Fizik Penceresinden Hayata Bakış

“Hayat bisiklete binmek gibidir. Dengeyi korumak için hareket hâlinde olmak gereklidir.”[1]
Albert Einstein

Fizik kanunları, yaratılış kanunlarıdır. Bu kanunların günlük hayatta ne işe yaradığı sorusuyla hemen hemen hepimiz muhatap olmuşuzdur. Einstein’ın yukarıdaki sözünde olduğu gibi, fizik kanunlarından ve bazı ilmî tespitlerden yola çıkarak hayata ve insana dair bazı çıkarımlarda bulunabiliriz. Bu tür akıl yürütmeler ve kıyaslar hem ele aldığımız bir konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak hem de örneklendirme metoduyla vereceğimiz mesajın hafızalarda kalmasını sağlayacaktır.

Elastik Limit ve Sosyal Deformasyon

Elastik limit veya gerilme dayanımı, yüklemeye maruz elastik bir materyalin şekil değiştirmeden önceki son noktasını ifade eder. Bu noktadan sonra cisim artık dayanamaz, şekil değiştirir veya kırılır. Bükülmeye devam edilen bir cetvelin, bir noktadan sonra kırılması buna bir misaldir.
Benzer şekilde, her insanın kaldırabileceği bir yük, her toplumun da gerilebileceği bir sınır, yani esneyip ilk haline dönemeyeceği noktaları vardır. Gerilimlere maruz kalan kişilerin veya toplumların bir noktadan sonra, üzerlerindeki yük kalksa da kısa vadede eski hallerine dönmeleri zordur. Maalesef bir takım menfî tahribatlar, telafisi kolay olmayan bu tür değişimlere göre tasarlanır.

Yüzey Basıncı ve Zorlukların Paylaşılması

Basınç, birim alana dik olarak tesirde bulunan kuvvet olarak tanımlanır. Kuvvetin aynı kalması şartıyla, etki ettiği yüzey alanı genişlerse basınç azalmış olur. 100 çivinin çakılı olduğu bir yatak üzerinde yatan bir Hint fakiri, aslında vücut ağırlığını 100 bölüme dağıttığı için fazla acı hissetmez.
Bu prensipten hareketle baskıların ve acıların geniş kitlelerce paylaşılması, üzerlerindeki kuvvetin tesirini azaltır diyebiliriz. Hayatta hadiseler her zaman düz bir yolda ilerlemez, inişler ve çıkışlar vardır. Bazen dikenli çalıları ve sarp tepeleri aşmak gerekir. Hakkın değil de kuvvetin hâkim olduğu zamanlarda, aynı duygu ve düşünceyi paylaşan insanların kenetlenmesi ve tek vücut hâline gelmesi, bu yüksek basıncın tesirini hafifletecektir. Bu birliktelik, kara batmadan yürümeyi temin eden kar raketleri gibi, zor şartlarda yola devam etmeyi kolaylaştırır.

Yoğunluk ve İç Derinlik

Yoğunluk (kesafet, özkütle), birim hacimdeki madde miktarıdır. Aynı hacimdeki iki maddeden kütlesi fazla olanın yoğunluğu daha fazla demektir. Bir başka ifadeyle, aynı kütledeki iki cisimden daha fazla yer kaplayan cismin özkütlesi daha azdır. Bu nicelik her maddenin kendine has özelliğidir. Mesela 1 kg pamuk 400 litre, aynı kütledeki, yani 1 kg demir ise 0,13 litre hacme sahiptir.

Benzer şekilde; makamları veya sahip olduklarıyla çok yer kaplayan nice kişiler vardır ki devasa görünüşlerine rağmen içleri boştur. Dikkat çekmeyen nice kimseler de vardır ki gönülleri ve ilimleri ile çok derindir.

İbrahim Hakkı Hazretleri büyük oğluna şu nasihatte bulunur:

 

Harabât ehline hor bakma Şâkir,

Defineye mâlik virâneler var!

Sıvı Basıncı ve Mesuliyet Duygusu

Bir sıvı sütununun tabanındaki basınç, sıvının yoğunluğuna, yer çekimi ivmesine ve sıvının bulunduğu kabın tabanından yüksekliğine bağlıdır.  Sıvının özkütlesi ve yer çekimi sabit kabul edilirse, basınç derinlikle doğru orantılıdır. Mesela, su basıncı derinlere inildikçe her 10 metrede 1 atm (açık hava basıncı) artar.

Bu fizik kanunu, hayatta mevki ve sorumluluğun derinliğine göre insanlardaki manevî yükün de artmasını akla getirir. Bazen aynı seviyede olan iki insandan birisi, bu basıncı veya mesuliyet duygusunu daha fazla hisseder, çünkü o insanın kıvamı, sıvının yoğunluğuna benzer şekilde, daha fazladır. Yüzeyde kalmak kolaydır. Derinlerdeki incilere talip olanlar ise her metrede imtihanın daha da şiddetleneceğinin farkındadırlar.

Kütle Merkezi ve Problem Çözme Becerisi
            Bazı kişiler nehir kenarlarında bulunan farklı büyüklük ve şekillerdeki taşları üst üste koyup dengeleyerek fotoğraflarını çeker. Her cismin ya da sistemin izafî olarak kabul edilen bir kütle merkezi vardır. Bir cisim farklı noktalardan dikey olarak asılırsa bu noktalardan çizilen izafî çizgilerin hepsi bir noktada kesişir. Büyüklüğü ya da şekli ne olursa olsun, kütle merkezi üzerinde her cisim ve sistem dengelenebilir.
Bu açıdan bakarsak, hayatta karşılaştığımız farklı problemleri, şekli veya ağırlığı ne olursa olsun, askı iz düşümlerinin kesiştiği noktadan dengeleyebiliriz. Yeter ki sebeplerin kesiştiği noktaları bulalım ve doğru noktadan destekleyelim.

            Elektrik Sigortası ve Fedakârlık
Elektrik devrelerinde kullanılan sigortaları biliriz. Kısa devre veya voltaj düzensizliklerinde, üzerlerinden geçen fazla akımla yanarlar ve devrenin geri kalanını bu şekilde korur, güvenliği sağlamış olurlar.
Bazı insanlar da kendilerini feda eden sigortalar gibidir. “Biz yanalım ki âlem kurtulsun.” derler ve bir paratoner gibi yıldırımları üzerlerine çeker, başkalarının selameti için bütün gerilimlere göğüs gererler.

Ağır imtihanlar ve baskılar sonucu ferdî ve içtimaî sarsıntılara, tedavisi zor deformasyonlara maruz kalmış olabiliriz. Böyle zamanlarda, baskının hafiflemesi adına acıların paylaşılması ve tesirinin hafifletilmesi gereklidir. Bu da ancak iç yoğunluğa sahip, başkasını nefsine tercih eden, gerekirse kendini feda eden diğergamların gayretiyle olacaktır. Böyle insanlar, bulundukları konumun hakkını verme adına, sorumluluk duygusuyla hareket ederler. Yük ne kadar ağır olursa olsun, ortak akla başvurup fıtrî kanunlara riayet ederek problemlere makul çözümler bulurlar.

Bediüzzaman Hazretleri; fiillerimizi Allah’ın (celle celâluhu) sevdiği ve razı olduğu şeylere uygun hâle getirmek için, “âdetullah” veya “sünnetullah” olarak adlandırılan yaratılış kanunlarına riayet edilmesi gerektiğine dikkat çeker: “Tevfîk isterseniz, kavanîn-i âdetullaha (fıtrî kanunlara) tevfîk-ı hareket (uygun hareket) ediniz; yoksa, tevfîksizlikle cevab-ı red alacaksınız.”[2]
Tekvinî kanunlar, ferdî ve içtimaî dersler almak için ilham kaynağı olabilir. Yeter ki hedeflerimiz doğrultusunda dengede kalmak ve devrilmeden yol almak için bisikletimizin pedallarını çevirmeye devam edelim.

 

Dipnotlar

[1] Einstein’ın oğlu Eduard’a, 5 Şubat 1930’da yazdığı bir mektuptan: Walter Isaacson. (2007). Einstein: His Life and Universe. New York: Simon & Schuster.

[2] Divân-ı Harb-i Örfî; Dinî Ceride, no. 77, 5 Mart 1325 (18 Mart 1909).

Bu yazıyı paylaş