Fizik, kâinat kitabını okuyup anlamamıza yardımcı bir sözlük, madde ve enerji arasındaki baş döndüren âhengi aklımıza yaklaştıran bir gözlük gibidir. Albert Einstein’a göre, “Bilimin tamamı, günlük düşüncenin saflaştırılmasından başka bir şey değildir.”[1] Acaba hadiselere fizik penceresinden bakarak bazı sosyal prensiplerle kesişen noktalar bulabilir miyiz?
Eylemsizlik ve Değişime Direnç
Eylemsizlik ya da atalet, bir mânâda değişime dirençtir. Net bir kuvvetin tesirinde olmayan bir cisim, duruyorsa durmaya, hareket halinde ise hareketine sabit hızla devam etmeye meyillidir. Duran bir cismi hareket ettirmek ya da sabit hızla giden bir cisme ivme kazandırmak için net bir kuvvet gerekir. Cisimler kütleleri ile doğru orantılı olarak bu değişime direnirler. Benzer şekilde, bir kez hızlanmış bir cismi de yavaşlatmanın veya durdurmanın bir bedeli vardır, yani dışarıdan bir kuvvet uygulamak gerekir.
Şahsî ve sosyal pek çok meselede de değişime direnç görülür. Müspet değişimler, iradenin hakkını vererek mevcut ataleti kırmayı gerektirir. Bir kere bu direnci aşarak yol almış birinin ya da hareketin de durdurulması kolay değildir. Önemli olan, o ilk hızı vermek ve yola devam etmektir.
Işığın Kırılması ve İstikamet
Işınlar daha yoğun bir ortama geçerken yavaşlar ve doğrultusunu değiştirir. Buna ışığın kırılması deriz. Ancak iki saydam ortam arasındaki yüzeye dik olarak gelen ışınlar müstesnadır. Onlar kırılmadan, düz bir şekilde yollarına devam ederler.
Bu tür ışık demetleri gibi, değişen hadiseler karşısında dik duranlar, ortam ve süreçlerin yoğunluğu ve zorluğu ne olursa olsun istikametlerini bozmazlar. Belki hızları azalır, ama yönlerini değiştirmez ve hedefe doğru ilerlemeye devam ederler. Zira böyle zor durumlarda önemli olan, en yüksek verimi elde etmek değil, o an yapılması gerekeni yapmaktır.
Carnot Çevrimi, Enerjinin Korunumu ve Mutlak Verim
Termodinamiğin ikinci kanunu ve ideal Carnot çevrimi, bir motor için elde edebileceğimiz en yüksek verimi hesap etmek ve farklı sistemlerle karşılaştırmak için kullanılır. Carnot çevrimine göre, çalıştığı sıcaklık değerleri bilinen bir motor, hesaplanan verimlilik değerini aşamaz, dolayısıyla bu teorik değere en yakın sistemi kurmak, ideal bir hedeftir. Sürtünme sebebiyle oluşan ısı enerjisi kaybı, bu verimi düşüren bir unsurdur.
Şahsî ve sosyal hayatımızda da hedeflerimizi belirlerken bu prensibi hatırlayıp %100 verim elde etmenin teoride bile mümkün olmadığını düşünebiliriz. Önemli olan, fıtrî kanunlarla uyum içinde, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmaktır. Her zaman bir enerji dönüşümü ve bu dönüşüm sebebiyle kullanılamayan bir enerjinin kaybı söz konusudur. Enerji, bir mânâda iş yapabilme kapasitesidir. Mekanik enerjinin korunumu prensibi, bizlere bir iş yapılırken enerjinin yok olmadığını, sadece bir türden diğerine dönüştüğünü izah eder. Mesela, yayını geren bir okçu, depoladığı potansiyel enerjinin oka hareket verecek kinetik enerjiye dönüşmesine sebep olur. Yapılan bu iş, aslında depolanan enerjinin başka bir enerjiye dönüşmesidir. Kısacası, çekiç havalanacak, pil dolacak, yay gerilecek ki faydalı bir iş üretilsin ve bu depolanan potansiyel, hareket enerjisine dönüşsün. Hayatta müspet işler yapmak için önce beslenmek, dolmak, enerji depolamak, sonra da bu potansiyeli müspet harekete ve aksiyona dönüştürmek gerekir. Her hareket, hâl ve sözün, kendi cinsinden bir tesiri vardır ki bu da hareket kanunlarından etki tepki prensibiyle uyuşmaktadır.
Etki Tepki Prensibi
Newton’un üçüncü hareket kanunu, her kuvvetin kendi cinsinden, aynı büyüklükte, fakat zıt yönde bir eşinin olduğunu ifade eder. Her etki için bir de tepki kuvveti bulunur. Bir silahın ateşlediği mermiyi ileri iterken geri tepmesi ya da kürekle çekilen bir kayığın ilerlemesi bu şekilde gerçekleşir. Etki ne kadar büyükse tepki de aynı oranda büyük olur.
İyi veya kötü duyguların muhataplarda karşılık bulması da buna benzer. Devamlı gülümseyerek selam veren birine bizim de benzer duygularla mukabelede bulunmamız gibi… Saygıyı karakter haline getirenlere genellikle saygı duyulur. Zulmeden karşılığını bulur. Nankörlük eden mahrum kalır. Bu arada, şu önemli tespit de hatırda tutulmalıdır: “Yapılan bir kötülüğe karşı aynıyla mukabelede bulunmak zalimce bir kaidedir.”[2]
Radyasyon Çeşitleri
Radyoaktif maddeler; alfa, beta ve gama ışınları şeklinde yayılır. Alfa ve beta parçacık, gama ise elektromanyetik dalga mahiyetindedir. Aynı kaynaktan çıksalar da her birinin farklı özellikleri vardır. Tesir mesafeleri, geçişkenlik ve iyonize etme özellikleri farklıdır. Alfa parçacıkları havada üç ile beş cm mesafe kat ederek iyonize olurlar. Bir kâğıt parçasıyla bu parçacıkların önü kesilebilir. Beta parçacıkları havada birkaç metre ilerler ve ince bir kurşun levha ile durdurulabilirler. Gama dalgaları ise hemen hemen her şeyin içinden geçerler. İyonize etme tesirleri en az seviyede olsa da çok uzun menzile sahiptirler. Ancak kalın kurşun tabakalarla önleri kesilebilir.
Aynı kaynaktan gelse de sosyal hadiselerin bıraktıkları izler farklı olabilir. Kişiler üzerinde alfa, beta veya gama tesirine benzer tesirler görülebilir. Kimilerini sıyırır geçer ve havada buharlaşır. Kimilerinin derinliklerine kadar işleyip onlarda hayat boyu silinmeyecek izler bırakabilir. Kimi hadiseler ise tamiri zor sonuçlara yol açabilir.
Seyrettiğimiz bir filmin, dinlediğimiz bir sohbetin veya okuduğumuz bir kitabın kişiye göre tesirleri olabilir. İlahî feyiz, herkesin kabiliyetine göredir. Nisan yağmuru, sedefe düştüğünde inci, yılanın ağzına düştüğünde ise zehir olur.[3]
Dipnotlar
[1] Albert Einstein (1936). “Physics and Reality”, Journal of the Franklin Institute, 221/3, s. 349–382.
[2] “Hakiki ve Şeklî Müslümanlık”, www.ozgurherkul.org/kirik-testi/kirik-testi-hakiki-ve-sekli-muslumanlik/
[3] “Herkesin istidadına vabestedir âsâr-ı feyzi/Ebr-i nisandan ef’i sem, sadef dürdane kapar.” (Mîrî).