Mikro Sanat Eserleri Bakteriler

Yeryüzünde bakterilerin olmadığı bir ortam hemen hemen yoktur. Vücudumuzda, soluduğumuz havada ve içtiğimiz suda bakteriler mevcuttur. Bağırsaklarımızda ve derimizde hücrelerimizin sayısından yaklaşık iki kat daha fazla bakteri vardır. Bu mikroskobik canlılar çoğunlukla dosttur ve tabiatta istihdam edildikleri yerleri düşünürsek, ekosistem dengelerinde çok önemli vazifeler görürler. Muhsin (minnet etmeden veren) Rabbimizin lütfettiği birçok hususiyete sahip oldukları için farklı alanlarda ciddi görevleri yerine getirirler.
Yoğurdun mayalanmasında, peynir ve sirke yapımında, yediğimiz gıdaların bağırsaklarda işlem görmesinde, dökülen yaprakların ve ölen her türlü canlının çürümesinde, organik atıkların, hatta plastiklerin geri dönüşümünde, atık suların arıtılmasında, madenlerin saflaştırılmasında, kirli havanın temizlenmesinde, enerji üretiminde ve daha birçok alanda istihdam edilirler.
Başta temizlik olmak üzere sağlık kurallarına uyulmadığı takdirde ortaya çıkan zatürre, tüberküloz ve kolera gibi çok sayıda hastalığın sebebi de bakterilerdir. İmtihan gereği hastalıklara sebep olma vazifelerine karşılık sabreder ve şükredersek “menfi ibadetlerden” sayılan hastalıklar, bir açıdan da manevî terakkimize vesile olurlar.
“Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor. Sermaye-i ömrünü bâd-ı heva boş yere sarf ettiriyor. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki: “Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.”
Gözle göremediğimiz tek hücreli, basit zannedilen bu mikroskobik varlıkların hikmetini; bilim ilerledikçe, teknolojik aletler geliştikçe daha iyi anlamaktayız. Buradaki “basit” tabirinden, bir bakterinin tesadüfen gelişebilecek bir molekül kümesi olduğu akla gelmesin. Tam aksine bu minicik canlılar, yeri geldiğinde koca bir insanı veya fili bile yere serebilir. Taşıdığı moleküler makineler, DNA ve RNA şifreleri, yaşaması için gerekli “organel” isimli kompleks moleküler cihazların faaliyetleri tefekkür edilerek bu mikro âlem sakinlerinin ne kadar müthiş canlılar olduğu daha yakından incelenebilir. Âlemlerin Rabbinin bu mikro canlılara verdiği özelliklere yakından bakalım.
Kanser İlaçlarının Taşıyıcısı
Columbia Üniversitesinden araştırmacıların neşrettiği bir makaleye göre, sağlığa faydalı (probiyotik) bazı E. coli bakterileri, kanserli tümörleri bulup içinde yaşayabiliyor. Bu türler, kanser ilaçlarını tam hedefe göndermek için taşıyıcı olarak kullanılabilir. Diğer bir tabirle, kanserli hücrelerin içine bir nevi Truva atı olarak gönderilebilir. Bu konuda yapılan bir araştırmada, E. coli bakterilerine eklenen DNA’larla bakteri içinde kanserle savaşan moleküllerin üretilmesi sağlanmakta, sonra da bu bakteriler, tümör içine yerleşip çoğaldıktan sonra parçalandığından, tümörün içi savaşçı antikor moleküllerle dolmaktadır. Neticede kanser ilacı olarak kullanılabilecek, yutulabilen bir E. coli üretilmektedir. Bilim insanları, bu konuda fareler üzerinde yapılan bir çalışmanın başarılı olduğunu kaydetmiştir.
Yenilenebilir Biyoyakıt
Manchester Üniversitesinden Prof. Nigel Scrutton ve meslektaşları, birçok bakteride bulunan FAP enziminde değişiklik yaparak bakterilerin fermantasyonla (mayalanma ile) organik atıkları parçalayıp propan gazı üretmelerini gerçekleştirdi. Propan gazı ocaklarda, kaloriferlerde ve taşımacılıkta kullanılan, ticarî değeri yüksek bir yakıttır. Araştırma grubu, daha önceden bilinen bu metotta Halomonas bakterilerini kullanarak maliyeti çok düşürdü. Normalde çelikten imal edilen ve pahalı olan sistem, tuzlu suda hayatta kalabilen bu bakterilerle basit plastik kaplarda bile yapılabilmektedir.
Bu konuda başka bir araştırma ise Massachusetts Üniversitesinde yapıldı. Araştırmacılar Sporomusa bakterisi ile yaptıkları deneyde, ortama elektrik verirken gıdaları olan hidrojeni çekerek onları aç bıraktılar. Bir süre sonra bakteriler elektronları yakalamaya başlayarak ortamdaki karbondioksiti asetata dönüştürmeye başladı. Asetat, endüstride biyoyakıt ve plastiğe çevrilebilen çok önemli bir kimyevî maddedir.
Su Arıtma ve Elektrik Üretimi
Atık suların geri dönüşüm maliyeti yüksektir. Atık sular pompalarla sürekli havalandırılmak zorundadır. Cambrian Innovation firmasının geliştirdiği bir teknik sayesinde atık suların temizlenmesinde harcanan enerjiden daha fazlası üretilebilmektedir. Bol miktarda karbonhidrat ve protein ihtiva eden atık sular, enerji üretmek için büyük bir potansiyele sahiptir. Firmanın geliştirdiği teknikte, oksijensiz ortamda üreyebilen bakterilerden istifade edilmektedir. Bu bakteriler sayesinde pompalara ihtiyaç duyulmamakta, gerekli olan oksijen bakteriler tarafından üretilmektedir. “Geobacter” ve “Shewanella” adını verdikleri bakteriler vesilesiyle de ısı ve elektrik üretiminde kullanılan metan gazı elde edilmektedir.
Havadan Besin Üretimi
Finlandiya merkezli Solar Food firması, hidrojenle beslenen bakterileri kullanarak karbondioksiti proteine dönüştürme konusunda bir proje yaptı. Araştırmacılar, bu yolla bakterilerin bütün dünyayı besleyebileceğini düşünüyor. Ticarî sebeplerden dolayı hangi tür bakteriler kullandığını açıklamayan firmanın bir yetkilisi, güneş panellerini kullanarak su moleküllerinden bakterilerin gıdası olan hidrojeni elde ettiklerini söylüyor. Bakteriler bu hidrojeni kullanarak karbondioksiti yüksek kalitede proteine çeviriyor.
Madenlerde Saf Altın Elde Etme
Bir grup Alman ve Avusturyalı bilim insanının araştırmasına göre, ağır metal ihtiva eden toprakta yaşayan ve genelde bakır elementi ile beslenen C. metallidurans adlı bakteri, saf altın elde etmek için de kullanılabilir. İnsanoğlu için zehirli olan ağır metaller, bu bakteri için gıda olarak ihsan edilmiştir. Bilim insanları, bakır minerallerinin yanına altın ihtiva eden cevherler koyarak bakterinin tepkisini incelediler. Hücre içindeki bir takım kimyevî reaksiyonlar neticesinde bakteriler, nanometre boyutlarında bakır ve altın parçaları ürettiler. Normalde bakır için “CupA” adlı bir çeşit enzim salgılayan bakteriler, bu sefer “CopA” isimli başka bir enzim üreterek bu değerli elementleri saf halde dışarı attılar.
Plastik Geri Dönüşümü
İngiltere’deki Hull Üniversitesinde yapılan bir araştırmada, PET plastiğini çözebilen, yani onunla beslenen bir bakteri türü keşfedildi. Buradaki asıl başarı; PET’i yapı taşlarına ayrıştıran bakteri enzimlerinin tespitidir. Gerekli enzimler olmadan vücut belirli besin kaynaklarına ulaşamaz. Mesela bazı bakteriler selülozu sindirebilirken bağırsağında selülaz enzimi olmadığı için insan bunu yapamaz. Araştırmacılar bakterinin DNA’sında PET sindiren enzimden sorumlu olan geni tanımlandı. Ardından bu enzimden daha fazla üretmeyi başardılar ve bu enzim ile PET’in parçalanarak zararsız organik maddeler olarak tabiata kazandırılabileceğini gösterdiler.
Gördüğümüz gibi, bakterilerle ilgili çalışmalar artarak devam etmektedir. Özelliklerini ve yaratılış hikmetlerini anladıkça onlardan daha çok istifade edeceğiz.
İçimizdeki Evcil Hayvanlar
Bakteriler, bulunduğu ortamın sağlıklı veya hastalıklı olmasına hizmet edebilir. Bağırsaklarımızın sağlığı çok önemlidir. Çünkü bağışıklık sistemi hücrelerimizin yaklaşık %70’inin üretilmesinde bağırsaklarımızın payı vardır. Bağırsaklarımızın sağlığı da içindeki bakteri florasının kalitesine bağlıdır. Bir insan bağırsağında yaklaşık 200 gr bakteri vardır.
Bağırsaktaki bakterileri “içimizdeki evcil hayvanlar” olarak tanımlayan Dr. Megan Rossi; onların beslenmesi ve bakılması gerektiğini, sürekli aynı şeylerin yenilmesi durumunda, bakteri florasının kalitesinin düşeceğini dile getirmektedir. Derimizde yaşayan bakteriler neredeyse bütün vücudumuza dağılmış olup bazı bölgelerde mantarlarla mücadele halinde olabilirler. Kafa derimizde kepek üreten, ter ve yağ salgılarını parçalayıp kir ve koku oluşturan, dişlerimizden midemize kadar (Helicobacter pylori gibi) farklı yerlerde hastalık yapabilen bu canlıların; kendilerine göre ekosistemleri ve görevleri vardır.
Dil floramızdaki bakterilerin görevi, midedeki zararlı bazı mikropları öldürmektir. Bu bakterilerin çalışma sistemini şöyle özetleyebiliriz: Yediğimiz yeşil yapraklı gıdaların içinde bulunan nitrat, dilin arka kısmında, oksijen erişemeyen yarıklarda bulunan bakteriler tarafından nitrite dönüştürülür. Üretilen nitrit, tükürükteki asitle bir araya geldiğinde tekrar form değiştirir ve mikrop öldürücü etkisi olan nitrik oksit yaratılır. Araştırmacılar bu bakterilerin varlığını yakın bir zamanda keşfetmiştir. Ancak insanoğlu var edildiğinden beri nitrit üreterek mikroplardan koruyan bu bakteriler vardır. Yemek yerken hiç aklımıza getirmediğimiz bu sistemde olduğu gibi, Rabbimiz insanı bildiği ve bilmediği pek çok şeyden korumaktadır.
Tabiatta da bakterilerin hayatî vazifeleri vardır. Mesela çok önemli bir hadise olan azot devr-i daiminde büyük rol oynarlar. Tabiattaki canlılığın sürdürülebilmesinde toprağın azotu tutması, canlılar için vazgeçilmez bir unsurdur. Azot, bakteriler tarafından havadan doğrudan indirgenir. Ayrıca atmosferdeki azot, başta yıldırımlar olmak üzere yağmur gibi çeşitli vesilelerle toprağa iner. Topraktaki bakteriler, azotu bitkilerin kullanabileceği bir hâle getirmede istihdam edilir. Yüksek yapılı bitkilerin en fazla ihtiyaç duyduğu besin elementi azottur. Bitkiler azotu doğrudan havadan alarak kullanamaz, bunun için topraktaki azot bakterisi yoğunluğu çok önemlidir. Bu bakteriler, bünyelerine aldıkları azotla beraber bitkilerin köklerinde açılan özel kapılardan içeri girer. Böylelikle azot, canlı vücuduna geçer ve hayat bulur. Bitkilerin proteinleri olarak insan ve hayvan bünyesine geçen azot, canlıların ölmesiyle tekrar toprağa döner. Azotu toprağa inorganik gübre olarak verdiğimizde, iki ay içinde bitkide kullanılmayan miktar ya gaz şeklinde çıkar ya da yıkanarak kaybolur. Fakat bakteriler yoluyla elde edilen organik azot kalıcıdır; daha sonraki dönemlerde bitkinin istifadesine hazır hâlde toprakta bekler.
Mâhir bir kimyager, harika bir dönüşüm makinesi veya usta bir sarraf gibi istihdam edilen bakteriler, gelecek yıllara damgasını vuracak potansiyeldedir. Bu alandaki araştırmalar devam ettikçe bakterilerin varoluş hikmeti daha çok anlaşılacaktır.
Dipnotlar

Bu yazıyı paylaş