Hayvana Silah, İnsana İlaç

Her canlıya çeşitli korunma mekanizmaları ihsan edilmiştir. Kompleks kimyevî yapıya sahip zehirler de hayvanlar âleminde çok sayıda tür için önemli bir silahtır.

İnsanoğlu ilk çağlardan beri hayvan zehirlerinden hem korkmuş hem de onlardan faydalanmaya çalışmıştır. Zehirli yılanlar, akrepler, örümcekler, balıklar, kurbağalar ve bazı böcek türleriyle karşılaşan insanlar, bu canlıların ısırık ve sokmalarının öldürücü etkilerini çok geçmeden fark etmişlerdir. Ancak zaman içinde, bu zehirlerin aslında tıbbî maksatlar için de kullanılabilecek büyük bir potansiyele sahip olduğu görülmüştür.

            Modern tıp alanındaki gelişmeler, hayvan zehirlerinin yapısını ve etki mekanizmalarını çözmeye başladıkça, bu zehirlerden elde edilen maddelerin; kalb-damar rahatsızlıkları, kanser ve diyabet gibi pek çok hastalığın tedavisinde kullanılabileceği anlaşılmıştır.

            Hayvan zehirleri konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biyolog Bryan Fry’a göre, tabiattaki en kompleks ve çeşidi en bol kimyevî silahlardan biri hayvan zehirleridir. Kara ve denizlerde yaşayan birçok hayvan türünde, milyonlarca yıldır kendilerine has zehirler bulunmaktadır. Büyük bir kısmı nörotoksik (sinir sistemine zarar verebilen), bir kısmı da hemotoksik (kan hücrelerini ve damarlarını bozan) tesiriyle zarar veren bu zehirler hem avlanmaları hem de kendilerini korumaları için hayvanlara mükemmel birer silah olarak verilmiştir.[i]

           

Zehrin Gücü ve Sınırları

Zehirli canlı sayısı konusunda net rakamlar olmasa da 200.000 civarında omurgalı ve omurgasız hayvan türü ile on binlerce zehirli bitki ve mikroorganizmanın mevcut olduğu tahmin edilmektedir.[ii] Hayvanların zehir üretme mekanizmaları, türlerine hastır. Mesela yılanların bezlerinde üretilen zehir, uzun ve enjektör gibi yapılmış dişleriyle ısırılan avın vücuduna nakledilir. Daha sonra felç olan avını kolayca yutabilir. Akrepler ve örümcekler de genellikle kendilerini korumak veya avını yakalamak için iğneleri veya “keliser” adı verilen çene yapıları vasıtasıyla zehirlerini enjekte ederler. Kurbağaların sadece derileri zehirlidir; salgılarının kötü kokusu ve acılığı sebebiyle yırtıcı hayvanlardan korunurlar.

            Evrim teorisine göre, zehri olan canlılar, avlanma ve savunmada büyük bir avantaja sahip oldukları için bu özellikleri ile hayatta kalma ve üreme şansları artmıştır. Fakat aynı gruptan benzer türlerin zehirsiz olanları da hayatlarını sürdürmektedir. Ekolojik dengede zehirli olan türlerin artışı gibi bir netice görülmemektedir. Nitekim yılanların sadece %15’i zehirli, %85’i zehirsizdir. Evrimin iddiasına göre, zehirli olanların avantajlı olduğu düşünülürse, zehirsizlerin daha az kalması gerekirdi, fakat tabiatta diğer ekolojik faktörler, her türün nüfusunu dengeleyecek şekildedir.

[i] B. G. Fry, Venomous Reptiles and Their Toxins: Pathophysiology and Biodiscovery, Oxford: Oxford University Press, 2015.

[ii] “Venom: The secrets of nature’s deadliest weapon”, www.csiro.au/en/news/all/articles/2017/november/unexpected-venomous-animals-venom-secrets-natures-deadliest-weapon

Bu yazıyı paylaş