Dağ Başımda Efkâr

Sevdiğim, görmen için gözden ıraman gerek
Yakınlaşır uzaklar ıradıkça giderek
Safa geldin, hoş geldin, ey bakışları derin
Ey yârim, nerde kaldın beklerken öldü yürek
Dağ başımda efkâr, çöktüm kendi içime
Sustuğum volkanlarım kaynıyor dirilerek
Kaldır at telâşları, tükenmez korkuları
Kaldır at kara mamba, kobra, çıyan, engerek
Ederi dokuz tahta yalan dünya semtinin
Yalan bütün lezzetler, sade kefenler gerçek
Dağı, çölü aşarken kinleri de örtelim
Ferhat’ça bir bileniş ve azim kazma kürek
Mesafeler çoğalsa, sürse de bu ayrılık
Feleğin çarkı durmaz, elbet devran dönecek
Varsın daha uzasın zamanın güzü, kışı
Uzasın fırtınalar bahar gelinceye dek
Sen mavi hayaller kur, yemyeşil düşlerde gez
Onarır kalbimizi düşlerindeki âhenk
Sabırla büyür ağaç ve insan ve umutlar
Çırak olalım sabra, kurşungeçirmez yelek
Ağladıkça kalbimiz temizler gökyüzünü
Yolumuza gül döker gökte gezen her melek
Önümüz deryaysa da karşı sahiller cennet
Esenlik dolsun için, çek kürekleri çek, çek
Sevdiğim yollardasın, gönlün yorgun ve ürkek
Unutma, yakınlaşır uzaklar can vererek

Bu yazıyı paylaş