“Aranızda ölümü Biz takdir ettik. Sizi yok edip yerinize benzerlerinizi getirmeyi ve sizi bilemeyeceğiniz bir biçimde ve vasıfta yaratmayı dilersek, Bize mani olacak hiçbir güç yoktur.” (Vâkı’a, 56/60–61).
Apoptoz kelimesi Yunanca menşelidir; “bir şeyden ayrılarak düşmek” anlamına gelir. Terim olarak tıpta, “programlı hücre ölümü” anlamında kullanılır. Vücudumuzda hücre sayısının kontrolü, hücre çoğalması ve ölümü arasındaki denge apoptoz ile sağlanır. Apoptoz kelimesini 1972’de Kerr ve Wyllie tıp literatürüne kazandırmıştır.[1] Bu konuda binlerce araştırma yapılmış olmasına rağmen olayın mekanizması tam olarak aydınlatılamadığı için bu konuda çalışmalar devam etmektedir.
Apoptoz hadisesiyle, herhangi bir iltihabî reaksiyona yol açmadan, istenmeyen, hasarlı ve ömrünü tamamlamış hücreler ortadan kaldırılmaktadır. Apoptoza uğramış hücrede en belirgin değişiklik, idare merkezi konumundaki çekirdekte olur.[2] Hücre çekirdeğindeki DNA parçalanır ve ölen hücre, apopitotik parçacıklar hâlinde zarla kaplanır (paketleme). Bu parçacıklar da makrofaj isimli temizlikçi hücreler tarafından yutulur (fagositoz). Komşu hücrelere zarar vermeden, yaşlı veya hasarlı hücreler ortadan kaldırılmış olur. Buradaki en önemli husus, bütün bu faaliyetler olurken herhangi bir iltihabî reaksiyon meydana getirmeden, vücudun kendisini temizlettirecek bir sisteme sahip kılınmasıdır. Apopitotik hücreler daha sonra komşu hücreler tarafından fagositize edilerek ortadan kaldırılır. İşlem genellikle bir saatten daha kısa sürede tamamlanır. Apoptoz sırasında hücre içindeki atıkların dokuya zarar vermemesi için hücrenin zarı bozulmadan kalır ve atık maddeler hücre içinde paketlenerek ortadan kaldırılır.[3]
Apoptoz olayı anne karnındaki bebeklerde de görülmektedir. Bebeğin gelişimi esnasında tıpkı bir heykeltıraşın mermeri yontarak bir sanat eseri ortaya çıkarması gibi, bebeğin parmaklarının arasındaki perde eritilerek, göz kapakları yarılarak, kulak ve burun gibi organların fazla kısımları rendelenip törpülenerek genetik programındaki orijinal şekil ortaya konulur. Böylece fonksiyonunu tamamlamış çok sayıda hücre, yontulan mermerden dökülen kırıntılar gibi ortadan kaldırılır.
Her şey gibi, yaşlanma ve ömür de Rabbimizin ezelî ve sonsuz ilmiyle takdir edilir. Yaşadığımız sebepler dünyasında, bir hücrenin yaşlanmasının nasıl bir mekanizma ile yürütüldüğü henüz tam olarak tanımlanamamıştır. Hücrenin ömrünü (vazifesini) tamamlayıp tamamlamadığına karar veren küllî irade, şahıs ölçeğinde hangi biyolojik perde arkasında icraat yapmaktadır? Apoptoz programı genetik bir yazılım mıdır? Şayet cevabınız “genetik bir programlama” ise, hücrenin yaratıldığı andan, ortadan kaldırılmasına kadar her anının kontrol altında olması, yani hücrenin kendi başına bırakılmamış olması gerekir. O zaman sürecin bütününü, hayata ait bütün unsurları bilen ve kontrol eden sonsuz bir kudret olması gerekmez mi?
Genetik programlamaya[4] göre, insan ömrü kaç yıl yaşamaya göre programlanmıştır? Bilim dünyası bu sorunun cevabını ararken bazı peygamberlerin çok uzun yaşadıkları hususundaki bilgiler, ekosistemdeki değişiklikler de aklımızda bulunsun.
Toksinler, radyasyon, fazla elektron yüklü oksijen (O2–‚ oksijen radikalleri), çeşitli kimyevî maddeler, gıda boyaları ve koruyucu katkı maddeleri, makyaj ve temizlik malzemeleri, sentetik boyalar, margarinler, sigara ve alkol; apoptoza menfi tesir ederek vücudun fizyolojik olarak yenilenmesine engel olmakta ve erken yaşlanmaya yol açmaktadır.
Bilimsel çalışmalar arttıkça apoptozun sanıldığından da kompleks bir olay olduğu ve yaşlandıkça apoptozun hızlandığı tespit edilmiştir. Bu durum da çok hikmetli bir işleyiştir, çünkü insan yaşlandıkça bölünen hücrelerin arasında kanserli veya başka türlü arızalı olan hücreler de çoğalmaktadır. Bu bozuk hücreler apoptoz ile yok edilmeseydi, yaşlı insanlarda bilhassa kan kanseri, lenf dokusu hastalıkları ve bazı otoimmün hastalıklar çok daha fazla olacaktı. Yaşlandıkça apoptoz hızlanmasaydı, insan hayatı çok daha erken sona erecekti.
Muhteşem bir sanat eseri olan insan vücudunda apoptozu uyaran veya frenleyen bazı sinyaller keşfedilmiş, birçoğu da keşfedilmeyi beklemektedir. Uyarıcılar arasında ilk akla gelen, sitozolik enzimler olan kaspazlardır.Vücudumuzda istihdam edilen binlerce molekül gibi kaspazlar da aktif olmayan formda sentezlenip hücre içinde depolanmış hâlde hazır tutulur ve sebepler planında nasıl olduğu henüz bilinmeyen “hücrenin ölüm emri” gelince, aktifleştirilir ve yaşlı hücre, vücut sisteminin âhengini bozmamak için parçalanıp yok edilir.
Apoptoz, yaşlanan hücreleri ortadan kaldırarak vücudun yenilenmesine vesile olduğu gibi, virüslerin bulaştığı (enfekte olan) hücreleri de ortadan kaldırarak virüslerin çoğalmasına mâni olmaktadır.[5] Bu hikmetli icraat olmasaydı, 15 günde iyileşmenin görüldüğü basit virüs enfeksiyonlarında bile, geçmişteki veba salgınlarında olduğu gibi, kitleler hâlinde ölümleri görecektik. Ayrıca virüslerin sebep olduğu birçok hastalık kanserle sonuçlanacaktı.
Programlanmış hücre ölümü diyebileceğimiz apoptoz vesilesiyle, yaşlanan vücut daha iyi korunmakta, rahim temizlenmekte (kadınların aylık hâllerine benzer şekilde), her gün gıda emilimi ile yorulan bağırsak epitel hücreleri yenilenmekte, sürekli kan hücresi üreten kemik iliği tazelenmekte, akciğer, beyin ve karaciğer gibi hayatî organların hücreleri de yenilenmektedir.
Apoptozu hızlandırıp yavaşlatarak insan ömrü belli nispette uzatılabilir mi sorusuna cevap aramaya başlayan bilim insanlarına ipuçları olabilecek bazı bilgiler, Kur’ân-ı Kerim’de bulunamaz mı? Matematik modellerine göre, bazı bilim insanları, anatomik ve fizyolojik donanımına bakınca, insan ömrünün 120 yıl civarında olabileceğini öne sürmektedir. Kur’ân-ı Kerim’in sırlarla dolu Nur sûresinde, “bereketli bir zeytin ağacına” dikkat çekilir. Zeytin ağacının 1500–2000 yıl yaşadığını göz önünde tutup “Doğrusunu Allah bilir.” ifadesine sığınarak buradan sezilebilecek mesajlardan biri de şu olabilir: “Ey insanlar! Siz de başta kendi hayatınız ve sağlığınız için verimli işler yapabilirsiniz; haydi çalışın! Hayatınızın uzun olması için ok gibi (sağa sola, doğuya batıya sapmadan) düzgün yaşayın. Zeytin gibi uzun yaşayan ağaçlardan da (belki zeytinyağından) istifade edebilirsiniz.”
Özetle, insan ömrünün 120 yıla göre kodlandığı, ama çeşitli olumsuzluklar (sû-i istimaller) sebebiyle bu rakamın şimdilik 80’lerde olduğu söylenebilir. Yaşlanmayı geciktirmeye yönelik çalışmalar, antiaging (yaşlanmayı geciktiren) terimini de literatüre sokmuştur. Bugünkü bilgilerimize göre, yaşlılık önlenemeyen, ama geciktirilebilen bir süreçtir. İnsan doğarken ölüme kodlanmış olsa bile yaşlanmamak değil sağlıklı ve daha yavaş yaşlanmak mümkündür. Bunun için de beslenme, uyku düzeni, fizikî aktivite, stresten uzak durma gibi birçok hususa dikkat etmemiz gerekir. Güneş ışınlarından ölçülü faydalanma, bu ışınlara aşırı derece maruz kalmama, sigara, alkol ve uyuşturuculardan uzak durma da sağlıklı yaşlanma için dikkat edilmesi gereken hususlardır.
Dipnotlar
[1] Kerr JF, Wyllie AH, Currie AR. Apoptosis: a basic biological phenomenon with wide-ranging implications in tissue kinetics. Br J Cancer. 1972 Aug; 26(4):239–257.
[2] Wyllie A. 1998. A tidy death. Odyssey 4. 47–52
[3] David CN ve ark. Hydra and the Evolution of Apoptosis. Integrative and Comparative Biology, 45/4, August 2005, s. 631–638.
[4] Caotes PJ ve ark. The association between cell proliferation and apoptosis; studies using cell cycle-associated proteins Ki67 and DNA polymerase alpha. J Pathol 178: 71–77, 1996.
[5] Patrick B ve ark. Influenza: A Virus-Induced Apoptosis and Virus Propagation. Apoptosis. DOI: 10.1007/s10495-019-0157535.