Esmâ-i Hüsnâ ve Sanat

Tevhit açısından sanat ve tasarım, sadece bir estetik ve verimlilik meselesi değil, aynı zamanda İlahî hikmet ve cemali dünyaya yansıtmanın bir yoludur. Müslümanlar olarak bizler, verdiğimiz bütün eserlerde, yeteneklerimizi ve becerilerimizi bütün insanlık yararına kullanmanın, varoluş sebeplerimizden biri olduğunu düşünürüz. Bu anlamda sanat ve tasarım, bir tür ibadet biçimi ve bize verilen nimetler için Allah’a (celle celâluhu) şükretmenin önemli bir vesilesidir.

Sanat ve Tasarım

Sanat; resim, müzik, edebiyat ve film gibi çok çeşitli alanlarda verilen eserleri ve yapılan faaliyetleri kapsayan bir terimdir. Genellikle fikirleri, hisleri ve tecrübeleri iletmenin bir yolu olarak görülür ve kültürel değerleri ifade etmek için kullanılır.

İnsanları denizlerin sonsuzluk ve derinliklerinde, semaların yükseklik ve maviliklerinde dolaştırıp seyahat ettiren bir düşünce üveyki varsa o da sanattır. Sanat sayesinde insan, yerlerin ve göklerin enginliklerine yelken açar, zaman ve mekân üstü duyuşlara ve sezişlere ulaşır.”[1]

Tasarım ise, bir ürünün, hizmetin veya sistemin düzenini, görünümünü ve fonksiyonunu oluşturma ve planlama sürecini ifade eden bir terimdir. Tasarım genellikle sorunlara veya ihtiyaçlara pratik çözümler oluşturmak için teknik becerilerin kullanılmasını içerir.

Sanat ve tasarım arasındaki temel fark, sanatın daha çok kendini ifade etmeye, tasarımın ise daha çok uygulamaya odaklanmasıdır. Bununla birlikte, ikisi arasında genellikle bir kesişme vardır. Birçok sanatçı ve tasarımcı, birbirlerinin çalışmalarından ilham alır.

Allah (celle celâluhu) eşsiz bir sanatkâr ve benzersiz bir tasarımcıdır. İlahî isimler arasında yer alan El-Bedî (eşi, benzeri olmayan şeyler yaratan), El-Müzeyyin (her şeyi eşsiz sanatıyla süsleyen, güzelleştiren), El-Bâri (örneği kendine ait Yaratıcı), El-Mürettip (sonsuz hikmet ve sanatıyla her şeyi tertip içinde yaratıp düzene koyan), Es-Sâni (her şeyi muhkem şekilde yokluktan varlığa çıkararak İlahî sanat ve maharetle vücuda getiren), El-Mülevvin (canlı cansız her şeyi farklı renklerle yaratan) ve El-Musavvir (şekil ve suret veren) isimleri bu hakikate işaret eder.

Allah (celle celâluhu) her şeyin yaratıcısıdır ve O’nun yaratması, münezzeh ve mukaddes güzelliğinin, sonsuz kudretinin ve misilsiz haşmetinin bir yansımasıdır. Bu sebeple hakiki sanat ve fıtrata uygun tasarım, Esmâ-i Hüsnâ’nın cilvelerini fark etmeye ve onlarla âhenkli eserler verebilmeye vâbestedir.

Cenab-ı Hakk’ın sanatını nasıl icra ettiğini anlayabilmek için isimlerine ve bu isimlerin keyfiyetlerine odaklanmak gerekir. Esmâ-i Hüsnâ; hidayet, rızık, şifa ve ilham vesilesidir. Şimdi yukarıda sıraladığımız İlahî isimler üzerinde duralım:

El-Bedî

El-Bedî ismi, Allah’ın (celle celâluhu) benzersiz ve eşsiz yaratmasına dikkat çeker ve O’nun hiçbir şeye veya kimseye benzemediği gerçeğini vurgular. Bu isim, dünyadaki İlahî sanat eserlerini müşahede ederken ilk akla gelen isimlerdendir. Bir kar tanesinin yapısından, bir arı kovanının düzenine kadar yeryüzündeki desen ve yapılar, Rabbimizin eşsiz sanatının aynalarıdır.

İslam sanat ve mimarisinde El-Bedî ismi bir ilham kaynağıdır. Pek çok sanatçı ve mimar, karmaşık geometrik desenler kullanarak veya bir düzen duygusu oluşturmak için mermer ve fayans gibi malzemeleri kullanarak, fıtrî unsurları eserlerine dâhil etmeye çalışır. İspanya’daki El-Hamra Sarayı’nda, bunun en güzel örnekleri sergilenir. El-Hamra, karmaşık geometrik desenler ve hat sanatının yanı sıra, huzur ve estetik duygusu oluşturmak için ışık ve su kullanılmasıyla ünlüdür. El-Bedî isminin El-Hamra’da hususî cilveleri fark edilir.

El-Müzeyyin

 El-Müzeyyin ismi “süsleyen” veya “güzelleştiren” anlamındadır. “Hem O’dur ki yeri yaydı. Orada sağlam dağlar yükseltti, ırmaklar akıttı. Her meyvenin içinde iki eş yarattı. Sürekli olarak geceyi gündüze bürüyüp duruyor. Elbette bunlarda, iyice düşünen kimseler için, alacak nice dersler ve ibretler vardır.” (Ra’d, 13/3). Bu âyet, yeryüzünde tesis edilen dengeye ve sergilenen güzelliklere dikkat çeker. Bizleri eser ve fiillerini ibretle tefekkür ederek, Zât-ı Akdes’i isim ve sıfatlarıyla yakından tanıyıp sevmeye davet eder.

Müslümanlar, davranış biçimleri ve yaptıkları seçimler de dâhil olmak üzere hayatlarının her alanında cemali ve kemali aramaya teşvik edilir. İnanan insanın gündelik hayatında güzelliğe ve estetiğe odaklanmasında bu ismin ayrı bir yeri vardır.

 

El-Bâri

El-Bâri, “modelsiz icat eden, yaratılmışlara benzemekten berî olan, birçok farklılıklarına rağmen kâinattaki her şeyi âhenkli ve düzenli meydana getiren, hiçbir borç ve zimmet altında bulunmayan, bütün nimetleri bir lütuf olarak veren”[2]mânâlarını taşır.

El-Bâri ismi, Allah’ın kudret ve azameti ile icra ettiği sanatındaki inceliklerin hatırlatıcısıdır. Bu isim, aynı zamanda tevazu ve şükran hislerini uyandırır. Sanatçılar ve tasarımcılar, yetenek ve becerilerinin Allah’ın birer ihsanı olduğunu fark eder.

El-Mürettip

El-Mürettip ismi “her şeyi düzene koyan” anlamına gelir. Bütün hidayet ve ilmin kaynağı Allah’tır ve insanlar O’nun izni, inayeti ve rehberliği sayesinde hayatta yollarını bulabilirler ve O’nun muradına uygun kararlar alabilirler.

Bir ressamın yeni bir eser oluştururken başvurduğu hayal dünyası veya bir şairin şiirini yazarken istifade ettiği ilham da O’nun tarafından ihsan edilir.

Es-Sâni

Es-Sâni ismi, “yaratma” fiilinin gerçek mânâda tek sahibinin Allah (celle celâluhu) olduğunu gösterir. “Yaratmak”, yokluktan varlığa çıkarma, sonsuz bir ilim, emir, kudret ve iradeyle zerreleri istihdam ederek mevcudatı zaman sayfasına yazmadır. Es-Sâni ismi, bize Rabbimizin eşsiz yaratma sıfatını hatırlatır.

Bir de o dağları görür, donuk ve hareketsiz sanırsın. Oysa onlar bulutun yürüdüğü gibi yürümektedirler. İşte bu, her şeyi muhkem ve mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır.” (Neml, 27/88) ve “O da: ‘Â! Siz ellerinizle yonttuğunuz bu heykellere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizi de yaptığınız şeyleri de yaratan Yüce Allah’tır.’ dedi.” (Saffat, 37/96) âyetlerinden anlaşılıyor ki yaratmak Allah’a mahsustur.

El-Mülevvin

Mevcudat, Cenab-ı Hakk’ın güzel isimlerinin bir yansımasıdır. Bu isimlerden biri de “her şeyi çeşitli renklerle süsleyen” anlamına gelen El-Mülevvin’dir. Bu isim, İslam’da sanat ve tasarımın önemini ve İlahî eserlerin eşsiz güzelliğini nazara verir.

Canlı ve cansız bütün masnuat; farklı desenlerde, biçimlerde ve renklerdedir. Bir tavus kuşunun renklerini, bir bukalemunun her ortamda renk değiştirmesindeki harikulade sanatı hayranlıkla seyrederiz. Gündüzün, gecenin, mevsimlerin ve bilhassa insanların ayrı ayrı renkleri, Rabbimizin misilsiz sanatının cilveleridir.

Dünyamızda müşahede ettiğimiz renk tonu sayısı yaklaşık 10 milyondur. Bu tonlar, 11 renkten kaynaklanır (kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, mor, pembe, kahverengi, gri, siyah ve beyaz).[3]

 

El-Musavvir

El-Musavvir ismi, “yarattıklarını olması gerektiği gibi şekillendiren” anlamına gelir. Bu isim, Allah’ın (celle celâluhu) her şeyi yaratma ve biçimlendirme kudretine işaret eder. El-Musavvir isminden medet alan bir sanatçının veya tasarımcının vereceği eserler, O’nun mukaddes isminin cilvelerine misafirlik edebilir.

En küçük zerrelerden en muhteşem yıldızlara kadar kâinattaki her şey, Rabbimizin birer sanat eseridir ve kutsî bir maksada hizmet eder.

Hakikî güzellik Hakk’a ait, kusursuz kemal de O’na ‘özgü’ ve O’nun lâzımıdır. Topyekûn varlık, O’nun değişik tecellilerinin birer farklı aynası, her nesne ve her hâdisenin çehresinde temaşa ettiğimiz mânâ, muhteva, parlaklık ve câzibe de –aynaların kabiliyetine göre– O’nun güzelliğinin küçük bir parıltısı ve varlığının zayıf bir ziyasıdır.”[4]

İnsan bir kere varlığa vicdan mekanizmasıyla bakabilse ve azıcık hâdiselerin diline kulak verse, canlı-cansız her şeyde –Hoca Tahsin’in de Türkçe bir manzumesinde ifade ettiği gibi–

تَأَمَّلْ سُطُورَ الْكَائِنَاتِ فَإِنَّهَ مِنَ الْمَلَإِ الْأَعْلٰى إِلَيْكَ رَسَائِلُ (Kâinatın satırlarını dikkatle mütalâa et. Zira onlar, Mele-i Âlâdan sana gönderilmiş mektuplardır.)[5] sözlerinin nümâyan olduğunu görecektir. Nasıl olmasın ki, bir mânâda O’nun Zât’ı o sutûr-u kâinatla ilan edilmekte; O’nun ilmi, hayatı, kudreti ve iradesi onlarla seslendirilmekte; esmâ-i sübhaniyesinin değişik tecellî dalga boyundaki farklılıkları onlarla ortaya çıkmakta ve her şey onlardaki nizam, intizam, âhenk ve sanatın ince nakışlarıyla bize iç içe şölenler yaşatmaktadır.”[6]

Dipnotlar

[1] M. Fethullah Gülen, Ölçü veya Yoldaki Işıklar, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 48.

[2] Bekir Topaloğlu, “El-Bâri”, islamansiklopedisi.org.tr/bari–esma-i-husna

[3] Davey Gott, “How many colors are there in the world?”, www.ncifm.com/how-many-colors-are-there-in-the-world/

[4] M. Fethullah Gülen, Beyan, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 44.

[5] İbn Kayyim, Medâricü’s-Sâlikîn, 3/356.

[6] M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 802–803.

Bu yazıyı paylaş