev sorumlusu kız kardeşlerim.

Evini, yurt odasını paylaştığı kız kardeşi, harama girmesin diye dualar eden, aralarındaki uhuvvet artsın diye “melekçilik” oynayan (bilenler gülümsedi bile), kız kardeşinde gördüğü bir durumu, gönül kırmadan nasıl ifade etsem, diye karnına ağrılar giren…

Tatilini, cep harçlığını, sabrını, enerjisini kız kardeşleri için gönüllü olarak veren… Ablalarım, kız kardeşlerim sizleri çok seviyorum. (Size olan sevgim bana bazı şeyleri hatırlatma gereği uyandırdı, kusurum varsa hakkınızı helal edin).

Derdim sadece geçmişe güzellemeler yapıp ruhları kısa süre de olsa andan uzaklaştırarak rahatlatmak değil. Tam aksine amacım; nerdeyse üç nesil boyunca kız çocuklarının Müslüman bir coğrafyada okumalarına vesile olduğunuzu hatırlatarak, geçmişin gücünü kendi geleceğinizin bugününde ve her gününde kullanmanıza vesile olmak. Çünkü sizin yaptıklarınız, sosyolojik çapta devrim niteliğinde. Abartmıyorum; dünyada kızların eğitimini neredeyse hayatının gayesi haline getirmiş kaç kişi var?

Sizler yüzbinlerce kızın okumasına; bazen bisküvili pasta yaparak, bazen matematik anlatarak, bazen dua ederek, bazen naz çekerek, bazen de harcamanızdan kısıp burs vererek vesile oldunuz. Bunları şimdiki halinizden daha tecrübesizken başardınız.
Hâl böyleyken, şimdi neler yapabileceğiniz benim hayal dünyama sığmaz…

Bırakın geride kalanları, bırakın eski unvanları, önlükleri, evleri, mutfak eşyalarını…

Bu yükleri taşırken geleceğinizi yeniden inşa edemezsiniz çünkü.

Yüzbinlerce kızın okumasına vesile oldunuz, şimdi kendinize vesile olun. Tekrar kendiniz olduğunuzda göreceksiniz o devrimi tekrar yaşar hale geldiğinizi.

Evet, şimdi kim bilir, bu yazıyı hangi aklınıza gelmeyecek yerlerde, hangi şartlarda okuyorsunuz, dinliyorsunuz.
Yaşadıklarımız, yaşananlar…
Çok acı, biliyorum, çok acı…

Geride bıraktıklarımız, hala kopamadıklarımız, zorla elimizden alınanlar, maruz bırakıldıklarımız… Yüreğimiz daralıyor…

Ama düşünün Hypatia’yı, Marie Curie’yi, Hz. Hacer’i, Katherine Johnson’ı ve en çok da o kızı, yani diğer kız kardeşleri için (büyük ihtimalle krem renkli pardösüsüyle) oradan oraya koşturan kendinizi. Ne yapardı bu kız kardeşlerimiz şu an bizim yerimizde olsalardı, neleri yapmamızı öğütlerlerdi?

Herhalde Hz. Hacer bize, “Otur oturduğun yerde, yerden su mu çıkacak sanki?” demezdi…
‘Bir yıl sonraki sen’ kapıdan gelip şu andan itibaren yaptığın bir şey için sana teşekkür etse, bu ne olurdu? Onu katmaya başla hayatına. Herhalde, yapmadığın şeyleri, yapmamaya devam etmen bir çözüm değil.

Sevgili ablalarım, kız kardeşlerim; hepinizi içinizdeki (oluşturucu, dönüştürücü, iyileştirici, geliştirici, güzelleştirici) gücü uyandırmak için öpüyorum… 

Sevgiyle…

Geçen yıl dünya kız çocukları gününde yazdığım yazı…
Ablalara ve hepimizin içindeki kafası karışık, muhtemelen saçı da karışık kıza, armağan ediyorum…

Bu yazıyı paylaş