Popülizm son yıllarda sıkça duyduğumuz bir kavram hâline geldi. Bu terim, özellikle siyasi alanda kullanıldığında, bir liderin veya hareketin, geniş kitlelerin desteğini kazanmak için genellikle basit ve çoğunlukla yanıltıcı mesajlarla hareket etmesini ifade eder.
Siyasi bir ideoloji olarak popülizm, elitlerin yerine sıradan insanların endişe ve çıkarlarını öncelikli tutar, ancak bu yaklaşımın; ekonomi, kültür ve diğer sosyal alanlardaki etkilerini de göz ardı edemeyiz. Son yıllarda, küresel olarak önemli bir ivme kazanmış ve mevcut siyasi ve ekonomik sistemlere karşı çıkma ve halkın egemenliğine inanma ile sıklıkla ilişkilendirilir hâle gelmiştir. Bu ideolojinin temelinde sıradan vatandaşların ihtiyaçlarına ve endişelerine odaklanma ve insanların değişim sağlama gücüne inanma vardır.[1]
Popülist liderler sık sık “gerçek insanlar” adına konuştuğunu iddia eder ve dezavantajlı kesimlerin çıkarlarını elitlere karşı savunur. Ancak popülizm olumlu değişimlere yol açabileceği gibi, ayrıştırıcı söylem ve ayrımcı dil kullanımı sebebiyle, insan hakları ihlallerine ve belirli grupların marjinalleştirilmesine yol açtığı için eleştirilmektedir.
Popülist liderler, ideolojiler ve dinî gruplar; bazıları için itibar kaybı, ayrımcılık ve etiketleme ile sonuçlanan bölünmeler ortaya çıkarmışlardır.[2] Dünya genelinde sayıları artan popülist hareketler ve liderler, insan hakları ihlallerinin önemli bir sebebi olarak görülmektedir. Popülizm, halkın taleplerini kullanarak toplumun diğer kesimlerine karşı tavır alır, hatta ayrımcılık yapabilir. Bu yüzden popülizmle mücadele etmek için sadece siyasi bir yaklaşım yeterli değildir.
Siyasi alanda popülizm, çeşitli ülkelerde ve bağlamlarda gözlemlenebilir. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde, eski Başkan Donald Trump’ın 2016 başkanlık kampanyası sırasındaki söylemi, sıradan Amerikalılar adına konuştuğunu iddia ettiği için sıklıkla popülist olarak kabul edilmiştir ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yapmak” vaadi vermiştir. Bu tür bir yaklaşımın, insanların ihtiyaçlarından ve endişelerinden hareket ederek ırkçılığa varan söylemlerle toplumdaki bazı grupları dışladığı söylenebilir.
Popülizm ve İnsan Hakları
Popülizmin insanların meşru şikayetlerine cevap olarak ortaya çıkabileceği, ancak ayrıştırıcı bir söylem kullanımının, demokratik kurumların erozyonuna ve insan hakları ihlallerine sebep olabileceği unutulmamalıdır. Bu yüzden siyasi liderlerin, sorunları yapıcı ve kapsayıcı bir şekilde ele alması ve bunu yaparken siyasi çıkarlarını bir kenara bırakması son derece önemlidir.
Birçok ülkede popülist siyasi liderler göz çarpmaktadır. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde Donald Trump, Brezilya’da Jair Bolsonaro, Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’da Vladimir Putin, Hollanda’da Geert Wilders ve Birleşik Krallık’ta Nigel Farage gibi isimlerin popülist söylemleri ve politikaları, ihtilaflara ve kutuplaşmalara sebep olmuştur. Bu liderler, halkın günlük sorunlarını kullanarak geniş kitlelerin desteğini kazanmak için çeşitli yollar denemişlerdir. Ancak popülist liderlerin söylemleri, toplumda ayrışmaya, hatta nefrete yol açmıştır. Popülizmle mücadele etmek ve insan haklarını korumak için daha kapsamlı ve sürdürülebilir stratejiler geliştirilebilmesi daha bir önem kazanmıştır.
Popülist liderler, sık sık “sıradan insanlar” veya “gerçek insanlar” fikrini destekleyen retorikler kullanırlar ve onların haklarının ellerinden alındığını, bu haksızlığı düzeltmek için harekete geçeceklerini vaadederler. Bu da mevcut durumdan memnun olmayan, siyasi sürece inancını kaybetmiş ve hayal kırıklığına uğramış insanlar için bir aidiyet, tanınma ve koruma hissi oluşturur. Popülist liderler, belirli grupları hedef alan bir dil kullanarak onları “gerçek insanlar” için bir tehdit olarak tasvir ederler. Bu yaklaşım, toplumda ön yargı, çatışma, ayrımcılık ve insan hakları ihlallerine sebep olabilir, zira popülist liderler ve hareketler, damgalayıcı bir üslup kullanarak marjinalleştirilmiş grupları hedef alır.[3]
Mesela göçmen karşıtı bir kampanya yürüten bir popülist lider, göçü kısıtlayan politikalar uygulayabilir ve göçmen toplulukların ayrımcılığa mârûz kalmasına yol açabilir. Benzer şekilde, milliyetçiliği teşvik eden popülist liderler, etnik veya dinî azınlıklara karşı ayrımcılık uygulayan politikaları hayata geçirebilirler.
Popülizm ve Damgalama
Popülizm, yabancı düşmanlığını ve ırkçılığı normalleştirerek ve damgalamalar yaparak düşmanca bir siyasi ortam oluşturur. İnsanların kendilerini güvende hissetmedikleri, hoşgörü görmedikleri ve ayrımcılıkla karşı karşıya kaldıkları bir toplumda, daha fazla ayrışma olabilir.
Bazı grupları “ötekiler” olarak tanımlamak ve “daha az hakka layık olan insanlar” olarak göstermek de ayrımcılığı teşvik ederek damgalamaya sebep olabilir. Bu durum, ayrımcılığa mârûz kalan gruplar üzerinde bir dizi olumsuz etkiye yol açar. Bu etkiler arasında psikolojik hasar, sosyal tecrit, ekonomik zarar, sağlık hizmetlerine yetersiz erişim, insan hakları ihlalleri, şiddet ve kutuplaşma yer alır. Tecrit edilen gruplar üzerindeki baskı; yalnızlık hissi doğurabilir ve stres, endişe ve depresyon riskinde artışa sebep olabilir. Bu gruplara karşı beslenen ön yargı; sosyal hayatta ayrımcılığı tetikler. Bu yüzden, marjinalleştirilmiş gruplara karşı ön yargı ve ayrımcılığı teşvik eden popülist ideolojiler, zaten savunmasız olan bu grupların karşı karşıya olduğu sorunları daha da kötüleştirebilir.
Ön yargı içeren söylemler ve ayrımcılık ortaya çıktığında, insanî değer ve ilkeleri savunmak öncelikli bir sorumluluktur. Popülist ideolojilerle insanları kışkırtanlara karşı, insan hakları, adalet ve hukukun üstünlüğünü vurgulayan söylemler geliştirmek son derece önemlidir.
Sonuç
Popülizm, damgalama ve insan hakları arasındaki ilişkiyi anlamak için disiplinler arası bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu yaklaşım; siyaset bilimi, sosyoloji, psikoloji ve insan hakları çalışmaları gibi çeşitli alanların bakış açılarını ve bilgilerini bir araya getirerek konuların kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlar.
Siyaset bilimi popülist hareketlerin ve liderlerin özellikleri hakkında bilgi sağlayabilirken sosyoloji onların yükselişine katkıda bulunan sosyal ve ekonomik faktörleri inceleyebilir. Psikoloji, fert ve grupların popülizme nasıl çekildiğini ve popülist bir retorikle damgalama ve ayrımcılığın nasıl sürdürüldüğünü izah edebilir. İnsan hakları alanında yapılan araştırmalar ise popülizmin ve damgalamanın yol açtığı hak ihlallerini ve bu zorluklarla yüzleşirken ne tür tedbirler alınabileceğini inceleyebilir.
Popülist hareketlerin yükselmesine katkıda bulunan sosyal ve ekonomik faktörleri incelemek de insanî değer ve prensiplerin korunması adına önemlidir. Bir siyaset bilimci, popülist hareketlere karşı seçim reformları önerirken bir sosyolog, ekonomik eşitsizliği ele alan politikalar geliştirebilir.
Popülist ideolojiler ve damgalama, insan haklarını sık sık tehdit eder. Böylesi bir tehditle karşı karşıya kalındığında, katılımcı bir anlayışın teşvik edilmesi ve popülizmin yükselmesine katkıda bulunan temel sosyal ve ekonomik faktörlerin analiz edilmesi gerekmektedir. Sorunun farklı yönlerinin ve çözüm yollarının dikkate alınması önemlidir.
Fertlerin saygı ve saygınlıkla muamele gördüğünden ve insan haklarının korunduğundan emin olmak için ciddi bir emek ve gayrete ihtiyaç vardır. Diyaloğun, karşılıklı saygının, insan haklarını ve sosyal uyumu teşvik etmek için temel değerler olduğu vurgulanabilir. Her ferdine değer veren toplumlar, sosyal barış ve adaleti sağlayabilir. Popülizmle mücadele ederken hoşgörü ve karşılıklı anlayış kültürünü teşvik etmek için eğitim ve gruplar arası diyaloglar elzemdir. İnsanlar, anlayış ve iş birliği köprüleri kurarak insan haklarının korunduğu bir dünya için çalışabilirler.
Dipnotlar
[1] R. Brubaker, “Why populism?”, Theory and Society, 2017, 46(5), 357–385, doi.org/10.1007/s11186-17-9301-7
[2] R. Adler-Nissen, “Stigma Management in International Relations: Transgressive Identities, Norms, and Order in International Society”, International Organization, 2014, 68(1), 143-176. doi:10.1017/S0020818313000337
[3] P. Lynch, M. Sinclair, “The International Service for Human Rights and the Recognition, Participation and Protection of Human Rights Defenders”, The Protection Roles of Human Rights NGOs, Leiden: Brill Nijhoff, 2022, s. 552–573; F. Mégret, “Human Rights Populism”, Humanity: An International Journal of Human Rights, Humanitarianism, and Development, 2022, 13(2), 240–259, doi:10.1353/hum.2022.0010.