Bir eylül sessizliğiydi adım,
Yere düşen her yaprakta kaybolan;
Altın sarısı, bazen kızıla çalan…
Yorgunluğu hafifliğinde gizli,
Rüzgârlarla savrulan
Narin bir yaprak!
Bir eylül dinginliği gözlerime dolan,
Ağaçlara veda eden yeşilin usulca sararması gibi,
Ay ışığında parlayan hafif dalgalı bir deniz belki…
Matem havasında geçiyor önümden mevsimler;
Dursun isterken bütün bu kayboluş,
İnadına savruluyor rüzgârda yaz boyu hevesler…
Bir eylül sevdası benimki,
Dünyaya gelişimi kutlayan!
İşte bu yüzden ben;
Bütün mevsimler eylül olsun, isterim.
Bütün eylüller adımla anılsın,
Kızıl yapraklar başıma konsun…
Altın sarısı manzaralara sadece ben bakayım,
Kurumuş yapraklarda ben yürüyeyim,
Rüzgârında ben savrulayım, isterim.
Ama eylül sevdası hep yaz gibi kalsın,
Hazan günleri hiç kışa dönmesin;
Sonbaharı hep nevbaharlar karşılasın…
Benimki sadece bir eylül sevdası!
Ve bir eylül sessizliğinde yüreğim;
Nasıl bir ağaç umudunu keser de yaprağından,
Öyle çekilir huzur damarlarımdan.
Usulca veda eder ya koca gövdesi narin sevdiğinden;
Yere düştüğünde görürsün yaprağın çelimsizliğini…
İşte öyle veda eder belki uçarı heveslerim,
Usulca kimseye bildirmeden;
Güzelim yaz gecelerinden, yıldızlı gökyüzünden…
Eylül gelir de anlar bütün benliğim yalnızlığı,
Tâ iliklerime kadar yalnızlık,
Bulutlu sonbahar akşamları, belki biraz yağmur!
Zaten eylül demek bu değil midir?
Biraz yalnızlık, biraz da kızıllık…