Yaklaşık 400 milyar dolarlık bir piyasa hacmine sahip global çizgi film sektöründe, yıllardır hızlı bir büyüme dikkat çekmektedir.[1] Büyük yatırımlar yapan firmaların son derece gerçekçi animasyonları, her yeni prodüksiyonla bir öncekini geride bırakmaktadır. Sadece çocuklara değil yetişkinlere de hitap eden bu yapımlara rağbetin artacağı tahmin edilmektedir. Peki çizgi filmlerin çocuklarımızın üzerlerindeki tesirlerinin ne kadar farkındayız?
Her konuda olduğu gibi, çocukların eğlence maksadıyla seyrettiği çizgi filmler konusunda da şuurlu olmak ve bazı sınırları belirlemekte fayda vardır. Çizgi filmlerle verilen mesajlar, yapılan telkinler; öğrenme merak ve heyecanıyla hemen her şeye açık çocukların ruhlarında ciddi tesirlerde bulunmaktadır.
Çocuklar, çevrelerindeki dünyayı gözlemleyerek tecrübeler edinir ve maharetler geliştirirler. Yetişkinlikte sağlıklı bir kişilik gelişiminin temelini oluşturan aile, çocukların genel ruh hâlinde çok önemli bir rol oynar. Fıtrî ve etkili eğitim sistemleri olan okullar da çocukların zihnî, hissî, ahlakî ve sosyal gelişimine ciddi katkılarda bulunur. Çocukların ruh sağlığı, içinde yaşadıkları sosyokültürel çevreyle yakından ilişkilidir. Günümüzde çocuklar, farklı mecra ve formatlarda çeşitli içeriklere mârûz kalmaktadır. Özellikle çizgi filmler, dinamik mahiyetleri ve hızlı renk değişimlerine yer vermeleri sebebiyle çocuklar arasında ön plana çıkmıştır. Çocuklar altı aylıkken çizgi film izlemeye başlarlar ve iki veya üç yaşlarında hevesli seyirciler hâline gelirler. Zamanla çizgi filmler, çocukları âdeta büyülemeye başlar ve arkadaşlarla oyun oynamak, kitap okumak, ödev veya ev işleri yapmak gibi çocukluk aktivitelerinin yerini alır.
Çizgi filmlerin eğlenceli olduğu düşünülse de konusuna ve içeriğine bağlı olarak çocuklar üzerinde olumlu olduğu kadar olumsuz etkileri de olduğu bir gerçektir. Bazı çizgi filmlerde ortak evrensel insanî değerler işlenir, bazıları eğiticidir ancak bazıları da şiddet ve bâtıl telkinler içerir.
Çizgi filmlerin dil üzerinde de büyük etkisi vardır. Edepsiz ve kaba bir dil kullanımı rahatlıkla benimsenebilir. Şiddet içeren ve saldırganlık aşılayan çizgi filmler, çocukların davranışlarında bu tür durumlara sebep olabilir. Çocuğun günlük hayatında ve davranışlarında herhangi bir değişiklik gözlemlenirse, seyrettiği çizgi filmleri kontrol edip gerekli değişiklikleri yapmakta fayda vardır.[2]
Olumlu Etkiler
Fıtrata uygun, kaliteli bir içeriğe sahip çizgi filmlerin bazı olumlu tesirleri şunlardır:
- Çocukların dil edinimine, zihnî ve hissî gelişimine katkıda bulunabilir.
- Hayal güçlerini artırabilir.
- Farklı hislerine hitap ettikleri için algılama ve hafızada tutma yeteneklerini geliştirebilir.
- Problem çözme ve analitik düşünme kabiliyetlerini aktif hâle getirebilir.
- Sanat yeteneklerini geliştirip kelime dağarcıklarını zenginleştirebilir.
Olumsuz Etkiler
- Çizgi filmler, kötü ahlakı normalleştirebilir.
- Şiddete eğilim göstermeye sebep olabilir. (Araştırmalar, bir çocuğun 18 yaşına gelinceye kadar yaklaşık 16.000 cinayet sahnesine ve 200.000 şiddet eylemine şahit olduğuna dikkat çekmektedir).[3]
- Aşırı uyarılma sebebiyle zihnî ve ruhî bir huzursuzluğa yol açabilir.
- Disiplin eksikliğine, sosyal ilişkilerde problemler görülmesine, gerçekle hayalin sık sık karıştırılmasına, kendine ve başkalarına zarar vermeye sebep olabilir.[4]
1997’de Japonya’da 653 çocuk, epilepsi nöbeti sebebiyle hastaneye kaldırıldı. Ayrıntılı araştırmalar sonucunda nöbetlerin, o gece çocukların seyrettiği bir çizgi filmde görülen kırmızı ve mavi ışıkların yanıp sönmesinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu çizgi film, Japon hükümeti tarafından yasaklandığı için dünyanın hiçbir yerinde ticarî olarak yayımlanmadı.[5]
Bütün gün ekran karşısında oturup çizgi film seyretmek, çocukların görme duyusunu da zayıflatabilir veya omurga eğriliği bozukluklarına yol açabilir. Fiziksel aktivite eksikliği de obeziteye sebep olabilir.
Kurgunun Etkisi
Gerçek veya hayalî karakter ve olaylara dayanan eserler, zihnî birer kurgudur. Geçmiş, şimdiki zaman veya gelecek zamanda, herhangi bir mekânda yaşanabilen bu hikâyeler, insan ruhuna tesir eder. Ruhumuz, kendisine sunulan hayalî dünyayı gerçekmiş gibi tecrübe edebilir. Farklı mecralarda neşredilen muhtelif formatlardaki içeriklerin; dikkatleri çekme, zihinleri yönlendirme ve kalbleri meşgul etme tesiri mevcuttur.
Bütün yazılı, sözlü ve görüntülü medya içeriklerinde olduğu gibi, çizgi filmler de kurguları ve tekrar eden mesajları ve telkinleriyle bilhassa çocukların etkiye açık ruhlarına doğrudan hitap eder. Şuuraltına işlenen telkinler, kısa veya uzun vadede, kişilerin algılarına, dünya görüşlerine, bakış açılarına, eşya ve hadiseleri yorumlama tarzlarına yön verir.
Çizgi filmlerin hikâyeleri, belli bir dünya görüşüne sahip yazarlar tarafından telif edilir. Hayatı bir cidal olarak gören, benlik hapishanesinde yaşayan, marifetullah, muhabbetullah ve ruhanî zevklerden uzak bir hayat süren yazarların eserlerindeki karakterlerin sıfatları, tercihleri ve tavırları; kulluk şuuru, hikmet ve şefkatten mahrumdur. Fıtratı bozulan, fıtratı bozan telkinlerde bulunur. Albenili taktiklerle bâtıl fikirler, hakikatmiş gibi sunulur.
Çizgi filmlerle her türlü telkinde bulunmak mümkündür. Mesela sevdiği bir çizgi film karakterinin yolda bulduğu parayı sahiplenip istediği bir şeyi alarak mutlu olduğunu gören bir çocuk, şartlanma yoluyla bu davranışı pozitif bir sonuçla eşleştirebilir. Gelecekte bu durumla karşı karşıya geldiğinde, şuuraltı ona bu ilişkilendirmeyi hatırlatır ve davranışını bu şekilde yönlendirebilir. Şuuraltı müktesebatında güzel ahlak ve fazilete dair telkinler ağır basmıyorsa bu tercihi kendisine normal gelmeye başlar.
Şartlanmalar, düşünce ve davranış kalıplarını şekillendirebilir. Karakterlerin nasıl göründükleri, neler giydikleri, alışkanlıkları, yiyecek ve içecek tercihleri, iletişim tarzları, tavır ve tepkileri çocukların dikkatini çeker.[6] Sevilen karakterler rol modelleri olarak benimsenir ve farkında olmadan bu karakterlerin hâlleri, gerçek hayatta taklit edilmeye başlanılır. Tekrar tekrar şahit olunan görüntüler, âdeta özümsenir ve mizacın şekillenmesinde rol oynar.
Çizgi filmlerin tesirinde kalan ve hayalle hakikati henüz ayırt edemeyen çocukların parmaklarını birleştirerek zamanı durdurmaya çalıştıkları, bir pelerin giydiklerinde hızlı koşabileceklerine veya yüksek bir yerden atlasalar bile yaralanmayacaklarına inandıkları görülür. Sevdiği karakter bir hırsızsa, çalmak sevimli bir hâle bile gelebilir!
Fıtrî hayat, evlilik ve aile hayatı, sosyal ilişkilerde nezaket, kanunlara ve kurallara riayet, şahsî ve içtimaî hukuka hürmet; insan olma gereği iken, diğer mecralardaki içeriklerde görüldüğü gibi, çizgi filmlerde de fıtrata, hikmete ve hakikate uygun olmayan, menfi ve bâtıl mesajlar sık sık verilmekte, tekrar edilen durumlar da normalmiş gibi görülmektedir.[7]
Müspet ve Menfi Telkin
“İnsanın dış âleminden telkinler geldiği gibi iç âleminden de telkinler gelir. İnsan kendi kendine, hem iyiyi hem de kötüyü aynı anda telkin edemez. Aynı kalbe birbirine zıt iki duygu hakiki olarak aynı anda yerleşemez. Bozulmamış ve kararmamış bir vicdan ve kalb, iradenin imtihanına yardımcı olarak onun doğru ve yapıcı olanı seçmesini telkin eder. Bu telkinde fizyolojinin ve içinde bulunulan çevrenin çok ciddi tesiri vardır. Birçok kötülük ve günah, uygun fizyolojik yapı ve çevre bulamadığı için henüz filizlenmeden sönerken, birçok kötülük de uygun ortam ve psikofizyolojik durumun elverişli zemininden neşet eder.”[8]
Olumsuz telkinlerin tesirlerinden uzak kalmak için ailelerin ve eğitim kurumlarının verdiği talim ve terbiye, hayatî bir öneme sahiptir. “Sağlıklı bir eğitim alan kişi, dış dünyayı algılamada, illüzyonlara, ön yargılara ve şartlanmalara açık olduğunun farkındadır. Sağlıksız bir eğitim alan kişi ise her algıladığı, gördüğü ve dinlediği şeyin tek doğru ve tek gerçek olduğuna inanır.”[9]
Çizgi filmler ve her türlü içerik, şartlanmaları besleyip selim kalbi ve aklı bozuyorsa, manevî hayatımız için ciddi bir tehdit demektir. “Akl-ı selim”; bozulmamış, sağlıklı çıkarımlar yapabilen akıl demektir. Buna “şartlanmamış akıl” da denilebilir. Allah’ın sevmediği, istemediği şeyler gelip akla yerleşmekle aklın istikameti değişmemişse, bu akıl selim akıldır.[10]
Çocuklarımızın temiz fıtratlarını, akıllı tercihlerle sağlıklı bir şekilde muhafaza edip besleyebilirsek kalb ve akılları selim olan şahsiyetler yetişecek, nitelikli ve insan haysiyetine uygun içeriklerin üretilmesiyle salih ve nuranî bir iklim ortaya çıkacaktır.
Dipnotlar
[1] “Animation industry – statistics & facts”, www.statista.com/topics/9725/animation-industry/
[2] “Negative impact of animated movies and cartoons in children”, jewelautismcentre.com/jewel_blog/negative-impact-animated-movies-cartoons/
[3] “The Impact of TV Violence on Children and Adolescents”, www.thesuccessfulparent.com/categories/children-and-media/item/the-impact-of-tv-violence-on-children-and-adolescents
[4] “Animation Movies: Impact on Children, Positive and Negative”, www.oxfordtvm.com/animation-movies-impact-on-children-positive-and-negative/
[5] Nebojsa Mandrapa, “Negative Impacts of Cartoons”, novakdjokovicfoundation.org/negative-impacts-of-cartoons
[6] “Selfies, Filters, and Snapchat Dysmorphia: How Photo-Editing Harms Body Image” www.psychologytoday.com/gb/articles/202002/selfies-filters-and-snapchat-dysmorphia-how-photo-editing-harms-body-image
[7] C. Carter, Violence and the Media, Buckingham: Open University Press, 2003, s. 17.
[8] Arslan Mayda, “Telkinden Vesvese ve Şüpheye”, Sızıntı, Mart 2002.
[9] Selim Aydın, “Sağlıklı ve Sağlıksız Eğitimin Karşılaştırılması”, Sızıntı, Kasım 1994.
[10] M. Fethullah Gülen, Çizgimizi Hecelerken (Prizma-8), İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 74.