Az Bildiğimiz Bir Meyve; Nar

Kur’ân-ı Kerim, kâinat kitabının tercümanı olarak, insanı ilgilendiren hemen her varlıktan bahsetmiştir. Kur’ân’ın bu mucizevî yönünü, gelişen ilimlerle birlikte keşfedilen nimetleri hakkıyla anlamak için, bahsi geçen her türlü varlığı incelemeye almak, bir tür ibadet hükmüne geçer.

Şu âyetlerde nar meyvesinden bahsedilmektedir:

Gökten su indiren O’dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve narbahçeleri yetiştiririz. Bunlardan kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Her birinin meyvesine, bir ilk meyve verdiğinde bir de tam olgunlaştıkları zaman bakın! Elbette bütün bunlarda iman edecekler için alınacak birçok dersler vardır.” (En’am, 6/99)

Asmalı ve asmasız (üzüm) bahçeleri, hurmaları, ürünleri çeşit çeşit ekinleri, zeytinleri ve narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde yaratan O’dur. Her biri meyve verince meyvesinden yiyin, hasat günü de hakkını (zekât ve sadakasını) verin; ama israf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.” (En’am, 6/141).

            Allah’ın koruması altında olan ve tek bir âyeti bile değişmeden günümüze ulaşan Kur’ân’da, nar gibi bir meyveden bahsedilmesi, üzerinde durulması gereken bir husus olarak araştırmayı beklemektedir. Bizler incelemesek bile, dünya durmamakta ve bilim insanları Kur’ân’daki âyetler ışığında, kâinat kitabını didik didik etmektedirler.

Nar (Punica granatum L.) ağaçları, subtropikal ve tropikal bölgelerde yetiştirilmektedir. En büyük üreticiler arasında İran, Hindistan, ABD, Türkiye, Mısır, İtalya, Şili ve İspanya bulunmaktadır. İtalya’da nar meyvesi üretimi yılda yaklaşık 60.000 ton olup üretimin en iyi olduğu yerler Apulia ve Sicilya bölgeleridir.

 

Narın Terkibi ve Muhtevasındaki Faydalı Maddeler

Narın toplam ağırlığının yaklaşık %50’si, flavonoidler gibi önemli aktif bileşik kaynakları olan kabuk ve meyveyi bölümlere ayıran zarlardan oluşur. Meyvenin yenilebilir kısmı, yaklaşık %50’sini oluşturur; bunun da %80’i etli kısımdan, %85’i su ihtiva eden tanelerden, %20’si de tohumların odun kısmından ibarettir. Çiğ olarak yenilebilen 100 gram nar meyvesinin 78 gramı su, 1,67 gramı protein, 1,17 gramı yağ, 18,7 gramı karbonhidrat (%10’u glikoz ve fruktoz), %1,5 pektin ve 4 gramı liften ibaret olup 83 kalorilik enerji verir. Bunların dışında mg ölçülerinde kalsiyum (10), demir (0,3), magnezyum (12), fosfor (36), potasyum (236), sodyum (3), askorbik asit (10,2) ve cholin de (7,6) bulunur.

Birçok meyveye has olan askorbik asit, sitrik asit ve malik asit gibi organik asitler ve fenolik asitler, flavonoidler ve antosiyaninler gibi fenolik bileşikler, elajitaninler ve proantosiyanidinler, narda bol miktarda bulunur. Narın tohumları, lipitler açısından zengindir. Ekstrakte edilebilen yağ, tohumların toplam ağırlığının %12–20’sidir ve linoleik asit gibi yüksek konsantrasyonda, çoklu doymamış yağ asitleri ile karakterize edilir. Tohumlarda ayrıca proteinler, vitaminler, lif, pektinler, şekerler ve fitoöstrojenler de bulunur.[1]

 

Bir Şifa Vesilesi Olarak Nar

Yapılan çok sayıda araştırmaya göre, nar bitkisinin meyvesi, sağlık açısından çok sayıda faydalı özelliklere sahip kılınmıştır. Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, oksidatif stres, hiperglisemi ve enflamatuar aktiviteler dâhil olmak üzere çeşitli hastalık risk faktörlerini önlemeye veya tedavi etmeye yardımcı olabilir. Narın polifenoller gibi bazı bileşenlerinin; potansiyel antioksidan, antienflamatuar (iltihap sökücü) ve antikanserojen (kansere karşı) etkilere sahip olduğu gösterilmiştir. Çalışmalar nar suyunun antioksidan kapasitesinin, şarap ve yeşil çaydakinin 3,5 katı, C vitamini ve E vitamininin ise 48 katı olduğunu göstermiştir.

Narın glisemik indeksi düşük olduğundan diyabetliler için sağlıklı bir seçimdir. Hücre tamirini uyaran unsurlar ve göz hastalıklarına karşı güçlü antioksidanlar bakımından ileri seviyededir. Nar suyu, makrofaj oksidatif stresini, serbest radikalleri ve lipit peroksidasyonunu azaltabilir. Ayrıca, nar meyve özü, kanserli hücre büyümesini önler ve antikarsinojenik etkilere yol açabilen apoptozu uyarır. Ek olarak, bazı iltihabî durumları gösteren maddelerin salınmasını durduran elajitaninler, iltihapları baskılayıcı tesir gösterir. Nar çekirdeği çiğnenebilir ve yenebilir. Böylece nardaki besin maddelerinin emilimini en üst seviyeye çıkarabilir. Nar çekirdeği, gastrointestinal hareketliliği teşvik edebilen, metabolizma hızını artırabilen, toksinleri (zehirleri) ve çöpleri giderebilen ve gastrointestinal sistemin sağlığına çok faydalı olan önemli miktarda lif ihtiva eder.

Hemen hemen bütün hastalıklarda az veya çok müspet tesiri bulunan nar hakkında yüzlerce araştırma vardır. Bu araştırmalardan bazı satır başları sunmak bile yeterli olacaktır.

 

Kanser: Nar meyvesinin, kötü hücrelerin büyümesini engelleyebildiği ve bozuk hücrelerin kendilerini imha etmelerini kolaylaştırdığı için insan prostat kanserinin tedavisinde kullanılabileceği gösterilmiştir. Akciğer kanserinden sonra, dünya çapında erkek kanser ölümlerinin önde gelen sebebi prostat kanseridir. Semptomların başlamasından önce ilerlemesi yavaştır; bu yüzden farmakolojik ve beslenme müdahaleleri, hastalığın gelişmesini geciktirerek hayat kalitesine müspet tesir yapabilir.[2] Ayrıca narın, prostat kanserinin bir göstergesi olarak bilinen PSA seviyesinde önemli düşüşe sebep olduğu ve tümör büyümesini baskıladığı bildirilmiştir.[3] Nar çekirdeği yağının, meme kanseri hücrelerinin çoğalmasını %90 nispetinde engellediği de gösterilmiştir. Akciğer ve kolon kanserinde de hücre çoğalmasını durdurucu tesirler, nar çekirdeği yağının derideki melanom kanserinde tümör baskılayıcı ve yayılımı durdurucu tesirleri rapor edilmiştir.

Kalb ve Damar Hastalıkları: Nar suyu, yüksek antioksidan potansiyeli olan zengin bir polifenol kaynağıdır. Ayrıca damar içi plak oluşumunu engelleyici rolü, tansiyon düşürücü ve iltihap çözücü tesirleri gösterilmiştir.[4] Nar suyu, serum anjiyotensin dönüştürücü enzim üzerinden sistolik kan basıncını (büyük tansiyonu) düşürür. Bir yıl boyunca nar suyu tüketilmeye devam edildiğinde, şah damarının (karotis arteri) kalınlaşmasında %30 azalmaya vesile olduğu, LDL kolesterolünü düşürdüğü, dört hafta boyunca nar suyu uygulamasının (100 mg/kg) ortalama arteriyel kan basıncınıdüşürebildiği gösterilmiştir. Damar içindeki birikintileri eritmede etkili olan maddenin nar çekirdeği yağının ana bileşeni olan punisik asit olduğu görülmektedir. Kan yağları yüksek olan 51 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada kan yağları düzelme yoluna girmiş ve damar içi plaklar %44 oranında azalmıştır.[5]

Ayrıca, ilerlemiş aterosklerozu (damar tıkanıklığı) olan farelere iki ay süreyle nar suyu verilmesi, okside LDL’yi (%31) azaltmış ve makrofaj kolesterol akışını (%39) artırmıştır. Daha geniş bir çalışmada, konsantre nar suyunun kalb hastalığı risk faktörlerini azalttığı gösterilmiştir.[6]

Nar yaprağının özü çıkarılarak (400 ve 800 mg/kg/gün) yüksek yağlı diyete bağlı obez ve aşırı yağlandırılmış farelere beş hafta süreyle uygulandığında, serum toplam kolesterolünde önemli azalma olduğu gösterilmiş ve ayrıca bağırsak yağ emilimi de engellenmiştir.[7]

Karaciğer Hastalıkları: Yağlı karaciğer, şeker hastaları arasında en yaygın anormal karaciğer fonksiyonudur. Nar çiçeği özü ile beslenen sıçanlarda karaciğer ağırlığında, yağ damlacıklarında ve karaciğerin toplam kolesterol muhtevasında azalma görülmüştür.

İltihap Giderici Özelliği: Birçok çalışma, nar özünün antienflamatuar potansiyelini bildirmiştir. Bir çalışmada, günlük 100 µl (mikro litre) nar özünün, reaktif oksijen türlerinin seviyelerini önemli ölçüde azaltabileceği gözlenmiştir. Hem elajitaninler hem de elajik asit, antienflamatuar özelliklere sahip olan nar ekstraktının ana bileşenleridir. Ürolitinlerin, narın iltihap sökücü özelliğinin ana bileşenleri olduğu ileri sürülmektedir. Hiperglisemi (şeker yüksekliği), kalb damar hastalıklarını tetiklemede oksidatif strese sebep olan bir faktördür. Yapılan araştırmalar polifenol açısından zengin antioksidanlar (oleanolik, ursolik ve gallik asitler) sayesinde nar ekstraktının, LDL’de azalmaya, HDL’de ise artışa sebep olabileceği ve nitrik oksit üretimi yoluyla kalb damar hastalıklarının komplikasyonlarını önleyebileceğini göstermiştir.

Artrit (eklem iltihapları): Kireçlenme ve eklemlerde iltihap ile kendini gösteren, otoimmün bir hastalık olan romatizmal eklem rahatsızlıklarından, kadınlar erkeklerden daha fazla etkilenir. Nar ekstraktının, farelerde kolajen kaynaklı artritin başlangıcını geciktirebileceği ve yoğunluğunu azaltabileceği gösterilmiştir. Nar özü ile beslenen farelerde artritin şiddeti ve eklem iltihabının seviyesi, önemli ölçüde azalmıştır.

Antimikrobiyal ve antifungal etkisi: Narın antimikrobiyal özellikleri geniş çapta kabul görmektedir. Kurutulmuş nar kabuğu tozunun, Candida albicans’ı yüksek oranda durdurduğu gösterilmiştir. Ayrıca nar özlerinin antimikrobiyal tesiri, metisiline dirençli Staphylococcus aureus ve metisiline hassas fakat birden çok antibiyotiğe dirençli Staphylococcus aureus’a karşı etkili olmuştur. İdrar yolu enfeksiyonlarının önde gelen âmillerinden birisi olan Escherichia coli üzerinde de güçlü antibakteriyel aktivitesi gösterilmiştir.

Deri: Güneşin ultraviyole radyasyonları, derinin yaşlanması ve cilt kanseri gibi birçok biyolojik neticenin en birinci sebebidir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ashâbıyla gölgede otururken, güneş gelince gölgeye geçmelerini buyurmuştur (Sünen-i Ebû Dâvûd, 16/28) (D vitamini sentezi ve kemik sağlığı ayrı bir mevzu olarak ele alınmalıdır). Bu radyasyonlar; DNA hasarı, protein oksidasyonu ve cilt kanseri gibi neticelere yol açmaktadır. Bir çalışmada nar suyu, özü ve yağının, ultraviyole ışınların zararlarına karşı etkileri incelenmiş ve faydaları gösterilmiştir.

Diş Sağlığı: Ağız florasında yaşayan bakteriler arası yapışmalar ve mayalarla bu bakteriler arasındaki münasebetler ağız sağlığımıza tesir eder. Kurutularak toz haline getirilmiş nar kabuğunun, C. albicans’a karşı güçlü bir durdurucu etki gösterdiği belirtilmektedir. Başka bir çalışmada ise nar gargarasının diş plaklarına karşı etkisi bildirilmiştir. Buna ek olarak, hidroalkolik nar özünün de diş plaklarındaki mikroorganizmaları %84 oranında azalttığı gösterilmiştir.

Üreme Sistemi: Nar çekirdeği özünün ana bileşenlerinden biri beta-sitosteroldür (%16). Sıçanlar üzerinde yapılan bir araştırmaya, göre hayvanların rahimlerinde güçlü kasılmalara ve doğumu kolaylaştırmaya vesile olabilecek etkileri görülmüştür. Ayrıca erkeklerin sperm taşıyan epididimis kanallarında spermlerin yoğunluğunu ve hareketliliğini, testislerin sperm üreten seminifer tüpçüklerinin çapını ve sperm üretimini artırdığı ifade edilmiştir.

Alzheimer: Nar suyu ile tedavi edilen farelerin, Alzheimer hastalığının iyileşmesi adına, beyinlerinin hipokampüs bölgesinde %50 daha az çözünür A-beta 42 ve amiloid birikimi olduğu gösterilmiştir. Bazı uzmanlar, nar polifenollerinin kan-beyin bariyerini geçebileceğine, beyindeki serbest radikallerle savaşabileceğine ve beyin fonksiyonlarını iyileştirebileceğine inanmaktadır. Hastalarda yüksek miktarda bulunan bu maddelerin nar suyu ile azalması, Alzheimer’in tedavisi konusunda ümit verici bir neticedir.[8]

Bunların dışında nar kabuğunun sıtmaya karşı kullanılabileceğine, nar suyunun HIV virüsünün tutunmasına engel olduğuna dair araştırmalar sürdürülmektedir. Nar özü ve çiçeğinin, yaraların iyileşmesinde görev yapan kolajen liflerin ve fibroblastların aktive edilmesinde faydalı olduğu, kanserleşen dokularda kan damarlarının gelişmesini (anjiyogenez) engelleyici şekilde damar iç çeperlerini büyüten faktörü baskıladığı da rapor edilmiştir.[9]

Amiloid: Beyin hücrelerini sarıp bitiren ve hastalığa sebep olan bir madde.

Antifungal: Mantarlara karşı.

Antimikrobiyal: Mikroplara karşı.

Antioksidan: Oksijenin zararlı tesirini engelleyen.

Apoptoz: Yapısı bozulmuş hücrenin kendini imha etmesi.

Arteriyel kan basıncı: Atardamardaki basınç.

Ekstrakte etmek: Özünü çıkarmak.

Enflamatuar aktivite: İltihabî oluşum.

Farmakoloji: İlaç bilimi.

Fitoöstrojen: Bazı bitkilerde bulunan kadınlık hormonu.

Flora: Bir yerdeki bakteri ve mantar topluluğu.

Gastrointestinal: Sindirim sistemi (mide ve bağırsak) ile ilgili.

Glisemik indeks: Gıdalardaki glikozun kanda yükselme hızı.

HDL: İyi kolesterol (halk tabiriyle).

HIV virüsü: AIDS hastalığına sebep olarak immün sistemini çökerten bir virüs.

Hiperglisemi: Kan şekerinin yüksekliği.

Kolajen: Bağ dokusunun ana bileşeni olan bir protein.

LDL: Kötü kolesterol (halk tabiriyle).

Lipit peroksidasyonu: Yağların bozulması.

Makrofaj: Hastalığa sebep olan organizma ve maddeler ile ölü dokuları ortadan kaldıran bağışıklık sistemi unsuru.

Melanom: Deriye rengini veren hücrelerin (melanosit) kanserleşmesi.

Metisilin: Bir tür antibiyotik.

Oksidatif stres: Serbest radikallerin hücrelerde hasara sebep olması.

Polifenol, fenolik asit, flavonoid, antosiyanin, elajitanin, proantosiyanidin: Bitkilerdeki faydalı kimyevî maddeler.

PSA: Prostat spesifik antijen (prostat kanserinin işaretçi molekülü).

Seminifer tüpçük ve epididimis: Erkek üreme organında sperm üreten ince tüpler ve bunları taşıyan kanal.

Serbest radikal: Demirin paslanması gibi hücrelere zarar veren eksik elektronlu oksijen atomu.

Serum anjiyotensin dönüştürücü enzim: Damarları gevşeterek tansiyon düşüren kandaki enzim.

Dipnotlar

[1] V. Di Stefano ve ark. “Effect of Sunlight Exposure on Anthocyanin and Non-Anthocyanin Phenolic Levels in Pomegranate Juices by High Resolution Mass Spectrometry Approach”, Foods, 2020, 9, 1161.

[2] M. B. Rettig ve ark. “Pomegranate extract inhibits androgen-independent prostate cancer growth through a nuclear factor-kappaB-dependent mechanism”, Mol. Cancer Ther. 2008, 7:2662–2671.

[3] M. Albrecht ve ark. “Pomegranate extracts potently suppress proliferation, xenograft growth, and invasion of human prostate cancer cells”, J. Med. Food. 2004, 7:274–283.

[4] M. I. Gil ve ark. “Antioxidant activity of pomegranate juice and its relationship with phenolic composition and processing”, J. Agric. Food Chem.2000, 48: 4581–4589.

[5] M. Aviram ve ark. “Pomegranate juice consumption reduces oxidative stress, atherogenic modifications to LDL, and platelet aggregation”, Am J Clin Nutr. 2000, 71:1062–1076.

[6] A. Esmaillzadeh ve ark. “Cholesterol-lowering effect of concentrated pomegranate juice consumption in type II diabetic patients with hyperlipidemia”, Int J Vitam Nutr Res. 2006, 76:147–51.

[7] F. Lei ve ark. “Evidence of anti-obesity effects of the pomegranate leaf extract in high-fat diet induced obese mice”, Int J Obes (Lond), 2007, 20 ;31:1023–1029.

[8] R. E. Hartman ve ark. “Pomegranate juice decreases amyloid load and improves behavior in a mouse model of Alzheimer’s disease”, Neurobiol Dis. 2006, 24:506–515.

[9] A. Zarfeshany ve ark. “Potent health effects of pomegranate”, Adv. Biomed. Res. 2014, 3:100.

 

Bu yazıyı paylaş