Çocuklar anadillerini, resmî bir eğitime tâbi olmaya gerek kalmadan, yaratılıştan gelen kabiliyetleri gereği öğrenirler. Bu fıtrî dil edinimi, beynin yapısına da bağlı olarak ergenlik çağına kadar devam eder. Beyan kabiliyeti, insanın aklî melekeleri arasında olmazsa olmaz bir yerdedir. Yani her insanın ortak olarak sahip olduğu biyolojik ve manevî varlığın bir parçasıdır. Buna göre çocuklar, dünyaya gelmelerinden itibaren dil edinmeye ve bir süre sonra bulundukları ortamda kullanılan kelime ve kavramlar çerçevesinde konuşmaya başlarlar.
Şiir, edebî bir türdür ve bu alanda güzel eserler verilmesi, toplum hafızasının göstergesi olması açısından önemlidir. Dil, kelimeler ve kavramlarla gelişirken insan ruhu da o kelimelere yüklenen anlamlarla zenginlik ve enginlik kazanır. Dilde var olan sanatlı söylemler, yerinde kullanılırsa dilin işlerliğinin ve etkisinin artmasına vesile olur.
Dile kendi seyri içinde bakıldığında, günlük konuşma ya da yazı dilini, düzyazı (nesir) temsil ederken şiirleri (nazım) ise daha özgür ve özgün mısralar ve sıra dışı söylemlerin temsil ettiği görülür. “Baharda çiçekler açtı.” cümlesi genel bir mesajı içerir. Ancak “Bahar gibi oldum ben, çiçek çiçek açtım ben.” denildiğinde durum birden değişir ve öznellik devreye girer. Söylemdeki öznellik ve kelimelerdeki ses uyumu, şiiri daha cazip kılar. Şiirin bu yönü, ezberlemeyi kolaylaştırırken şiirdeki kelimelerin ve farklı anlamların günlük konuşmalara yansımasını da sağlar.
Şiirin faziletli bir kalbi şefkatle doldurup duygulandırdığını söyleyen Hazreti Ömer (radıyallâhu anh); çocukların anadillerini sağlam bir şekilde öğrenmeleri ve kendilerini rahatça ifade edebilmeleri için onlara şiir öğretilmesini de tavsiye etmiştir. Hazreti Aişe (radıyallâhu anha) validemize ait şu söz de şiirin çocuklara ve dile bakan yönünü çok güzel ifade etmektedir: “Çocuklarınıza şiir öğretiniz, dilleri tatlılaşır.”
Bu ifadelerin yeni bir medeniyet inşası zamanında kayda geçmiş olması dikkat çekicidir. Gerçekte medeniyetlerin inşasında dilin zenginliği çok önem arz eder ve dili geliştiren unsurların başında edebiyat ve bilim gelir. Ancak bilim dili çocukların ve genel kitlenin ilgi alanı dışındadır. Edebiyatın önemli bir yanını teşkil eden şiir ise toplumda hemen hemen herkesin ilgi duyduğu ve seviyesine göre tercih ettiği bir sanat alanıdır. Bu ilginin çocuklar için çok önem arz ettiği, özellikle günümüz dünyasında açıkça görülmekte olup konu birinci derecede anne ve babaları ilgilendirmektedir.
Çocuklukta duygusal zekâ daha baskındır. Şiirler de duyguların renkleriyle boyanan söylemlerdir. Şiirle ifade tarzı, bütün dillerin önemli bir yanını teşkil eder. Bir çocuk, annesi için düzgün, kurallara uygun ve çok güzel cümleler kuramaz. Ancak bunu ezberlediği bir şiirle çok güzel ifade edebilir ve böyle bir eserdeki kelimeler ve duygular, onun konuşma dünyasının oluşmasına önemli katkılar sunar.
Kulağımda ninni sesi
Cennet kokuyor nefesi
Sen her zaman içimdesin
Dahası var dahası var
…
Mevla’m bana bağışladı
Bir meleğin kanadını
Göklere yazdım adını
Dahası var dahası var
Çocuklar, bu mısralarda kullanılan kelimelerin anlamlarını ilk anda bilemeyebilirler. Ancak bu dizelerdeki mânâlar onların şuuraltlarına işler. Cennet, Mevla, gökler, melek ve kanat kavramları, onların konuşmalarında, bağlama göre farklı şekillerde yer alır ve düşünce dünyalarının oluşmasında önemli rol oynar. Nihayet böyle kelimelerle örülen bir dil hem konuşmaya hem de yazmaya letafet, belagat ve güzellik olarak yansır.
Şiirimsi özellik taşıyan atasözleri, deyimler, tekerlemeler ve bilmeceler de benzer etkiyi gösterir. “Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane” denildiği zaman, çocuğun zihninde nar meyvesi, renkleri ve tadı ile canlanacak ve çocuk bu kelimeyi hiç unutmayacaktır. Bununla beraber çarşı ve alışveriş kelimeleri de onların kavram hazinesinde kendilerine özgü çağrışımlarla yerlerini alacaktır.
“Mini mini bir kuş donmuştu, pencereme konmuştu.” diye başlayan müzikli şiiri okuyan ya da dinleyen çocukların zihninde, bir kuş ile birlikte bir olay da canlanır. Bu, onları heyecanlandırır. Aynı zamanda kuş sembolü, onlarda canlılara karşı bir sevgi uyandırır. Bu semboller de zaman içinde konuşmaya ve yazmaya doğru akarak kendini hissettirir.
Çocuklar dil gelişim sürecinde taklit ederler, ancak bu sadece taklitte kalmaz. İnsana bahşedilen dil yeteneği sayesinde duyduğu kelimelerle yeni terkipler üretirler, onları farklı bağlamlarda kullanabilirler. Bundan dolayı çocukların dil gelişimleri sürecinde kullanılacak kelimelerin şiirselliği ayrı bir önem arz eder.
Önceki asırlarda bebeklerin rahatlamaları ve uyumaları için söylenen ninniler, şimdilerde yerini müziğe ve melodiye bırakmıştır. Müziğin şiirle iç içe olması, çocuklar için ayrı bir güzelliktir. Ayrıca çizgi ve animasyon filmlerde sıklıkla müzikli şarkılara yer verilmesi de seyretme oranını artıran bir unsurdur. Her müzik, sözleri ile birlikte bir kültür aktarımı da yapar. Medeniyet inşa etmek isteyen toplumların, muhtevası zengin eserler vermesi bir mecburiyettir.
Konuşmaya başladıktan bir süre sonra, çocuklara kısa şarkıların öğretilmesi, ilkokul sıralarında çocukların şiir okumaya teşvik edilmesi, çocuklara şiirin ve şiir dilinin fıtrî bir ihtiyaç olduğu hususunda bir kanaat verebilir. Bir araştırmada okul çağında yapılan şiir uygulamalarında, çocukların olumlu duygu ve düşünce kazandıkları, konuşmalarında vurgu ve tonlamayı kontrol edebildikleri ve daha zengin bir kelime hazinesine sahip oldukları tespit edilmiştir. Aynı çalışmada, anadilin öğretimi ve gelişimi için şiir dilinin önemli bir unsur olduğu ve şiirin güzel konuşma, yazma ve düşünme yeteneklerini geliştirdiği tespit edilmiştir.
Dünya edebiyatına bakıldığında çocuk şiirlerinin genellikle didaktik ve pastoral yöne kaydığı görülmektedir. Türk edebiyatında da buna benzer bir yaklaşım vardır. Sözlü edebiyat döneminde, bu alan; masallar, tekerlemeler ve ninnilerle dolduruluyordu. Hatta anlatılan dinî menkıbeler, hazır bir dil ortamı oluşturuyordu. Günümüzde “hikâye anlatımı” olarak bilinen bu uygulamanın, çocukların idrak kabiliyetlerini anlamada ve öğrenme güçlüklerini belirlemede kolaylık sağladığı tespit edilmiştir. Batı edebiyatında gelişen fabl türü de bir yönüyle bu şekilde kullanılmıştır. Dinî ve ahlakî muhtevalı şiirler de zamanla çocuk şiirleri içinde yerini almıştır ve günümüz dünyasında gelişimini devam ettirmektedir.
Çocukların dünyasında, basit kelimeler ve gün içinde karşılaştıkları nesneler bulunur. Bu sebeple çocuk şiirleri, mümkün olduğunca sade ve somut unsurlar ihtiva etmelidir. Bu şekilde ifade edilen kavramlar, dilin gelişimi ve kültür aktarımı açısından önemlidir. Çünkü çocukların zihinleri bu kavramlardaki anlamlara göre şekillenecek ve dilleri de bu istikamette gelişecektir.
Bütün bunların yanında, çocukların şiir diline âşina olmalarında, dillerinin tatlılaşmasında annelerin rolü çok büyüktür. Anadili gerçeğine bağlı olarak doğuştan itibaren çocuğun zihin dünyasına giren kelime ve cümleler, onun konuşma, yazma ve düşünme sisteminin temelini oluşturacaktır. Şiir dili ile içli dışlı olan bir annenin yetiştirdiği çocuk da konuşmalarına farklı özellikler yansıtacaktır.
Çocuklara şiir okunması ve şiir öğretilmesi için birçok yol denenebilir. Mesela anne ve babanın aile ortamında şiirler okumaları, güzel şiir örneklerini görsel olarak sergilemeleri, çocuklara yaşlarına göre uygun müzikler dinletmeleri, seviyelerine göre şiirler seçip ezber yaptırmaları, okulda öğrendikleri şiir ve şarkıları evde tekrar etmeleri gibi pek çok alternatif düşünülebilir.
Dipnotlar